Son derece çarpıcı bir filmde, neredeyse silik denilecek acıklı ve çaresiz birisini canlandıran aktörün ağzından dökülen şu cümle, şairin de dediği gibi mıh gibi aklımda; ‘’Hayatta herkesin bir mayını vardır.’’ Bu senaryoyu yazan kişiyi huzurlarınızda tebrik etmek istiyorum. Aynı zamanda da merak içerisindeyim. Acaba insan hangi ruh hali içerisinde böyle bir cümleyi tahayyül edebilir? Yazarlık çileli bir iş, gönlünü yazıya vermiş olan herkes bunun bilincindedir. Belki de gündelik hayatın tınısı içerisinde yükselen bir notaydı bu cümle ve böylelikle girdi senaryoya bilmiyorum. Bildiğim tek şey bu cümlenin beni son derece etkilemiş olması.

 

İnsanın hayatta ne olduğuyla ilgilenenlerden elbette ki değilim. İnsan olma ortak paydasında birleştiğimiz yadsınması imkânsız bir gerçek. Dünyanın en zengin insanı da olabilirsiniz, dünyanın en düşkün insanı da. Dünyanın en çok saygı gören insanı da olabilirsiniz, dünyanın en umursanmayan insanı da. Klasik ve bir o kadar da gerçek olan bir söyleme katıldığımı belirtmek isterim; önemli olan insanın dünyada nelere sahip olduğu değil ne kadar insan olduğudur. Bazı kaçınılmaz gerçekler vardır ki neye sahip olursanız olun sizin kapınızı çalar. Bu gerçekler sizi sahip olduklarınızla değerlendirmezler. Bunlardan en göze çarpanı ise şüphesiz ölümdür. Aslında bu kadar karamsar olmaya gerek yok sanırım. Ölüm yerine aşkta örnek verilebilir. Zengin fakir, yakışıklı çirkin herkes aşık olur örneğin. O bahsettiğim filmdeki replikte de tüm insanların başına gelebilecek bir olgudan bahsediliyordu. Herkesin bir mayını vardır. Bizler hayatın; kimimiz için çorak, kimimiz için oldukça verimli olan toprağında, kimi zaman korkak, kimi zaman cesur adımlarla yürümekteyiz. Hayat toprağının altındakilerden ise elbette ki haberimiz yok.  Hiç kimse ne ile karşılaşacağını bilmiyor. Aslında hayatı cazip hale getirende bu değil mi? Belki şu an yaptığımız hareketlerle sonumuzu hazırlamaktayız, belki de kurtuluşumuzu. Gündelik yaşantımızda mayınları bir başkası toprağın altına yerleştirirken kişisel yaşantımızda toprağın altına o mayınları biz yerleştirmiyor muyuz? Bunu bilmek sizi de en az benim kadar heyecanlandırmıyor mu?

 

Newton fizik ilmi ile ilgilenen bir ilim insanı olabilir. Ama Newton ya da bir başka ilim adamının gerçek ilimlerde ortaya koydukları kuralların yalnızca maddeler dünyasında geçerli olduğuna mı inanıyorsunuz? Eğer inancınız bu ise kuşkusuz yanılmaktasınız. Biz insanlar duygusal ve zihinsel dünyalara sahibiz ve inanın ki gezegenimiz ve evrenimizdeki kuralların tamamı duygusal ve zihinsel dünyamız içinde geçerlidir. Bu bilgiye nasıl ulaştığımı sorarsanız, deneyimlerimden ulaştım diyebilirim. Neden Newton’dan bahsettiğime gelince, Newton’un etki-tepki yasasını bilmeyenimiz yoktur. Dünyamızda ve evrenimizde her etkinin bir tepkisi mevcuttur. Bu etki- tepki yasası hem gündelik yaşantımız, hem duygusal dünyamız, hem de zihinsel dünyamız için geçerlidir. Şu an her ne yapıyorsanız yapın bir şekilde etkiler gönderiyorsunuz genel ve kişisel evreninize. Bunun sonucunda ise tepkiler alacaksınız ve aldığınız tepkiler neticesinde yeni etkiler göndereceksiniz evrenlere. Bu belki bir kısır döngü olarak görünebilir. Ama elbette ki değildir. Etki ve tepki ise alıcı ve vericilere göre isim değiştirebilir. Siz kendinizi baz alırsanız dışarı etkiler gönderir ve tepkiler alırsınız. Evreni baz alırsanız evren size etkiler gönderir ve sizden tepkiler alır. Burada kafa karıştırmaya ve kavram kargaşasına ise elbette ki hiç gerek yoktur. Meselenin özü o çok merak ettiğimiz gelecek şu anda bizzat kendimiz tarafından yazılmaktadır. Elbette geleceğin yazılması hususu ise yalnızca insanın kendi yaptıklarıyla alakalı değildir. Gelecekte sizi derinden etkileyecek bir olayın tayin edilmesinde yalnızca sizin değil, hiç tanımadığınız birçok insanında emeği vardır.  Sonuç itibariyle siz ne yaparsanız yapın gelecek hakkındaki fikirleriniz varsayımdan öteye geçemez. Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde mayınlarımıza doğru ilerleriz. Mayınlarımızı es geçme ihtimaliz mayınlarımıza basma ihtimalimiz kadar yüksektir. Ama insan düşünen varlıktır ve kendince önemler alabilir. Yalnız şunu unutmamak gerekir ki belki de aldığı önlemler insanı mayına götüren tercihler arasında yer alabilir. Bu sizi de heyecanlandırmıyor mu Allah aşkına?

