1
ON DÖRT ASIR EVVEL, PEYGAMBER MUHAMMED’İN
MEKKE DUVARLARINDA KURDUĞU
HÜKUMETİ, BUGÜN DE TÜRK MİLLETİ ANKARA’YA KURMUŞTUR.
Aslında 29 Ekim 1923 de Mustafa
Kemal Halk Partisi Grubu
toplantısında açıklamıştı Cumhuriyetin
ilanı ile ilgili
kararını ve tüm
konuşmalar da Halk
Partisi Grubunda yapılmıştı ama
hemen belirtelim bu ilk
konuşmalar Halk Parti
Grubunda olsa da
mecliste zaten başka parti
olmadığından bir yerde Meclis
Toplantısı da sayılabilirdi.
Mustafa Kemal kısaca devletin rejim
şeklinin Cumhuriyet
olacağını ifade edince pek
çok milletvekili söz alarak konuştu.
Mesela Antalya Milletvekili Rasih Kaplan ‘’ Şeriata en
uygun yönetim şekli
cumhuriyettir.’’ Dedi ve konuşması
ayakta ‘’ Yaşasın
Cumhuriyet.’’ Nidalarıyla karşılandı.
Konya Milletvekili Eyüp Sabri Bey “Arkadaşlar! Bizim Hükümetimiz bugün
Cumhuriyet olmuyor. Teşekkül ettiği günden beri Cumhuriyet olmuştur. Bâzı
ihtiras ocaklarını alevlendirmemek için unvanını açıkça verememiştir. Bugün
tamamen unvan-ı hakikisini alacak devre hulul etmiştir ve verilmek
lâzımdır” Dedi.
Maddeler üzerindeki görüşmelerde en dikkat çekici yorum ise Şarkîkarahisar
Milletvekili Mehmet Emin Bey’den (Yurdakul) geldi. Saltanat sisteminin
tarih boyunca milletlere cellatlık yaptığını, milletleri esir tuttuğunu
söyleyen Emin Bey uzun konuşmasında şu noktanın üzerinde duruyordu:
“Esir yaratmıyan Allah, hırs ve
gururu tedibettirmek(yola getirmek) için bir elinde kılıç bir elinde âsa olduğu
halde dünyaya inkılâp yapacak bir büyük Peygamberin gönderilmesine ihtiyaç
gördü ve gönderdi. O, kılıcı ile zâlim hükümdarları tedib ettiği gibi, asası
ile de kanlı tahtları kanlı saltanatları, yerlerin dibine geçirtti. Adsıza
şeref, esire hürriyet, zayıfa hak, sefile saadet verdirecek bir Allah'ın
hükümetini kurdu ve bunun adı Cumhuriyetti.”
Mehmet Emin Bey devamla
şunları söyledi:
‘’Ondört asır sonradır ki, ey arkadaşlar! Allah, yine böyle bir ilâhi hükümet
kurdurmak, ikinci bir mucizesini yaptırmak için' en müntehap( seçilmiş- özel- ayrıcalıklı ), en büyük bir milleti
intihab etmiştir(seçmiştir), bu millet Türk Milletidir. On
dört asır evvel, Peybamber Muhammed'in Mekke duvarlarında kurduğu Hükümeti,
bugün de Türk Milleti Ankara'ya kurmuştur. Şu aziz saatte ben, bu ihtiyar
arkadaşınız, Allah'ımdan bu Hükümeti takdis ederim. Bu Hükümetin temellerinin,
arzın temelleri kadar sağlam olmasını isterim.”
İsmet İnönü de kürsüye
çıktı ve ‘’ Millet hakimiyeti
fiili olarak eline alıştır.
O halde bunu hukuki olarak dile
getirmekten neden çekiniyoruz
ki. Cuhurbaşkanı olmadan
başbakan seçilmesini teklif
etmek kanunsuz olur. Başbakanın seçilmesi
için de Gazi
Paşanın teklifinin kanunlaşması
gerekir.’’ Dedi.
Meclisin en yaşlı
üyesi Abdurrahman Şeref Bey
son sözü
aldı ve ‘’ Hükümet
biçimlerini birer birer
saymak gereksizdir.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletidir. Kime
sorarsanız sorun bu
cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama
bu ad kimilerine hoş gelmezmiş.
Varsın gelmesin.’’ Dedi
Her şey
tıkır tıkır işliyordu
yalnız çok önemli
bir eksiklik vardı.
Pardon 175 eksik...
Evet 333 Milletvekilinin olması gereken TBMM de 29 Ekim 1923
Günü sadece 158 Milletvekili vardı. Yani
Türkiye Büyük Millet
meclisinin 29 Ekim 1923 Tarihli Genel
Kurul toplantısında
milletvekillerinin yarıdan çoğu
mecliste değildi.
Böyle bir genel kurul toplantısından haberleri
mi yoktu?
Mustafa Kemal ve
onun yakın çevresindekilere küstükleri
için mi genel
kurula gelmemişlerdi?
Kendilerine o yıllarda da sonraki yıllarda
da Cumhuriyet ve devrimlerin
düşmanı denilen bu insanlar sayıca çoğunlukta
oldukları ve isteseler
cumhuriyeti ilan ettirmeme
gücüne sahipken niçin meclise gelip ‘’ Cumhuriyetin ilanını
istemiyoruz.’’ Dememişlerdi.
Onlar da Cumhuriyeti istiyor iseler
niçin meclise gelip
bu coşkuya ortak
olmamışlardı?
Yoksa bazı kişilerin
iddia ettiği gibi Genel
Kurmay Başkanı Fevzi
Çakmak her birisinin kapısına asker
dizip o gün hiç
birisini evlerinden dışarı çıkartmamış mıydı?
Maalesef yakın tarihimiz olmasına rağmen
bu konu hep
karanlıkta kalmıştır.
29 Ekim saat 18.00 de TBMM
toplantısına geçildi.
Tasarı okunduktan sonra
oylamaya geçildi. Oylama
sadece 15 dakika sürmüştü
ve TBMM de bulunan 158
Milletvekilinin hepsi kanun
tasarısına ‘’ Evet ‘’ oyu vermişti.
Yani Cumhuriyet ilan
edilmişti.
Daha sonra Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı
olması oya sunuldu.
Bu konuda sadece
Eskişehir Milletvekili Emin
Bey’in itirazı vardı ki
onun itirazı da Cumhurbaşkanının parti başkanı
olmaması yönündeydi. Cumhurbaşkanının partinin
başında değil milletin babası
olması olması gerektiğini
savunuyordu. Diğer
milletvekilleri ‘’ Tabii ki öyle
olacak.’’ Dediler. Yani partili
bir kişi hem cumhurbaşkanı
hem de milletin babası
olabilirdi. Bunda hiç bir sakınca
yoktu.
O gün son söz
Mustafa Kemal’indi.
Diş ağrısından muzdarip olduğu için
kısa bir konuşma
yaptı ve şunları
dedi:
"Efendiler; asırlardan beri Doğu'da haksızlığa ve zulme uğramış olan
milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek
kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.
Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği
kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil
ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek
güzel ispat etti.
Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri,
hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla
gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere
layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Arkadaşlar; bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin
son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere
kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak
için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O
ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin
devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve
vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.