Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 10.01.2024
Okunma Sayısı : 119
Yorum Sayısı : 3
Ben  Kazanım  Yar  Yesin Niçe Ki  Canım Sağdır
BEN KAZANIM YAR YESİN NİÇE Kİ CANIM SAĞDIR---DÜNYANIN EN HÜR KADINLARI HANGİ ÜLKENİN KADINLARIDIR?---2. BÖLÜM--
Bundan yirmi sene önceydi yanlış hatırlamıyorsam. Kapı komşumuz başka bir semte taşınıyordu. Bütün eşyalarını kamyona yükledikten sonra bir kafes ve içindeki muhabbet kuşunu kaldırımın kenarına koydular. Seslendim '' Komşu ! Kuşunuzu unuttunuz.'' Diye.. '' Yok unutmadık, onu yeni evimize götürmeyeceğiz. Hasta zaten. Ölüp gidecek.'' Dediler.
Kafesi bizim eve aldım. Kuşa bir kaç gün bakıp sağlığına kavuşturduktan sonra kendi kendime '' Salayım şunu da hürriyetine kavuşsun. Özgürce yaşasın.'' dedim. Kafesi açtım ve '' Uç özgürce, bundan böyle hürsün'' dedim.
Havalandı, bir kaç tur attı, sonra tekrar kafesine döndü. Bir kaç kez elime alıp havaya fırlattıysam da uçup tekrar kafesine döndü.
'' Ulan salak ! B.k mu var bu kafeste? Git özgürce dolaş, kafana göre takıl.'' Dedim ve o öfke ile kafesi parçalamaya başladım evin giriş kapısı önünde. Muhabbet kuşu da durmuş beni seyrediyor...
Ben kafesi parçalarken ve dahi muhabbet kuşu beni seyrederken bir sokak kedisi hışımla koştu ve muhabbet kuşunu kaptığı gibi gözden kayboldu. Az sonra sokağın başında kanlar içindeki tüylerini gördüm. Kalanını kedi mideye indirmişti.
Bu anıyı neden anlattım?
Bazen asıl felaketimiz özgürlük zannettiğimiz şeydir. İşte bunu anlatabilmek için anlattım. Muhabbet kuşunun benden özgürlük istediği yoktu ama ben onu özgürleştireyim derken bir kedi için öğlen yemeği yapmıştım.
****
Osmanlı Ülkesinde İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi olarak görev yapan Wortley Montagu'nun eşi Mary Montagu'nun kendi ölümünden sonra ilk kez 1763 yılında yayınlanan mektuplarından anlaşıldığına göre Osmanlı topraklarında beğenmediği tek şey vardır: Yeniçeriler.
Yeniçerilerin itaat, bağlılık, sadakat ve görev anlayışlarına hayrandır ama devleti yönetenler ( padişah, sadrazam ve diğer devlet erkanı ) üzerinde kurdukları baskıyı hiç beğenmez.
Bunun dışında beğenmediği hiç bir şey yoktur adeta.
Ona göre bir Cuma selamlığında gördüğü Padişah III. Ahmet oldukça yakışıklı bir insandır ama oldukça sert bakışlı biridir. ( Kadın Kanuni ya da Fatih'i görseydi ne derdi acaba? )
Osmanlı Devletinde onu en çok şaşırtan şey şudur:
Bunu kendi yazdıklarından aktarayım:
''Bir kişinin tek başına on kişiyi dövmesi, veya bir hükümdarın on farklı krallığı mükemmelen yönetmesi ne kadar mümkün değilse aynı şekilde bir kişinin on değişik dili mükemmelen kullanması da o kadar mümkün değildir. Ama gelin görün ki bu topraklarda mümkün...''
''Bulunduğum yer Babil Kulesine benziyor. Beyoğlu'nda Türkçe, Rumca, İbranice, Ermenice, Arapça,Acemce, Rusça, Slavca, Ulahça, Almanca, Flemenkçe, Fransızca, İtalyanca, İngilizce, İtalyanca ve Macarca konuşuluyor.''
