1.Öğrencilere kendilerini kontrol edebilme duygusunu kazandırma
2.Amaçların belirlenmesi
3.Güvenli ortam oluşturmak
4.Sınıf görünümünü değiştirmek
5.Çeşitli deneyimler sunmak
6.Olumlu rekabet ortamı sağlamak
7.Ödüller teklif etmek
8.Öğrencilere sorumluluk vermek
9.Öğrencilerin grup çalışması yapmasına izin vermek
10.Hak ettiğinde övgüde bulunmak
11.Kendilerine olan güvenlerini artırmak
12.Heyecanlı olmak
13.Öğrencilerinizi tanıyın
14.Öğrencilerin ilgilerini kontrol altında tutmak
15.Öğrencilerin kendi içsel motivasyonlarını sağlamasına yardımcı olmak
16.Öğrencilerin endişelerini yönetmek
17.Yüksek fakat ulaşılabilir hedefler koyun
18.Geri dönütlerde bulunarak öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine imkan tanıyın
19.Gelişmeyi izlemek
20.Sınıf araç ve gereçlerini eğlenceli hale getirmek
21.Başarı için gerekli olanakları sunmak"
Bir doktora tezi gibi yazılan ve akıllarda kalması için maddeler halinde sıralanıp açıklanan "Duygusal Zeka" adlı kitabında Meltem Soyugüzel'in bu güzel tesbitlerine katılmamak elde değil.Okula giden her on öğrenciden yarısı,belki daha fazla,ya dersi sevmiyor ya dersin öğretmenini sevmiyor,böylece ne motivasyon sağlanabilir ne başarı elde edilebilir ne de sağlıklı bireyler yetişebilir.
Ne kadar yazılıp çizilse de bu sorunları çözmeye yetmez,harekete geçilmeli biran evvel galiba bizler toplum olarak "uygulama"sorunluyuz,kendimize ne kadar söz versek "sigara içmeyeceğim" diye,bir arkadaşımız teklif etti mi geri çevirmeyiz mesala.Eğitim sorunları da buna benziyor,yazmak kolay,anlatmak kolay ama uygulama yok.Doğayı,okulu,bilimi,hayatı sevdirmeye yönelik birçok yöntemin olmasına rağmen hangisi uygulanıyor acaba?
Mezopotamya'nın neresi olduğunu bilmeyen yüzlerce lise hatta üniversite mezunu gençlerin olduğunu düşündükçe üzülüyor insan.Malesef tarih sevgimizi, bu sınav endeksli sistem yüzünden kaybettik,öğrencilerimizin değerini puanla ya da kazandığı okulla belirledik.
Sivas,Erzurum,Amasya...Bu kongrede alınan kararları birçoğumuz hatırlarız, keşke bu dersleri yerinde işleyebilseydik. Çanakkele'de savaşılan cephaneleri gezsek, oradaki emanetleri görebilseydik ve oradaki o ruhu çocuklara aşılayabilseydik daha zevkli,heyecanlı,öğretici,kalıcı olmaz mıydı tarih derslerimiz?Örnekleri çoğaltmak mümkün,roman kitabı gibi okunmamalı tarih...
Kitapta duygusal zekadan,düşünmeden ve değerlerden bahsedilmiş bu konuların ortaya çıkartılması,gelişmesi,geliştirilmesi elbettte eğitimlerle mümkün.Eğitim bir toprak,öğrenci tohum gibidir;verimli topraklar,elverişli iklim şartları sağlandığında,verimli ürünler verirler.
Müzik,beden eğitimi ve resim dersleri genelde kolay görünür herkes geçer ancak matematik,fizik ve geometri dersleri ise sıkıcı bulunur ama halkımız arasında şöyle bir önyargı vardır:"Matematiğin iyiyse tüm derslerin iyidir." Yani zeka düzeyimizi bu sayısal derslere göre belirlerler.Oysa;
Dilsel,görsel,bedensel,müziksel,kişiye dönük ve sosyal gibi zeka türleri de vardır neden bunları 'üvey evlat' yerine koyarlar...
Eğitim bizim kuluçka dönemimizdir hayatımızın ve eğitim sadece öğretmenlerin işi değildir,aileden başlar ve çocuk, anne- babasının yansımasıdır.