Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 17.03.2022
Okunma Sayısı : 787
Yorum Sayısı : 14
TÜRK  İŞİ  DONDURMA  MI  İNGİLİZ  İŞİ  TEZGAH  MI? --ANZAKLARIN  ÇANAKKALE'DE  NE  İŞİ  VARDI ?

Takvim  yaprakları  18  Mart  2022'yi gösterdiğinde   Çanakkale  Zaferimizin  107.  Yıldönümünü  büyük  bir  gururla kutlayacağız

Peki üç sene  öncesini---2019  Yılının  15  Mart'ını  hatırlayan  var  mı?

Hatırlatayım  kısaca  unutanlara.

15  Mart  2019'da  yani  bizler heyecanla  Çanakkale  Zaferinin  104. Yıldönümünü  kutlamaya  hazırlandığımız  günlerde  Yenizelanda'da  bir  toplu  katliam  yaşanmıştı. 

İşte  o gün  Brenton Tarrant  adlı  bir  Avustralyalı  ve  üç  arkadaşı Yanizelanda'nın  Christchurch  şehrinde  En Nur  Camii  ve   Linwood İslam Merkezi'ne saldırıp  51  Kişiyi  katletmiş  ve  49  kişiyi  de  yaralamışlardı. 

Yenizelanda  tarihinde  ilk  kez  böyle  bir  olay  yaşıyordu. 

*****

Şimdi  başlıktaki  soruya  gelelim.

Bütün tarihleri boyunca sadece Türklerle Çanakkale’de savaşmış olan Avustralyalıların ve Yenizelendalıların Çanakkale’de ne işleri vardı?

Hayatlarında daha önce hiç bir Türk görmemiş olan bu insanlar niçin binlerce kilometre yol kat edip 1915 yılında Gelibolu yarımadasında Türklerin karşısına düşman olarak çıkmışlardı? İşte bu sorunun cevabını anlamadan Christchurc kasabasındaki  Müslümanın katledilmesinin sebeplerini anlamamız mümkün değildir.

1851-1914 yılları arasında İngiltere’nin kraliçesi olan Victoria, döneminin sonlarına doğru o güne kadar resmen sömürdükleri Avustralya ve Yenizelanda’yı yine sömürmeye devam etmek ama kazı bağırtmadan yolmak amacıyla ‘’ Bundan böyle sizlere dominyon statüsü verdim.’’ Dedi. Yani artık iç işlerinde serbest, dış işlerinde İngiltere’ye bağlı devletler oluyordu Avustralya da Yenizelanda da...

1914 yılında malum I. Dünya savaşı patlak verdi. Bu savaş başlayınca İngiltere, dominyonları olan Avustralya ve Yenizelanda’ya ‘’ Haydi bakalım savaşa!’’ Demeye başladı.

[2018  Yılı  yapımı  Türk  İşi  Dondurma  Filmini  seyrettiyseniz  işte  o  film de böyle  başlar  ve  bir  hikaye  anlatır  bizlere. Filmde  yer  yer  gerçekler  olsa  da büyük  ölçüde  yanlışlıklar  söz  konusudur.  ]  

Evet... İngiltere o  güne kadar  hayatlarında  savaş  görmemiş  olan  Avustralyalı  ve  Yenizelandalı gençleri Türklere  karşı  Çanakkale'de  savaşa  sürmek  istemekteydi.

Ancak İngiltere için çok önemli engeller vardı: Birincisi, gerek Avustralya'nın, gerekse Yenizelanda’nın bir ordusu filan yoktu. Memleketin asayişini sağlamak üzere görev yapan bir miktar polis-jandarma gücünden başka silahlı güç yoktu. İkinci engel: Dominyon yasalarına göre bile Avustralya ve Yenizelanda’da zorunlu askerlik diye bir şey yoktu. İnsanlar askere ancak gönüllü olarak alınabilirlerdi.

Peki Avustralya ve Yenizelanda’nın gençleri gönüllüler miydi bilmedikleri diyarlarda, bilmedikleri insanlarla savaşmaya? Hem de silah nedir, nasıl kullanılır bilmeden? Değillerdi elbette. Daha doğrusu büyük bir çoğunluğu değildi. Hükumet ve çok az bir azınlık ise Pasifik’te oldukça tehlikeli sesler çıkaran Almanların eğer İngilizleri yenerlerse kendilerine de saldıracaklarından, İngilizlerin yerini Almanların alacağından endişe ediyorlar, gelenin gidenden beter olacağı korkusuyla artık iyi kötü alıştıkları İngilizlere yardım etmenin daha akıllıca olacağı kanaatini taşıyorlardı. Ama dediğim gibi bu kanaati taşıyanlar oldukça azdı.

