Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 10.11.2020
Okunma Sayısı : 1285
Yorum Sayısı : 3


Bu bölümde böyyük Türk dostu Piyer Loti'yi tanıyalım biraz.

Her şeyden önce bu herifin ne adı Piyer'dir ne de soyadı Loti.

1850 Yılında dünyaya geldiğinde adı : Louis Marie Julien Viaud'dur. 1867 yılında henüz on yedi yaşındayken Fransız deniz kuvvetlerine girdi ve 1872 yılında bir Fransız deniz subayı olarak göreve başladı. Yani aslında adamın ana mesleği askerlikti.

1872 yılında başladığı görevinde Tahiti'yi abluka altına alır Fransa. Louis Marie Julien Viaud da bir Fransız subayı olarak Tahiti yerlilerini katledenler arasındadır. Ancak?

Ancak Bizim Julien aynen Amerikan filmlerinde sık gördüğümüz iyi plis- kötü polis sahnelerinin iyi polisidir. Yani kötü polisle amacı aynı olsa da cezalandırılacak zavallıya kendisinin iyi olduğunu telkin ederek hem ağzından istediği bilgiyi alır hem de en ağır şekilde cezalandırılmasını sağlar. İşte bu sebeplebir rivayete göre bizzat Tahiti yerlileri, bir başka rivayete göre - yaptığı üstün hizmetler sebebiyle kraliçe, ona bir tropikal çiçek olan Loti adını verir. Kendisi de buna Piyer ismini ekleyince bizim Louis Marie Julien Viaud, olur sana Piyer Loti.

İstanbul'a ilk kez Gladiateur gemisiyle 1876 yılında gelir. Tam da Sultan II. Abdulhamit'in sultan olarak kılıç kuşandığı gün. Ve bu ilk gelişinde yedi- sekiz ay İstanbul'da kalır, İstanbul'a hayran olur. Özellikle de Osmanlı Donanmasının yattığı Haliç'e... Hasköy, Sütlüce ve daha sonra adıyla anılacak olan Piyer Loti Tepesine... Çünkü Osmanlı donanmasının en rahat izleneceği ve hakkında tutulacak raporların Fransa'ya ulaştırılacağı yer bu mıntıkadır. 

Sonrasında defalarca gider gelir İstanbul'a. Kah Divanyolu'na kah Piyer Loti tepesine takılır ve bu arada Türkçe öğrenir iyi bir şekilde. Elinde tespih, başında fesi ile Tam bir Türk görüntüsündedir çoğu kez. 

1879 da bizim çok ayılıp bayıldığımız, göz yaşları içinde okuduğumuz Aziyade adlı eserini yazar. 1881 yılından itibaeren o artık Piyer Loti adıyla bilinen ve tanınan bir yazardır. 1891 yılına kadar her yıl bir kitap yazar.

Piyer Loti kitaplar yazdıkça özellikle İstanbul başta olmak üzere tüm Osmanlı sosyetesinde Fransız hayranlığı daha da artar. Ne kadarmedeni, ne kadar insan sever bir milletir Fransa...Öyle ki sadece İstanbul'da o yıllarda 100.000 in üzerinde insan kendi öz dilleri Türkçe yerine Fransızca konuşmaktadır kendi aralarında. Medeni olmak Fransız gibi olmak olarak algılanmaktadır. Türk okullarındaki tek yabancı dil Fransızcadır.

Piyer Loti çok büyük bir Türk dostu(!) olduğu için 1908 de Meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesine karşı çıkmıştır. Çünkü çok iyi bilmektedir ki meşrutiyete karşı çıkma fikri ne kadar yayılırsa bir ihtilalin yapılması o derece çabuk olacaktır. Nitekim de bilindiği gibi  13 Nisan 1909 da 31 Mart Ayaklanması dediğimiz ayaklanma patlak verir ve bunun sonucunda II. Abdülhamit tahttan indirilir. 

1909 da Fransa'nın, Trablusgarp politikasını yerden yere vurur. '' Osmanlı'ya haksızlık ediyorsunuz, zulm ediyorsunuz.'' Mealinde yazılar yazar, böylece Osmanlı devlet adamlarının gönlünde taht kurar.

1910 Yılında askerlikten sözde emekli olan Piyer Loti'ye Fransa Devleti tarafından Legion de Honneur nişanı verilir. Bu nişan Fransa'nın en büyük nişanıdır ve öyle olur olmaz her kişiye verilmez. Özellikle Fransız menfaatlerine çalışanlara verilen bir nişandır. Peki böyle bir nişanın Fransız politikalarını yerden yere vuran birine verilmesi mümkün müdür?   Değildir elbet ama işin içinde iş vardır.  ( Bu arada bu nişanı alan Türkler arasında Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli ve Rahmi Koç'tur.)

Piyer Loti aslında her zaman için kazın bağırtmadan yolunmasından yanadır. Ülkesinin sömürgeci çıkarları doğrultusunda Fransa lehine algı operasyonları yapmaktadır. Çünkü Fransa'nın Türkiye'de bir sürü okulu vardır, Türkiye'de kapitülasyonlar nedeniyle ellerinde bulundurdukları bir sürü haklar vardır, Fransız şirketleri tarafından işletilen madenler vardır ve hepsinden önemlisi Musul ve Kerkük petrolleri vardır. O halde Fransa Türklerin canına okusa da Türk milleti, özellikle de yöneticileri '' Ya tamam, Fransa anamızı belliyor ama bizi sevenleri de var. Her Fransız bir değil'' Demeliydi.