''Üç dört yaşında çocuklar arasında bile İtalyanca, Fransızca, Rumca, Türkçe ve Rusça konuşanlar var.''
Fransızca ve İtalyancayı yarım yamalak konuşup kendisini dahi zanneden İngiliz kadınları bunları görse ( Okuma yazması bile olmayan Türk kadınlarının bir kaç yabancı dili mükemmelen konuştuğunu görse ) kahrolur.
****
Lady Montagu'yu şaşırtan bir diğer konu da İslam dininin bir erkeğe dört kadınla evlenme hakkı tanımış olmasına rağmen erkeklerin genelde tek eşli ve eşlerine son derece sadık olduklarını görmek olmuştur.
****
Kendisinden önceki seyyahların sadece ve sadece peçeli ve tamamen örtülü bir kütle olarak gördükleri bu sebeple de çok çirkin ve can sıkıcı olarak tasvir ettikleri Türk Kadınını Lady Montagu her haliyle görmek fırsatını elde etmiştir. Yani çırılçıplak... Tabii ki bir Türk Hamamında...
Lady Mary Montagu'ya göre Türk Kadını oldukça güzeldir. Pek çoğu Uzun boylu, beyaz tenli, iri kara gözlü, gür kirpikli ve örgülü saçlıdır. Hatta bir cariyenin kafasında 110 örgü saydığından bahseder.
Madem hamam dedik o halde hamam faslı ile devam edelim ve Lady Montagu bakalım bir Türk- kadınlar hamamında neler görmüş, neler yaşamış?
[ Kadınlar Hamamı olduğunu özellikle zikredelim de karışmasın. Zira bir kaç sene önce bir grup Fransız turist kız İstanbul'da Galata Hamamına gelip kendi rızaları ile erkek tellaklara kese attırdıktan sonra arkadaşları olan Türklerin gazına gelip '' Türkler bize hamamda cinsel tacizde bulundu.'' Diye şikayette bulunmuşlardı. ]
“Arkamda( Üzerimde demek istiyor ) beygire bindiğim zamanki elbisem bulunduğu için Türk hanımlarına pek garip göründüm. Fakat hiçbiri de bana karşı ufak bir hayret, tahkiri( hakareti) mucip olacak cüz’î( azcık da olsa) bir merak göstermedi. Bilâkis hepsi de nezaket gösterdiler. Avrupa’da hiçbir saray tasavvur edemem ki, orada kadınları bir yabancıya karşı bu derece namuskârane hareket etsinler. ''
''Hamamda tahminen iki yüz kadın vardı. Fakat hiçbirinde de, o bizim âlemlerimizde başka bir kıyafetle biri görünür görünmez gösterilen tenezzülkârane tebessümlere, kulak fısıltılarına tesadüf etmedim. Benim için birçok defalar: ‘güzel, pek güzel!’ dediklerini işittim. ''
''Öndeki sıralarda yastıklar, kıymetli halılar var. Hanımlar buralara, cariyeleri de daha arkadaki ikinci sıralara oturmuşlar. Artık burada onları birbirinden ayırt edecek kıyafet yok, çünkü hepsi de tabii bir halde, yani güzellikleri ve çirkinlikleri meydanda, çır çıplak. Fakat iffeti haleldar edecek ufak bir tebessüm, cüz’î bir hareket yok. Bazıları geziniyorlar; fakat Milton'un( Bir ressam) Havva'da tasvir eylediği vakurane vazı ile... ''
''İçlerinden birçokları, tıpkı Gitin veya Titienin fırçasından çıkan ilâhe tasvirleri gibi boylu boslu. Hemen hepsinin de tenleri göz kamaştıracak derecede beyaz. Üzerlerine inciler ve kurdeleler serpilmiş müteaddit örgülü zarif saçlar omuzlarından aşağı sarkıyor. Cümlesi de güzellik perilerini andırıyor.”
