NAMAZ KILDIĞIN ZAMAN…
 

M.NİHAT MALKOÇ

 

Toplum olarak kendimizi hep iyiler zümresi içinde görürüz. Kimse kendini kötü görmez. Peki, iyiliğin ölçüsü nedir? Bazılarına göre namaz kılmak, bazılarına göre yardımsever olmak, bazılarına göre de temiz kalpli olmak(ölçüsü nasıl hesaplanıyorsa!... ) Bizim inancımızda iyiliğin ve üstünlüğün ölçüsü Allah’a yakın olmak, yani takvadır.

 

Üstünlük takvadadır. Takva sahibi olmak için de şuurlu bir Müslüman olmak gerekir. Şuurlu mümin olmanın ilk şartı da namazları vaktinde eda etmektir. Dinin direği olan namaz, kulun ahrette hesaba çekileceği ilk ibadettir. Mizan terazisinde öncelik namaza verilecektir.

 

Kişinin ergenlik çağına girdiğinden itibaren kılmadığı her vakit namaz onun günah hanesine yazılır. Bu bir ömür boyunca devam etse günahlarınız nereye varır? Bunu hiç düşündünüz mü? Namaz kılmamayı bir eksiklik olarak görenlerin sayısı ne kadardır?

 

Namaz, nefes almak kadar elzem bir ibadettir. Zira ruhlar namazla soluklanır. Namaz kılmak demek, sure ve dualar eşliğinde eğilip kalkmak demek değildir. Namazı kulluk şuuru içerisinde kılmak gerekir. Daha doğrusu namazı yaşamak lazımdır. Namaz kılmanın da kendine göre şartları var. Yüce Rabbimiz bu hususta şunları söylüyor: “Baksana şu dini, mahşer ve hesabı yalan sayana! O, yetimi şiddetle itip kakar. Muhtacı doyurmayı hiç teşvik etmez. Vay haline şöyle namaz kılanların: Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yaparlar; zekât ve sadakalarını esirger, ufacık bir yardımı bile engellerler.(Maun Suresi)

 

Namaz, günahlardan arınmak için bir fırsattır. Onun için kul, namazını kılmaya aşkla, şevkle başlamalıdır. Zira kılacağı namaz onun ruhundaki kirleri temizlenecek, onu felaha erdirecektir. Öte yandan namazda secde, Allah ile kulun buluşma noktasıdır. Kul, secdede Rabbine olan teslimiyetini, sevgi ve muhabbetini bildirir. Secdedeki kişi, âlemlerin rabbi olan Allah’a olan bağlılığını ilan eder, diğer sahte mabutları reddettiğini belirtir. Yaratan, yaşatan ve doyuran Allah’a teslim olur. Kaçımız secdede bu düşünceleri layıkıyla yaşıyoruz?

 

İnsanlar genelde namazı bir borç olarak gördüğü için kılarlar. Borç ödemek ne kadar zorsa namaz kılmak da onlar için o kadar zordur. Onlar ezan okunduğu zaman namaz vaktinin girmesine pek de memnun olmazlar. Onun içindir ki namazı tehir edip dururlar. Namazlarını iki namaz arasının son dakikalarına sıkıştırırlar. Onlar abdestten de tasarruf ederler. Sıkışık abdestle gün boyu namaz kılmaktan çekinmezler. Oysa Müslüman, namazı Allah’tan korktuğu için değil, Allah’ı sevdiği için, ona teşekkür etmek için huzur ve huşu içerisinde kılar. Mümin, ezan okunduğu zaman abdestini alır, caminin yolunu tutar, namazını büyük bir sevinçle cemaatle kılar. Bu tip insanlar, ezanı namazın bir müjdecisi olarak görürler.

 

Namazı korkularından emin olmak için kılanlar, bir an evvel kılıp üzerinden atmak isteyenler rükû ve secdelerini kısa tutarlar. Yanındaki kişi secdeden kalkana kadar onlar iki rekâtlık namazı bitirirler. Böyle baştan savma kılınan namazın kime ne hayrı olabilir ki?...

 

İnsan beden ve ruhtan müteşekkil bir varlıktır. Ruhun huzura ve sükûna kavuşması manevi açlığımızın doyurulmasıyla mümkündür. Namazın güzelliklerini mahdut sözlerle ifade etmek zordur. Bu müstesna güzellikleri ancak yaşayarak anlayabiliriz. Çölleşen ruhumuz namazla birlikte adeta zemzemlerle suya doyar. Kuruyan gönül ovalarımız yeşerir. İbrahim’e gülzar olan ateş, bize de gülümser, ateşin bağrında güller boy gösterir. Bizi sıradan canlılar zümresinden çekip alarak eşref-i mahlûkat eyler namazın gülen yüzü. Çocuklarımız namazla birlikte hayatın çirkefliklerinden uzak dururlar. Hayatı diri kılar her rekâtta okunan fatihalar… Namaz sonrasında Allah’ın rahmet ve merhametine uzanan eller boş dönmez hiçbir zaman. Allah, kulunun dileklerini duymazlıktan gelmez; ona bütün cömertliğiyle bereket sofrasını açar. Hayatı anlamlı kılmanın ve huzura tutunmanın yegâne yolu secdeden geçer. Namaz bizim huzurumuzdur. Ruhlardaki fırtınalar ancak namaz sonrasında diner. Öyleyse ne duruyorsunuz haydin namaza, haydin kurtuluşa… Namazlarınız kabul olsun…

( Namaz Kıldığın Zaman… başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 30.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.