Neticede İngilizler, Avustralya ve Yenizelandalıları kendilerinin yanında savaşa katılmaya ikna edebilmek için bir şeyler yapmak zorundaydılar. Aksi takdirde ormanlardan topladıkları üç beş yamyam kabilesi mensubuyla bu iş yürümeyeceklerdi. Özellikle Avustralya ve Yenizelanda Sosyalistleri günümüz tabiriyle ‘’ No War, Make Love ‘’ ( Savaşma seviş ) diyorlar, İngiltere’nin canını sıkıyorlardı.

İngiltere I. Dünya  savaşına  -hem  de  gönüllü  katılmak  gibi bir  dertleri  asla  olmayan-  bu  insanları nasıl  savaşa  süreceğini kara kara düşünürken Osmanlı padişahı Mehmet Reşat, Alman İmparatoru Wilhelm ve Avusturya-Macaristan İmparatorunun gazına gelip kutsal cihat ilan edince İngiltere aradığı fırsatı buldu. (  Bu  kutsal  cihadı  da  aslında  tam  bir  etkisiz  eleman  olan  Sultan  Reşat ilan  etmemişti.  Enver  Paşa  ilan etmişti  Padişah  ise  sadece  altına  mührünü basmıştı. Daha  sonra  neyin  altına  mühür  bastığını gazetelerden  okudu. ) 

Evet, şu andan sonra yazacaklarımı daha da dikkatle okumanızı tavsiye ederim zira gerek  bahsettiği  film  sayesinde  duyduğunuz  gerekse  İnternette çok  dolaşan  Broken Hill olayının aslında ne olduğunu anlatmaya çalışacağım.

İşte bu kutsal cihat çağrısından sonra pek çoğumuzun, hatta bir tarihçi olduğum halde benim bile uzun bir süre sazan gibi oltaya takılıp yuttuğumuz bir şey oldu.(Çünkü aklımız böyle şeytanlıklara ermiyordu. İngiltere'nin  şeytanlıklarına  yani.)

Oldukça uzun süre ‘’ Çanakkale Savaşları Sırasında Avustralyalılara Karşı Cihat İlan Etmiş İki Kahraman Afganlı ’’ Olarak anlatılan( Bazı  kaynaklarda  Türk de  denir-- Filmde  Türktürler. )  biri dondurmacı, öteki kasap iki kişi güya padişahın ilan ettiği kutsal cihada uyarak Avustralya’nın iç kesimlerinde yer alan Broken Hill adlı bir maden kasabasında, içinde 1200 kişinin bulunduğu bir yolcu trenine White Rocks ( Beyaz Kayalar ) denilen bir mevkide saldırdılar ve dört kişi öldürüldü, yedi kişi de yaralandı.

İki Kahraman(!)  Müslümanın  1 Ocak 1915'de  Muhtemelen  Yılbaşı  ya  da  benzer  bir  şeyler  kutlamak  için  trene  doluşup  bir  piknik  alanına  gitmekte  olan  tamamen  sivil  insanlara  saldırması ve  tamamen  sivil  insanları  öldürmesinin  nesinin  Kutsal  Cihat  ile  bağdaştığını  hiç  düşünmedik. 

Söylemeye hacet yok aynen Usame bin Laden gibi, bu saldırıyı gerçekleştiren ve adlarının Gül Muhammet ve Molla Abdullah olduğu iddia edilen bu iki kahraman(!) olay yerinde öldürüldüler.

Bizler senelerce bu Gül Muhammet ve Molla Abdullah’ı hiç sorgulamadan ‘’ Helal olsun aslanlara. Maşallah maşallah sadece iki kişi koskoca Avustralya’ya savaş açmış. İşte din-i İslam sevgisi, işte şehadet aşkı bu’’ Diye yorumladık, öldürülmüş olan dört sivil ve günahsız Avustralya vatandaşını sallamadık bile... '' Yahu  cihatta  masum  insanlara  saldırılmaz.  Bu  iş  sakat''  Diyenimiz  neredeyse  hiç  olmadı. 

Şunları  da hiç  sorgulamadık:

Mesela Avustralya’da o dönemlerde polis ve jandarma bile silah bulmakta zorlanırken( Tüm polis birliğinde sadece yedi tabanca varmış. )iki fakir Afganlının, askeri ve bayağı pahalı silahları nereden ve nasıl temin ettiklerini hiç sormadık. ( Filme  göre bu iki  kişi  İngiliz  garnizonundan  çalıyorlar silahları. ) 

Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in saldırının amaçlarını anlattıkları mektupların niçin üzerlerinde değil de üç gün sonra bir taşın altında bulunduğunu sormadık.

Ellerinde sınırlı sayıda mermi bulunup bunu zaten saldırıda kullanmış oldukları için mermileri kalmayan bu iki kişi neden canlı değil de ölü olarak ele geçirildi? Bunu da sormadık sorgulamadık.

