Kompleksli şehir Ankara, karmaşa içinde karmaşa.
Yüreği üşür sevenlerinin kaldırımlarda.
Bir sıfır yenik İstanbul’a asfinik kokan sandıklarda.
Çankaya yokuşunun adı mı olur,
Bâb-i âli’nin karşısında…
Ne yürük atlar, ne zeyrek başlar kapatır arayı.
Tuş eder bir başına cümle Ankara’yı,Topkapı Sarayı…
Kız Kulesi bir başka bahara.
Baş edemez, Ankara Kalesi,
Roma Hamamı;
Yerebatan sarnıcındaki derinlikle
Divandaki yârenlikle…
Cebeci'de bir tren uğultusu,
Bir ayrı âlem Ankaray'ı metrosu.
Kızılay'dan yukarı Cinnah'a doğru tırmanır otobüsler.
Kuğulu Parkı kuğular,Tunalı'yı ne süsler...
Demetevler çok katlı gece kondu.
Sefertası deryası olmuş Demet'te Anadolu.
Merhum şair Serdengeçti bu şehre "mabetsiz şehir" der.
Şehir dizini döver, peyderpey yükselir semasına minareler.
Kesilir nefesi Ankara'nın sürer hikâyesi.
İstanbul'un her yanında ezan sesi.
Dikmen, diklenir Ankara'ya seymenler kolkola girer.
Bilirsiniz şehirler de kadınlara benzer.
Asili, cilvelisi,işvelisi ,yeni yetmesi.
Siz karar verin, Ankara hangi sınıfa girer.

Ayasofya büyürken İstanbul’un gözbebeklerinde.
Sinan’ın ruhu ışır Süleymaniye’nin mihrabında, minberinde.
Avunurken Ankara Hacı Bayram’ın mübarek ellerinde.
Güvercinlerin hu huları selam gönderir İstanbul’a,
Telgıraf tellerinde.
Kurşunlanırken telgırafın telleri.
Üşür bozkırın yelleri.
Kompleksli şehir dedim ya ne güneşe kanar ne aya.
Kıskanır öteden beri,
Merakla izler İstanbul’la ilgili her haberi…
Çıkrıkçılar yokuşu yokuştur dik yukarı,
Kimi iner kimi çıkar insanların.
Koç gibi esnaflar, kadeh yerine tokuşturur kafaları.
Toplanır çıkarılır günün kârı zararı…


Keçiören sırtlarında hane-i viranlar taş yığınlarına tebdil eder.
Bağbozumu gelmeden viran olur bağlar.
Ankara bayram deminde karalar bağlar.
Bağlum'da arvasi zaman ona vasi.
Hüseyin Gazi sırtlarında bir kaval sesi keser nefesi.
Ulus ululanır kendince, nadanlar söz sahibi olur Taşhan yıkılır.
Sulanır gözleri ulusun hep ağlamaklı,
Maziden bir Sulu Han kalır, Ankara efkârlanır.
Sakinlerinin harlanır gönlü, içi darlanır.
Bir bahar iner sisli yamaçlara.
Açlara bî ilaçlara çare…
Yağmurlarında saçlarım ıslanır…
Gün geçtikçe deli gönül huysuzlanır, sanmayın uslanır.



Ankara, âli şehir olsa da
Hayalimde İstanbul’u kıskanır tanburu, kanunu, udu uzaktan tanır.
Bir saksafonun önünde şapka çıkarır.
Berk-i hatıftan atıf yol alır, dar ağacında bir devir sallanır.
Şapka medeniyete girizgâhtır, iman yargılanır.
Sevda sanır sisli yamaçlarına inen baharı ankara.
Kara bulutlardan umutlara kanatlanır.
Bir avuç suda dünya çalkalanır.
Toplar başına yârı ağyarı,
Kendi Anadolu’da aklı İstanbul’da kalır…



Yenik düşer kompleksine.
Katibin setresine, fesine.
Aklında Surlar, Eyüp,Feshane…
Hançer olur bakışları yeniçerinin beline.
Üşür bozkır ayazında hayallerim,
Kıyamet kopsa ellerim Ankara’nın yakasında kalır.
Fiyakasında Ankara’nın gizli gizli İstanbul nazlanır…
Ulucanlar'da dar ağacı ıslanır,
Gönüller puslanır.
Gün gelir, çeker giderim ne adım ne sanım.
Dudağımda şahadet son şarkı,
İstanbul’un da Ankara’nın da tarihinde tarih sevdalanır.
Şerh düşülür bir kara taşa,
Yüreği üşür görenlerin.
Her hatıra asfinik kokan sandıklarda…
İstanbul, İstanbul'dur, Ankara, Ankara
Ankara, 27.04.2010 İ.K









( Ankara başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 4/27/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.