ÇANAKKALE İÇİNDE VURDULAR BENİ!..

M.NİHAT MALKOÇ

Büyük Türk milleti tarih boyunca nice çetin mücadelelere şahit olmuştur. Bunların pek çoğunu da zaferle neticelendirmiştir. Sözkonusu destanlaşan mücadelelerden birisi de Çanakkale’de yaşanmıştır. Çanakkale, Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir.

Malumdur ki Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na bir oldu-bittiyle sürüklenmiştir. Enver-Talat-Cemal Paşaların bir anlık gafletleri sonucunda kendini amansız bir savaşın içinde bulan bu köklü devlet, bundan sonra toparlanamamıştır. Durup dururken bir hiç uğruna böyle büyük bir ateşin içine atılmak maceraperestlikten başka bir şey değildi.

Enver Paşa’nın Alman hayranlığı yüzünden uçurumun eşiğine gelen Osmanlı Devleti, bu savaştan sonra bir daha kendine gelip doğrulamamıştır. Şanlı ordularımız canlarını hiçe sayarak Rus, Irak, Sina, Çanakkale cephelerinde olağanüstü mücadeleler vermişlerdir.

Hiç şüphe yoktur ki Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı cephesi Çanakkale’dir. Bu cephede kan gövdeyi götürmüştür. Kara ve deniz savaşları diye ikiye ayırabileceğimiz bu şanlı mücadele, azmin nelere kadir olduğunu göstermesi açısından da ehemmiyetlidir.

Düşman kuvvetleri Çanakkale Boğazı’nı rahatlıkla geçebileceğini sanıyordu. Çünkü karşı güçler arasında kemiyet ve keyfiyet bakımından uçurum derecesinde dengesizlikler vardı. Boğazı kolayca aşabileceğini sanan İtilaf Devletleri, çok geçmeden, yanıldıklarını anladılar. Seddülbahir’de sular alev ateş olup yandı. Orhaniye ve Ertuğrul adlı tabyalarımız fevkalâde yararlılıklar gösterdiler. Hele torpile çarparak sulara gömülen Fransız Bauvet zırhlısının durumu görülmeye değerdi. Deniz savaşları mutlak hâkimiyetimizle sonuçlanmıştı.

Denizden umduğunu bulamayan İtilaf orduları, bu sefer de son çare olarak karaya yönelmişti. Kumkale, Beşike, Bolayır, Arıburnu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar kara savaşlarının en ateşli cepheleriydi. Fakat vatanı namus sayan kahraman askerimiz, bu toprak parçalarını da al kanıyla sulayarak düşmanın kirli çizmeleri altından çekip almıştır. İsterseniz bu destanlaşan mücadeleyi Millî Şâirimiz Mehmet Akif Ersoy’un ağzından dinleyelim:

“Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
……….
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir; savrulur enkaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna ya Râb ne güneşler batıyor!”

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe!’ desem, sığmazsın.
( Çanakkale İçinde Vurdular Beni başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 13.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.