1 Bu Ezanlar Ki Şahadetleri Dinin Temeli –1. Bölüm--

Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 16.03.2021
Okunma Sayısı : 1033
Yorum Sayısı : 12
Günün Yazısı

Bu Yazı 17.03.2021 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Evet 18 Mart yaklaşıyor, yani Çanakkale Zaferimizin 106. Yıl dönümü..

Her ne kadar Çanakkale’deki savaşlar tam olarak 9 Ocak 1916 da son düşman askerinin de çekilmesi ile sonuçlanmış ise de yani zafer tam olarak 9 Ocak 1916 da kazanılmış olsa da düşmana ilk kez ‘’ Yanlış kapı çaldık beyler ! Çanakkale geçilmez. ![ Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı Ian Hamilton]’’ Dedirttiğimiz tarih 18 Mart 1915 olduğu için Çanakkale Zaferini 18 Mart’ta kutlamanın bir sakıncası yok görülüyor.

Peki Çanakkale Zaferini ilk kez ne zaman kutlamışız?

Bir kutlama sayılırsa ilk kez 18 Mart 1916 da Çanakkale’de savaşların yapıldığı yerlerde Çanakkale şehitleri için Kur’an okunduğu, konuşmalar yapıldığı ve bu surette şehitlerin anıldığını görüyoruz.

Sonrasında malum memleket işgal altında. Akabinde Kurtuluş Savaşı var. İşte o yıllarda bir kutlama olmuyor.

1926 Yılından itibaren Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla her yıl Çanakkale şehitleri için Kur’an ve Mevlid okunduğuna dair bilgiler var elimizde.

En görkemli törenin ise 1932 yılında yapıldığı ve yine Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla bu sefer törenin doğrudan doğruya Çanakkale’de Mehmet Çavuş Anıtında gerçekleştiği, İstanbul Müftüsü Hafız Fehmi Efendi ve Atatürk’ün yanından on beş sene ayrılmayan Hafız Yaşar Bey (Okur ) tarafından hem Gülcemal Vapurunda hem de Mehmet Çavuş anıtında kadınların da erkeklerin de katıldığı  bir dini tören yapıldığını, şehitlerin ruhu için Kur’an ve mevlidler okunduğunu görmekteyiz. ( Ortadaki Fotoğraf)

1930 lu yıllarda Çanakkale Halk Evi bu törenleri yurt sathında yaygınlaştırmaya çalışıyor ama ilk etapta yaptıkları törenler hem çok cılız hem de  Çanakkale ve çevresinden dışarı çıkamayan programlar oluyor.

Mesela Çanakkale Halk Evinin 1933 Yılında Çanakkale Şehitlerini anma programı sadece üç maddeden ibarettir:

1- Ev Reisi( Halk Evi Başkanı) tarafından zafer hakkında bir nutuk 2- Bir zabit(Subay) tarafından 18 Mart taarruz ve müdafaasının izâhâtı 3- Bir talebe tarafından manzume(şiir) okunması.

1934 Yılında her şey farklılaşmıştır zira bu tarihte bir Anzak askerinin annesi olan Thos A.Kelly tarafından direkt Atatürk’e yazılan ve Avustralya hükumeti tarafından Dışişleri Bakanlığımıza iletilen(!) bir mektup pek çok şeyi değiştirir.

Thos A. Kelly mektupta, “Şayet Avustralya’ya teşrifiniz kabil olursa sizi arkadaşlarla candan karşılamaya amadeyiz” demektedir.(!)

Mustafa Kemal Avustralya’ya girmedi ama 1934 Yılının 17 Martında Çanakkale’ye gönderdiği(!) İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya ‘’ Oraya vardığında Anzak mezarlığına git ve sana vereceğim şu nutku oku’’ Dedi. 

Mustafa Kemal’in Şükrü Kaya’ya verdiği nutukta neler yazıyordu? Şükrü Kaya 18 Mart 1931 de değil aslında 18 Ağustos 1931 de Çanakkale'de nasıl bir metin okudu peki?

Eminim ‘’ Haa biliyoruz. : Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar. Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde rahat uyumaktadır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. Yazıyordu o kısacık nutukta’’ dediğinizi duyar gibiyim.

Hemen söyleyeyim. Asla öyle bir şey yazmıyordu o nutukta.  Hele hele de ‘’Coniler ile Mehmetler arasında hiç bir fark yoktur.’’ Hiç yazmıyordu.

Peki ne yazıyordu?

Bunu gelecek bölümde yazacağım inşallah ama şurası kesindir ki 1931 Yılından sonra özellikle Anzakların her yıl Çanakkale’ye gelip Şafak Ayinleri düzenlemeleri, kendi ölülerini anmaları  bizde bir utanma duygusuna yol açtı herhalde. Zira İngiliz’in,  Fransız’ın Anzakların ( Avustralya ve Yenzelanda ) anıtları, anıt mezarları vardı Çanakkale’de ama bizim şöyle görkemli bir anıtımız olmadığı gibi sık sık sağa sola atılmış şehit kemiklerine rastlanıyordu savaş alanlarında.

Düşünün ki Çanakkale’de bir zafer anıtı yapılmasına bile ancak 1954 yılında ( 17 Nisan 1954) başlanmış, 21 Ağustos 1960 da yani  Çanakkale Zafer anıtını yaptıran hükumete darbe yapılıp indirilmesinden üç ay sonra tamamlanabilmişti. (Sağdaki fotoğraf)

1960 dan itibaren artık bir zafer anıtımız da vardı her ne kadar bu anıtın ‘’Şehadetleri dinin temeli olan ezanımızla, İslami olan herhangi bir sembolle, Mehmetçiğimizin kazandığı o muhteşem zaferle hiç bir alakası olmasa da.. 

Şehadetleri dinin temeli olan ezanların ve İslam'ın en önemli sembolü Hilal iken o anıt  Antik Yunan veya Roma zafer taklarına, tapınak girişlerine benzer olsa da...

Evet, en azından bir anıtımız vardı.  Oysa 1930 yılında Çanakkale’ye gelip kendi askerlerinin mezarını ve anıtını ziyaret ettikten sonra Türklerin Zafer anıtını da ziyaret etmek isteyen Fransız General Garroud’ya zafer anıtı diye resimde gördüğünüz Mehmet Çavuş Anıtının o günkü halini gösterdik ‘’Aha bizim zafer anıtımız.’’ Diye.( Soldaki fotoğraf)

Neyse...İşte bu 1960 yılında tamamlanan Çanakkale Zafer Anıtıyla birlikte Çanakkale Zaferi artık yurt çapında kutlanan, anılan bir gün oldu.

Devam edecek.


( Bu Ezanlar Ki Şahadetleri Dinin Temeli –1. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.