İki Afganlının elinde Türk Bayrağının ne işi olduğunu sormak zaten hiç aklımızın ucundan geçmedi çünkü gururumuz okşanmıştı. Ne de olsa bizim bayrağımız altında şehadet şerbetini içmişlerdi (!)

Peki Bu olayın ‘’ Anzakların Çanakkale’de ne işleri vardı?’’ Sorusuyla ilgisi ne?

Oldukça fazla ilgisi var.

1 Ocak 1915 Günü gerçekleşen bu olay her şeyden önce o zamanki Avustralya, sonra da İngiltere ve Avrupa basınında ‘’ Türkler masum insanları katlettiler.’’ Olarak anlatıldı. İslam dini mensuplarının işte böylesine acımasız ve barbar oldukları kanıtlanmış oldu İngilizlere göre. Türklere ve Müslümanlara karşı savaşılmazsa buna benzer olayların her an her Hıristiyan'ın başına gelebileceği anlatıldı.

Sonuçta savaşa gitmekte hiç de istekli olmayan Avustralya ve Yenizelandalı gençler ‘’Beni de askere alın. Ben de Türklere karşı savaşmak istiyorum’’ Diye asker alım merkezlerinin önünde kuyruklar oluşturmaya başladılar. Öyle ki bizim padişahımız halifemizin kutsal cihadının Müslümanlar üzerindeki etkisinden çok çok daha etkili oldu Broken Hill saldırısı.

1Ocak 1915 tarihinden sonra artık her Avustralyalı ve Yenizelandalı genç kutsal bir amaç için (!) canını seve seve vermeye hazırdı. Gidilecek yolun uzunluğu, çarpışılacak düşmanın dünyanın en savaşçı milleti olması ve dahi kendilerinin savaş ve silah hakkında hiç bir bilgilerinin olmamasının önemi yoktu onların gözünde. Tıpkı o katliamı yapanların Türk değil Afgan olmasının bir önemi olmadığı gibi. Onların beyinleri artık ‘’Türk ve Müslümanları ortadan kaldır’’ Komutu veriyordu sürekli.

Sanırım meseleyi anladınız değil mi? Yani Anzakların ne işi vardı Çanakkale’de sorusunun cevabı sanırım verilmiş oldu. Onlar masum insanları hunharca katleden(!) Türkleri yer yüzünden silmek için gelmişlerdi Çanakkale’ye.

Peki 2019'da Christchurc ( Yani İsa’nın Kilisesi ) kasabasında yaşanan katliam 1915 in intikamı veya rövanşı mı? Veyahut da 1915 deki ‘’Türk ve Müslümanları ortadan kaldır !’’ komutu halen devam mı ediyordu? Christchurc katili böyle bir emre mi uydu?

Katilin tüfeğindeki tarihlere baktığımızda 1915 in filan değil çok çok daha eskilerin, taa I. Kosova’nın rövanşı, İstanbul’un Fethinin rövanşı, iki defa kuşatmamıza ve kapısından yenik, boynu bükük olarak dönmemize rağmen II. Viyana kuşatmasının rövanşı... 

Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in aslında neye hizmet ettiklerini yüz seneden  fazla  bir  zamanda   ancak anlayabilen bizler bakalım Brenton Tarrant’ın amacının aslında ne olduğunu ne zaman anlayacağız? Umarım bir yüz sene daha beklemeyiz.

RESİMLER

1- Brooken Hill kasabasında 1915 yılındaki saldırının gerçekleştiği White Rocks mıntıkası
2- Gül Mehmet ve Molla Abdullah’ın ellerinde bulunan tüfekler ve Türk Bayrağı
3-Gül Mehmet ve Molla Abdullah’ın silahları taşıdıkları Gül Mehmet’e ait dondurma arabası
4- 1. Ocak 1915 de saldırıya uğrayan trene ait olduğu iddia edilen bir vagon.
5- 1 Ocak 1915 yılındaki Brooken Hill saldırısında ölen on yedi yaşındaki Alma Cowie 

*****

CÜMLE  ÜMMET-İ  MUHAMMED'İN MÜBAREK BERAT KANDİLİ  KUTLU  OLSUN. RABBİM  BU  VE  BENZERİ  ÖNEMLİ VE  ÖZEL  GÜNLERİ  ÜMMET-İ  MUHAMMED'İN  AFFINA  VESİLE  KILSIN  İNŞALLAH.

DAHA  NİCE  KANDİLLERE  HUZUR  VE  MUTLULUK  İÇİNDE  ULAŞMAMIZ  DİLEKLERİMLE  BU  YAZIYI  OKUYAN  HERKESİ  SONSUZ  SAYGI  VE  SEVGİLERİMLE  SELAMLIYORUM.    
( Türk İşi Dondurma Mı İngiliz İşi Tezgah Mı? --anzakların Çanakkale'de N başlıklı yazı Sami Biber tarafından 17.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.