Ancak Lady Mary'i en etkileyen Türk kadını Kethüda’nın eşi Fatma Hanım’dır. Esasen Montegu, zamanın sadrazamının hanımını ve ölen Sultân II.Mustafa’nın eşi Hafize Sultân’ı da ziyaret etmiş; fakat Fatma Hanım onun anılarında çok ayrı bir yere sahip olmuştur. Zira o, gerek dış görünüşü ve gerekse hal ve tavırları ile Montegu’ye göre muazzam bir şahsiyettir
Nasıl bir şahsiyettir peki? Yine Lady Mary Montagu'nun mektuplarından okuyalım.
''Fatma Hanım pek güzel. Mislini ne İngiltere’de ne de Almanya’da gördüm. Hayır, yüzü kadar temaşaya şayan bir yüz gördüğümü tahattur edemiyorum.( Hatırlamıyorum) ''
''Beni istikbal( karşılamak) için ayağa kalktı, elini göğsüne doğru götürerek memleketinin âdetince selâmladı. Fakat bu selâmı o kadar asilâne, vakurane yaptı ki bunu saray terbiyesi de veremez, bu bir Allah vergisi.''
''Rum kadını( Lady Montagu'nun hizmetine verilen kadın ) , Fatma’nın güzelliğini evvelce de söylemişti; fakat ben o derece hayretler içinde kaldım ki, bir müddet hüsnünü seyretmek zevki ile son derece meşgul, kendisine söz söylemeye cesaret edemedim. O ne mütenasip sima! O ne tatlı bir güzellik mecmuası! O ne mevzun endam! Tabiat, tenine ne tatlı renk vermiş! Tebessümlerinde nedir o cazibe!Nedir o gözler! Gözleri iri ve siyah, mavi gözlerin baygınlığını cami (toplamış )!''
''Yandan, karşıdan, hangi taraftan bakılırsa bakılsın, daima yeni hüsün( güzellik ) görülüyor. Bu ani tesirin hayretleri zail olunca, kendisinde bir noksan olup olmadığını anlamak için daha yakından tetkik ettim. Bana bu tetkik, mütenasiben güzel bir kadının hoşa gitmeyeceği hakkındaki zannımın hata olduğunu ispat etmeye yaradı. ''
'Apellis(Eski Yunan ressamı) mükemmel bir sima vücuda getirmek için san’atin bütün vasıtalarından beyhude istifade etmiş, bu mucize ancak tabiate vergi imiş, tabiat da onu Fatma’yı vücuda getirerek muvaffak olmuş.''
''Bizce barbar tanınan bir memlekette doğduğu halde tabiati o kadar vakurane, tavırları o derece asilâne ve aynı zamanda o kadar tabii ki, onu Avrupa’nın en muhteşem tahtlarından birine oturmuş görenler, eminim ki, kraliçe olmak için doğmuş zannederler.''
''Hulâsa güzelliği İngiltere‘deki güzellerin hepsini gölgede bırakır.''
*****
Güzel bir Gümüşhane Türküsü vardır bilmem bilir misiniz?
Giderim yolum dağdır
Yar bu ne meyveli bağdır
Ben kazanım yar yesin
Nice ki canım sağdır
Lady Mary Montagu bu türküyü bilmez elbette ama yazdıkları aynen bu türküdeki gibidir. Yani '' Türk erkeğinin görevi çalışıp kazanmak, Türk kadınının görevi ise kocasının kazandıklarını harcamaktır'' Der.
Hanımlar ! Kızmayın bana. Vallahi ben demiyorum. Lady Mary Montagu diyor.
Bu arada, Dünyanın bir başka ülkesinde var mıdır acaba içinde '' Ben kazanım yar yesin, Nice ki canım sağdır'' Cümlesi geçen bir türkü ?
'' Ama hocam! Cariyelik, kölelik diye bir mefhumun olduğu bir devlette, bir toplulukta özgürlükten nasıl bahsedilebilir ki?'' Diye itiraz edenler olacaktır elbette. Onlara cevabı da Lady Mary Montagu versin.
Ne zaman? Gelecek bölümde...
" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Ben Kazanım Yar Yesin Niçe Ki Canım Sağdır başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.