1
‘’Yanar dağlıktan emekli olduktan
sonra
Zamana emir verdim.
Ona dedim ki: Gel zaman!
Zamana emir verdim.
Ona dedim ki: Git zaman!
On emri bile olmayan bir yanardağ
eskisini kim dinlerdi…’’(Alıntı)
Yüzüm yok zamana ne de olsa bana
zamanında çok şey sundu ve de vaat etti zaman ve ben katiliyim ölen zamanın
şimdilerde zambaklar ekiyorum kalan zamanda kalan takatimle zamansız bir yaşa
ve dünyaya kanat açtım elbet zemherilerde uyuyup uyanan bir kuşun çığlığından
fazlası saklı içimde.
Sürüsüne bereket hayallerim.
Ah, sürüngen ve art niyetli
serzenişleri gölgelerin.
Aydınlık içim
Gerçi karanlık dünya
İyi de seviyor ve umut ediyorum için
için.
Çil yavrusu gibi duygularım ve
rüyalarım
Alt katında düşlerin
Şiirler derlediğim
Asla yatmadığım bir ranzanın da
kabaresi adeta içimden
Geçenleri teyelliyorum maden masalıma
Masamda kocaman bir fincan kahve
İçine süt tozu yerine yaşımı
döküyorum
Ve şekeri sevsem bile acı içtiğim
Ömrün son deminde
Havsalam almasa da olan biteni
Emirler yağdırıyorum ah, içimdeki
emir erini.
Yaslandığım çınar ve ölü babam
Yaşadığım hayat ve zaman ve nabzını
alamadığım
Sevdiklerim…
Demek ki daha da çok sevmeliyim
insanları gitmesinler yeter ki.
Gidenleri çok sevdim, ne mi oldu?
Kendime düşman ettim kendime
Kifayetsiz kimliğimle yetemediğim
kimse
Kimsesizliği zırh gibi kuşandım
Ama ihanet etmedim de pembe
düşlerime.
Hayallerin ve aşkın hatırına
Kıramadığım iç sesim ve kırgın
mizacımla
Tensiye ettiğimse güzel insanlarım
Hem güzel kalmak için güzel bakmasının
da
Altını çizdim fosforlu yüreğimle.
Fosforlu Cevriye’yi bile çok sevdim
Gidenleri ayrı
Kalanları daha da çok
Oysaki kalan bendim benden başkası
olmaya namzet miydi sahi…
Sevgini zaferi bazense yitimi
Gökteki katarakt
Yine de düş gücümle sevdim ben devasa
evreni
İhmal etsem de içimdeki yetimi
Seven biri vardı vardı illa ki:
Rabbime şükrettiğim
Yansam da yan çizmediğim
Yakardığım ve yandığım tek makam
İşte beni bana sunan benle
barıştıran…