Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 16.01.2024
Okunma Sayısı : 209
Yorum Sayısı : 6
İnsanın  Başına  Ne  Gelirse Meraktan Gelir---
İNSANIN  BAŞINA  NE  GELİRSE MERAKTAN GELİR---DÜNYANIN EN  HÜR  KADINLARI HANGİ  ÜLKENİN  KADINLARIDIR?---3. BÖLÜM--

Efendim,  malumunuz  olduğu  üzere belirli  bir  gizliliği  olan  her  şey  insanda  bir  merak  uyandırır. O sebepledir  ki  ister  saray  olsun  isterse  basit  bir  vatandaşın  evi,  o  evin  haremi  hep  merak  konusu  olmuştur.

Merak  konusu  olmasına  olmuştur  lakin adı  üstünde  Harem...Yani yabancılara  haram.  Girilmesi  yasak. Sadece  hane  halkının  girip  çıkabildiği  yerler. 

Hele  hele  de sarayın  haremine  girmek imkansızdan  da  öte  bir şey. O  bölüme dış  görünüşü  erkek  olan  tek  bir  kişi  girebiliyor  padişah  dışında:  Hadım  harem ağaları. Hal  böyle  olunca  da hem  merak  daha  da  artıyor  hem  de  herkes  kendi  kafasında  bir  harem  yaratıp  sallıyor  da  sallıyor. 

Mesela  bizim  pek  çok  tarihçinin  de  kabul  ettiği  meşhur  bir  sallamasyon  vardır: 

Padişahın  hangi  cariye  ile  halvet  olacağına  Valide  Sultan  ve Kızlar Ağası  karar  verir.  Padişah  ile  halvet  olacak  cariye,  padişahın  yüzüne  bakamaz.  Ayak  ucundan  yatağa  sokulur,  padişah  yorganı  az  kaldırır,  cariye  padişahın  koynuna  girer. 

Osmanlı  Haremine  girebilen  ilk ve  tek  yabancı  olan Lady  Montagu, bizzat  Padişahın,  vezir-i âzamın  hanımından  elde  ettiği  bilgilere  göre  bunun  tamamen  palavra  olduğunu  söylüyor.  Padişah halvet  olacağı  cariyeyi  bizzat  kendisi  kızlar ağasına  söylüyormuş.  Öyle  yüzüne  bakmama,  ayak  ucundan  yatağa  girme  filan  tamamen  bazı  yazarların  kendi  fantezileriymiş. 

Bir  de  efendim Harem,  eski  kokuşmuş  Roma'nın  erotizm  dolu (  Ne  erotizmi  yahu  resmen  iğrenç  bir  porno  dolu ) sarayları  gibi  yer  değil.  ( Bunu  da  lady  Montagu  söylüyor. )  

Lady  Montagu'ya  göre  Harem, Avrupa’da çağrıştırdığı  erotik mekan anlamının çok ötesinde bir yerdi. Esaret  hayatı  yaşadığı  düşünülen  kadınların  burada kendilerine  ait bir  dinsel  yaşamları  ve  eğlence  kültürleri  vardı. Bu  yaşam  ve  kültürleri  ile Batılı  kadınlar kadar  hatta  onlardan  çok  daha hür  idiler. 

Pardon  yahu..  Harem  ve  merak  demiştim  lafa  başlarken  değil  mi?  Oradan  bir  anektodla  devam  edip  sonra  şu  cariyeler  konusuna  bir  daha  dönelim. 

Efendim,  Osmanlı  Haremi  nasıl  bir  yer? İçinde  yüzlerce  kadının  olduğu  bilinen  bu  yerde acaba  ne  gibi  şehvetengiz  olaylar  mevcut?  

Venedik  elçiliğinde  katip  olarak  çalışan  Signor  Grellot da  bu soruları  kafaya  takmıştı. Çünkü  özellikle  ülkesinin  seyyahları  Haremi  öylesine  anlatıyorlardı  ki Grellot'un şeytana  uymaması  mümkün  değildi.

Sonunda  Topkapı  Sarayını  karşıdan  gören  evine bir  teleskop  alarak  sarayı  röntgenlemeye  başladı. Tabii  ki  görebildiği  hiç  bir  şey  yoktu sarayın  duvarları  ya  da sıkı  sıkıya  kapalı pencereleri  dışında. Ama  yine  de  Sarayı  röntgenlemek büyük  bir  suçtu. 

Birilerinin  dikkatini  çekti  bu sarayı  röntgenleme olayı.  Durum  saraya  bildirildi.  Grellot  bir  gün  yine  teleskopu  ile  sarayı  röntgenlerken  kapıyı  kırarak  içeri  giren  yeniçeriler onu  suçüstü  yakaladılar. Sonuç  malum:  İnsanın  başına  ne  gelirse  ya  meraktan  ya  firaktan  gelirmiş  ya,  onun  başına  da  cellatın  keskin  baltası  geldi...

Yani  özetle  söyleyecek  olursak  -yazarı  kim  olursa  olsun- Osmanlı  Saray  Haremi  hakkında  yazılmış  olan  kitapların,  çevrilmiş  olan  filmlerin  hepsi  külliyen  palavradır. 

Neyse...  Lady  Montagu  başka  neler  demiş  bakalım...

 “Mösyö Hill’le ( Bir seyyah yazar )  rüfekasının, seyahatname muharrirlerinin, dünyanın bütün kadınlarından en hür yaşayan Türk kadınlarının esaretine acıdıklarını görmek bana tuhaf geliyor. 