 

Etkiler ve tepkiler konusuna tekrar dönecek olursak bu konu da insan için oldukça şaşırtıcıdır. İnsanın bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaptığı her davranış kendisine evren tarafından gönderilen etkilere doğan bir tepkidir. Bu tepkiler ise insandan çıktığı anda insanın evrene gönderdiği etkiler haline dönüşmektedir. Peki, bu etki ve tepkilerin temeli neye dayanmaktadır diye sorarsanız elbette ki size verebilecek bir cevabım var. Bu sorunun cevabı evrenin başlangıcına götürür bizi; yani büyük patlamaya (big bang). İlk etki, büyük patlama tepkisiyle cevap bulmuştur ve benim inancıma göre bu etki ve tepkilerin ( tüm evrenin) bir yaratıcısı olduğudur. Benim sorum ise büyük patlamanın bir etki mi yoksa bir tepki mi olduğu sorusudur. Belki de büyük patlama ile etki ve tepkiler meydana geldi. Burada bir etki ve bir tepkiden bahsetmek elbette ki imkânsız. Bir etkiler ve tepkiler zincirinden bahsetmek gereklidir. İnsanın evrenin şu halini düşünmesi ise insanın kuşkusuz başını döndürmektedir. Ama sayısı dünyadaki hiç kimse tarafından kesin olarak hesaplanamayacak olan etki ve tepkiler arasındaki kusursuzluğu tahayyül edebiliyor musunuz? Kuşkusuz bu Allah’ın kudretinin sınırsızlığını göstermektedir.

 

Konu haddinden fazla genişledi farkındayım. Kişisel dünyamızdan evrenin sonsuzluğuna yolculuğa çıktık. Ama benim bahsetmek istediğim de tam olarak buydu aslında. Kişisel evrenimiz genel evrenimize benzemektedir. İnsan evrende bir zerre kadar bunu hepimiz biliyoruz. İşin insanı delirtecek şaşırtıcılığı ise evrenin tüm şifrelerinin zerre büyüklüğündeki insanda saklı olduğu gerçeğidir. Bilmemek ise her zaman ki gibi insanı çıldırtıyor. Hepimizin bir mayını var. Belki o mayınları biz yerleştiriyoruz bilmeden. Dediğim gibi şu anda yaptıklarımızla belki sonumuzu hazırlıyoruz belki de kurtuluşumuzu. Bunu bilmemiz elbette ki imkânsız. Ama bu imkânsızlıktan destek alıp kaosa yönelik hareketler ve davranışlar içerisinde bulunmakta bir o kadar aptalca. Doğru ve yanlış apaçık ve ortadayken aslında geleceğin bilinmezine takılmak bir o kadar anlamsız. Ama bu söz her tekrarladığımda beni heyecanlandırıyor ve bir o kadar da korkutuyor; ‘’Hayatta herkesin bir mayını vardır.’’ Peki, ne yapmalı öyleyse? Korku içerisinde mi sürmeli hayatı? Yoksa sorgusuz sualsiz mi? Elbette ki bu soruların cevabını hepimiz bilmekteyiz. Bu cevap ise; denge. Dengeyi bozmamak için uğraşmalıyız. Ne korku ile vazgeçeceğiz yaşamaktan ne de umursamazlıkla. Elbette tüm bunlar kişisel görüşüm.

 

(Yazı da bahsettiğim film; Filler ve Çimen)

( Evrenlerimiz Ve Mayınlarımız Arasında Düşünsel Seyahat başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 22.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu