Yasemenim;

Göğsümün orta yerinde tutuşan hasretin, evrenin bağrında alev aldı yeniden. Görüyor musun, zaman nasılda doludizgin koşup duruyor etrafımızda. Soluk soluğa bir yangının tam ortasındayız, soluk soluğa  feveranımızı kimse duymuyor. Sanki acı değil içimizi böyle kavuran, hem acı ne olurdu sevene, acının tarifi nasıl olurdu bilmeden derim ki vuslatın bi zatihi kendisidir içimizi acıtan… Ah Yasemen!,, Yüreğim sevda kuşudur hasretine, hüznün tam da orta yerinde, yolu sana düşen hayallerden içip, kokunun buğusunu çekerek ciğerlerime yaşama tutunmaya çalışan…

 

Yasemenim;

Sana dokunmaya kıyamayan bu eller, yansın çöller içinde, yansın sensiz özlemle geçen seneler. Karanlığa devrilen uykularımızı süsleyen rüyalarda buluşmak bile haramdı bize. Baksan geçip gitmiş onca seneye rağmen, gamzelerine çiçek olamamış gülüşlerim.  Bak  şimdi onlar bile yakamozlar gibi çarpıyor sadece irislerime… Yol uzun yollar uzun etrafımızı sarmakta çocuksu arzular, artık  yol üstü hayaller biriktirdim gülüşlerimde. Gel, parmaklarını kanatmadan beyaz bir gonca gülde İnşirah eyle…

 

       Yasemenim;

Her gece uzaklardan, çok uzaklardan düşüme devrilir gülümsemelerin. Firakın serseri kurşun olur, vurur geçer kalbimi her defasında. Öyle bir an ki rayihana selam duran rüzgârda, Mansuru asarlar gibi asılırken kirpiklerim, bilmezler, sensizliğin gülüşüme yabancı kaldığını… Geçmiş zaman olur ki sınırları çiziyorduk nefesinde, ibadet vaktine çağırırken ezanlar, sesimiz sonsuzluğu yıkıyordu, sesimiz uzak diyarlarda heyecandan çatlarken,  artık ne fark eder gittiğin yer olsa da Fizan…


       Yasemenim;

Kimsenin görmediği dehlizlerde, şem’e koşan pervaneler gibi yanardım, utanır da insanlardan, sessiz köşelerde Kızılırmak gibi kanardım. Sadece Gökkubbbe ağlardı üstüme, bulutlu gecelerden, sisli sabahlara ne yapsam ne etsem de yine sensiz uyanırdım…  Bu sıra ikimizi yazıyorum, kelimeler düşüyor günlüğüme b/akıyorum hepsinde senin adın, senin adını öpüyor her defasında sayfalar. Gel gör ki ne hikmetse kalem yazmıyor bir tek satırı bile eğer içinde sen yoksan…

 

Yasemenim;

Başını camlara vuran, yağmur damlalarında buğu buğu sözcükler. Dalıp giden gözlerimde vuslat çağrısı, aşka vuruyor camdaki sessizlikler, kırmızı beyaz gül üzerinde…  Ah sevgili, gidiyorsun afili bir yalnızlık bırakıp koynuma, hayatla cebelleşiyorum ne olur mıh çakar gibi çivile adını günlüğüme… Biliyor musun beyhude geçip giden ömrümde, vuslatın hayata tutunmanın büyüsü, geceler var gözlerine mimli, gündüz var saçlarına. Hayat derin bir sancı olup, vururken yamaçlarıma, bırak el alem ne derse desin, yüreğimde ağla...

 

 

Âdem Efiloğlu


( Vuslat Günlükleri 1 Nci Yıl başlıklı yazı AdemEFİLOĞLU tarafından 7.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.