''Burada ömürlerini hiçbir kayıtla mukayyet olmadan, mütemadî eğlencelerle geçiren varsa, onlar da kadınlardır. Bütün işleri komşuya gitmek, hamama girmek, bol bol masraf etmek, daima yeni yeni modalar icat eylemektir.''

''Karısından en ufak bir iktisat( tasarruf)  talep eden bir kocaya mecnun gözüyle bakılıyor. Bu hususta yegâne hâkim, kadının hevesleri... Hulâsa, PARAYI  KAZANMAK KOCANIN, İSRAF  ETMEK  DE  KADININ VAZİFESİDİR.'' 

''En âdi tabakaya mensup kadınlar bile bu güzel hukuka mazhar bulunuyorlar. Sırtında işleme çevre satan ufak bir tacirin karısı bile sırmasız esvap giymiyor. Onun da kakum kürkleri, başını süslemek için bir elmas takımı var.''

''Türk kadınlarının vakıâ hamamlardan başka birleştikleri yer yok ve buraya erkekler giremiyorlar, fakat burada da kadınlar pek güzel eğleniyorlar” 

****

Lady  Mary  Montagu bugün  Müslüman  kimliğine  rağmen  kadınların  örtünmesini  bir  hürriyet  kısıtlaması  olarak  görenlere  de  bundan  yaklaşık 300 sene  önce şöyle cevap  veriyor.  

''Kadınların feracesiz sokağa çıkması imkânsızdır. Kadınları sokakta kim oldukları konusunda teşhis edilmekten alıkoyan bu kıyafetler hanımlara büyük bir özgürlük getirmektedir.'' 

Lady  Montagu'ya  göre  bu  öylesine  bir  özgürlüktür  ki 
bu özgürlük kadınların hiç kimseye yakalanmadan âşıkları ile buluşabilmesini ve ihtiraslarını gerçekleştirebilmesini bile  sağlamaktadır. 

Evet, Lady  Montagu'nun  bu  son  teşhisine  kızdınız eminim. Ama  yahu  Allah  aşkına  kendi  türkümüzde  bile  yok  mudur?

Dama  vurdum  çatmayı
Ünlen gelsin  Fatma'yı
Fatma  nerden  öğrenmiş
Çarşaftan  kol  atmayı? 

Lady  Mary  Montagu  bir  şeyler  görmüş  ki  böyle  yazmış. Ama  öte  taraftan  örtünmenin  kadın  için  hürriyeti  kısıtlayıcı  değil  aksine  hürriyet  olduğunun  altını  özellikle  çizmiş.  Hem  dinsel  anlamda  hem  cinsel  anlamda...

''Dinsel  anlam''  dedim  de  aklıma  geldi. 

18.  Yüzyılda ( Yani  1700'lü  yıllarda ) Avrupalı  dindar Hıristiyanlar Türk'e  benzemeyi  dinsizlik  ve ahlaksızlık olarak  görüyorlarmış  iyi  mi? 

Bugün  biz Müslümanlar '' Her  kim  bir  kavme  benzemeye  çalışırsa  o  da  ondandır ''  Hadis-i  Şerifi  mucibince  Müslüman  olmayanlara  benzemeyi  asla  İslam  dini  ile  bağdaşmıyorsak  aynı  şekilde  17.  Yüzyılın  dindar  Hıristiyanları da  Türk'e  benzemeyi  böyle  bir  sapkınlık  olarak  görüyorlarmış. 

Şimdi  denilebilir  ki  1700'lü  yılların  hemen  başı  Lale  Devridir  ve  Lale  Devri  Osmanlı Devletinde  Batılılaşmanın  başladığı  devirdir.  Bu  Devirde Avrupalıların  Türklere  benzemesi  değil  Türklerin  Avrupalılara  benzemesi  söz  konusudur.''  Pek  öyle  değil.  Hatta  hiç  öyle  değil. 17.  Yüzyılda Turquerie  denilen moda  akımı Avrupa'yı  kasıp  kavurmaktadır ve  dindar  Hıristiyanlar  en  başta  kralları ve  kraliçeleri  olmak  üzere  bu  akıma  kapılmış  olanları  ahlaksızlık,  dinsizlik  ve  sapıklıkla  suçlamaktadırlar. 

Bu  suçlamayı  yapanlardan  biri de  şair John Arbuthnot'tur  ve bakın nasıl  ateş  püskürür  kendisini  Türk'e  benzetmeye  çalışan  Hıristiyanlara...

Gelecek  bölümde  inşallah...   
 ****

RESİM: O  çok  merak  edilen 400  Odalı,  8  adet  hamamı  olan Topkapı  Sarayının  Harem  Bölümünün Giriş  kapısıdır. 

Kapıdaki  yazı  padişahların  cariyelerine  yazdığı  aşk şiiri  değil  üstteki  Nur  Suresinin  27.  Ayetidir  ve  meali  şöyledir:

''Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız.''

Alttaki  ise  Kelime-i  Tevhiddir. 

 Ancak?

Ancak  bugün  pek  çok  internet  sitesinde  bu  ayetin  Nur  Suresinin  77. Ayeti  olduğunu  görürsünüz.  Oysa  Nur  Suresi  toplam 64  ayettir. 

Yani  birileri  bir  yerlerden  kopyala  yapıştır  yaparken  ana  kaynağa  bakma  gereği  bile  duyumuyor.  O  ondan,  bu  bundan  kopyalayıp  yapıştırınca da toplam  64  ayetten  ibaret  olan  bir  surenin  77. Ayeti  bile  olabiliyor (!) 

( İnsanın Başına Ne Gelirse Meraktan Gelir--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.