Bir düşün sevgili bir düşün ki…
Hangi düş’tü kabrin sedası?
Bazen yitik bir kelamda yanan sönen
semanın raksı
Aşka nakşeden
Aşkla heves eden
Bir düştüm ki yalnızlığın kuyusuna
İçine düşülesi semazen eteklerinde
aşkın
Laleler olsaydı keşke tek boy veren…
Sükûnet diledim evrenden
Evrense sökün etti tek tek
Hicret akşamlarında koyu gölgelerin
Kaptırdığı kendini o kin fırtınası
Lakin sevdalı bir rakkaseydim ben:
Rengi pembe
Dıştan içeri dönen bir gonca
Sızılarımdan sızan aşk
İhya edilesi yüreğin metruk hecelerle
valsı…
Ah, şarkılar gitmeyen kulağımdan
Solgun çehresi iklimin
Yaz demeye bin şahit gerek Haziran
Mahsulü bir düş’tüm ben
Düşe kalka seven
Düşmeden büyümüştüm oysaki
Oynak nameler değildi aklımı çeken
Oynak kimse benzemedim gitti
Bir ikrarsa süt liman
Bir rivayetse yürekten sızan
İmha edemediğim
Ah, o divane rüzgâr…
Göğün kapağı
Bense çoktan savrulmuştum yere
tencere misali
İhanet edemezdim kendime
Yetim mizacım ne ki?
Başım dimdik ezelden.
Azıcık yağsam ne ki gözlerden gözlere
uzanan…
Bir yaş bir savaş
Bir seviş ki aşkın ikbali
Nemrut gölgeleri kovmak illa ki
Hem mazlum hem masum
Bazen isyan yüklendiğim
Ah, saman alevi gibi yanıp sönen
öfkem.
Ne de olsa başına buyruk bir
yıldızdım
Kuyruğu çoktan kopmuş
Ve her kaydığımda gökte
Bendim benden dilek dileyen
Safi aşka itibar eden
Bir hüzünden çıksam yola ne ki?
Ben çoktan dolup taşarken aşk ve
coşkuyla
Boynum sadece Rabbin katında kıldan
ince
Tüm evreni alabilirdim karşıma aldım
da
Sökün eden bunca yalan
İman gücümle dayandığım ve sürdüğüm
sefasını
Ah, cihan beni benden eden
Aşkın şahikası ve şairi
Hüzün olsa da ritüelim
Gülümsemek en sevdiğim
Görünmezliğin de meali iken
İçime diktiğim nice ekin
Ertelediğim bir mutluluksa rücu eden
Nakşı özlem ve umut
Beşi bir yerde duygular hele ki
Fıtratta hazırlıklıysa dünden bu
bitimsiz coşkuya…