Nitekim de öyle oldu.

Piyer Loti 1913 yılında bir kez daha Türkiye'ye geldi ve Türk Milleti adına yaptığı güzel ve olumlu faaliyetleri sebebiyle (!) Devlet töreni ile karşılandı. Evet doğrudan doğruya Padişah Mehmet Reşat'ın Sadrazamı tarafından karşılandı ve Padişahın konuğu olarak onunla yemek yedi. 

1914 yılında bir dünya savaşının patlak vereceğini anlayınca Enver Paşa ile görüşüp Osmanlı Devleti'nin savaşa girmemesi konusunda onu ikna etmeye çalıştı.

Ancak Osmanlı devleti savaşa girmişti ve bu savaşın en önemli cephesi Çanakkale olacaktı.

Defalarca Çanakkale Boğazından geçmiş ve boğazlardaki istihkam hakkında en iyi bilgiye sahip olan Piyer Loti bir kez daha Fransa adına göreve çağırıldı. O da bu görevi seve seve kabul edip 1915 de Mehmetçiğin üzerine bomba yağdıran Fransız savaş gemilerinden birinde görev alarak Türklere olan dostluğunu(!) fazlasıyla gösterdi.

Çanakkale Savaşları Türk'ün zaferi ile noktalandıktan sonra yine Türkiye'ye geldi ve yine sevgi ve saygıyla bağrımıza bastık onu. Çünkü yine kendi hükumetine ver yansın ediyordu. Ve bu arada artık Piyer Loti Tepesi olarak bildiğimiz tepeye iyice yerleşti. Bu tepede yaptırdığı köşkü başta Türkiye olmak üzere çeşitli Müslüman ülkelerden aşırdığı sanat eserleriyle doldurdu. Yani tam anlamıyla bir tarihi eser kaçakçısıydı. Hatta öyle ki Suriye'deki bir mescidi olduğu gibi kaldırıp İstanbul'a taşımış, pek çok eseri de Fransa'ya göndermişti.

Evet, hep Türkiye lehine yazıp çiziyordu. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi kaz bağırtmadan yolunmalıdır. Çünkü Sadece İstanbul'da 100 bin kişi Paris ağzı ile konuşur, Fransızca neşriyat karıştırırlar. Sanat ve edebiyatımızda Frenk etkisi aşikârdır, kalburüstü takım "Alafranga" yaşar. Hepsi bir yana "Kapitülasyonlardan yararlanan mösyöler, madenlere, limanlara, demir yollarına, bankalara yatırım yapmışlardır ve bu imtiyazı kaybetmekten korkarlar.

1920 Yılına geldiğimizde Piyer Loti '' İstanbul Şehri Fahri Hemşerisi'' kabul edildi ve o tarihten itibaren Divan yolunda onun ikamet ettiği caddeye Piyerloti Caddesi, Eyüp ilçemiz sırtlarındaki tepeye de Piyer Loti Tepesi demeye başladık. Yani efendim 1934 yılına kadar Piyer Loti tepesi değil de İdris-i Bitlisi Tepesiydi iddiası maalesef asılsızdır. O tepeye 1920 den önce belki o isim verilmiştir ama hiç bir zaman 1920-1934 yılları arasında İdris-i Bitlisi Tepesi adı verilmemiştir.

Evet, şimdi şöyle düşünebilirsiniz: '' Yahu bu Osmanlı Devleti yöneticileri bu kadar mı uyumuşlar? Kimse fark edememiş mi bu herifin melanetlerini?''

Eh o zaman yeni kurulmakta olan Türk Devletinin ne yaptığına da bakalım.

Evet, 23 Nisan 1920 den itibaren Türk Milletini kalbinin attığı, Yeni Türk Devletinin merkezi Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921 Tarihinde Piyer Loti'ye Türk Milleti adına yaptığı hizmetlerden dolayı bir şükran mektubu yazdı.

Neyse fazla uzattım. Noktalayalım.

26 Mayıs 1915 de “Cenevre’deki Türkiye konsolosluğu aracılığıyla Fransız hükümetiyle Türkiye arasında büyük gizli dolaplar çeviriyorum”

1 Haziran 1915 de  “Elisee’yle (Fransa Cumhurbaşkanlığı) İstanbul arasında büyük entrikalar düzenliyorum” 

Diyerek casusluğunu bizzat itiraf eden,

Fransız Cumhurbaşkanı Raymond Poincare’nin Çanakkale Muharebelerinin ardından : ‘Rusya’nın beceriksizliği ve bizim Çanakkale Boğazı’ndaki yenilgimiz yüzünden Loti’nin çabaları da işe yaramadı.” Diyerek casus olduğunu açık açık itiraf ettiği Piyer Loti 10 Haziran 1923 de öldü ve Fransa'da doğduğu yerde toprağa verildi. 

Fotoğraflar: İlk fotoğraf Piyer Loti Tepesi, diğerleri çeşitli kılık ve kıyafetler içinde Piyer Loti.

( Senden Daha Yakındır Bize Fransız Zabiti--2. Bölüm -- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.11.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.