ÇOBANIN HESABI
-Agamın Hikâyeleri-3-
Bir zamanlar bizim köyden bir ağa,
Çoban tutmuş yüz koyunluk sürüye.
Koyunları salıverip otlağa,
Ata binip dönüp gelmiş beriye.
Tarif edip ona yazı yabanı,
Ağa bir bir tembihlemiş çobanı.
Eğer, demiş, beğenmezsem çabanı,
Seni benden yüce Mevla koruya!
Böyle böyle aylar geçmiş aradan,
Ağa haber bekliyormuş meradan.
Hesap etmiş yatırdığı paradan,
Yüzde yüz kâr kalıyormuş geriye.
Bir gün çoban yırtık pırtık üstüyle,
Çıkagelmiş, bir tek koyun postuyla.
Ağam, demiş, af dilemek kastıyla,
Ve anlatmış; rengi dönük sarıya:
“Gök gürledi yer çatladı,
Yetmiş ikisinin ödü patladı.
Önden gitti baş toklu,
Arkasından beş toklu.
Onunu verdim kasaba,
Onunu katma hesaba.
Kurtlar yedi birisini,
Getirdim birinin derisini.”
Ağa bakmış çobana bir müddetle,
Oturduğu yerden kalkmış hiddetle;
Elindeki çalkamacı şiddetle,
Baştan dökmüş, çoban dönmüş periye.
Ağasından iyi kötek beklerken,
Çoban susmuş korkusunu saklarken.
Yüzündeki çalkamacı paklarken,
Şöyle demiş, elindeki deriye:
“Ne suç olur ne kırgınlık,
İş yaparsan hakkı ile.
Bak bu işten de sıyrıldık,
Yüzümüzün akı ile.”
Mülkî der ki eskilerin sözleri,
Akıl diye uyarıyor bizleri.
Pişkin çoban bir gün gelir sizleri
Muhtaç eder ambardaki darıya
Aslan AVŞARBEY (Mülkî)
09.07.2023-Gömeç