1
..Üsküdar kalabalık ve hava yağışlı ,nisan yağmurlarına
benziyordu mevsim güz olmasına rağmen .Yağışın güzelliğini doyasıya yaşayanlar
kendilerini şanslı görmeliler, günlerdir biraz yağmur daha çok yağmur isteyen
şehir insanları yağmurla yeniden dönüyorlardı hayatlarına. İyi ki Üsküdar’a
inmişim dedi ,yağmur öncesi kuşların valsı vardı gökyüzünde , buna şahit olan
kalabalıkların içinde olmaktan çok mutlu oldu, insanlar durup ,bu ilginç olduğu
kadar sevginin ,kaynaşmanın ,birlikteliğin , kuşların uçuşlarını ilgiyle izledi
.Kuşlar gösterilerini bitirdikten sonra yağmur başlamıştı .Her yer yağmurla
yıkanıyordu ve yağmur dinsin yağmur kokusu sarsın istiyordu caddeleri , gerçi
hazırlıksız yakalanmıştı , ıslanmıştı ,bir çiçekçinin önünde durmuştu . Yağmurun
kesilmesini beklerken bir yandan
çiçekleri seyrediyordu .Dikkatini bir çiçek çekiyordu ,İstanbul kadar güzel
çiçeğin adı orkide ,fiyatını sordu düşünmediği kadar pahalıydı, annesini
düşündü ona sık sık çiçek almadığı için kendini suçladı içi acıdı ,şu kent çalışma
hayatı ve dünya koşusu nasıl da yabancılaştırıyordu insanı değerlerine diye
söylendi .Evet ,aile bağları ve özellikle annelerimiz , acaba hayatımızın yüzde
kaçını alıyordu .Maalesef basın ve medya manşetleri kendini boşluklarda
gezdiren insanların aile ve annelerine karşı saygısızlıkları ile dolu .Canı
sıkıldı ve şimdi hemen ne kadar isterdi annesine sımsıkı sarılmayı, en sevdiği
çiçeklerden odasını cennete çevirmeyi . Gözleri nemlendi gayri ihtiyari neden
orkideyi satın almadığını ve neden bir demet papatya ile yetindiğini izah
edemedi .İki tarafı ağaçlı yoldan yürüyordu .Az önce dinmiş yağmurun ardından
ruhunu serinleten boğazdan gelen rüzgar ve deniz kokusunu içine çeke çeke
yürüyordu. İnsan kendisini neden yalnız hisseder bunca güzelliklerle
çevrili hayatta dedi ,sahi tuhaf değil mi ? farkında olalım olmayalım giderek
insanlar değişerek yabancılaşarak ve yalnızlaşarak çoğalıyordu, bunları düşünürken
sesli mi konuşuyordu içinden mi geçiriyordu farkında değildi . Karşısından gelen
anne ve kız çocuğuna dikkat kesildi , dünyanın her tarafında çocuk ,aynı güzel
çocuk dedi .Aynı gözler mahzun ağlamaklı korku ve endişeler içinde bazı , bazen
de umut dolu güleç ,renk renk mutlu yüzleriyle ailesiyle .İçini ısıtan bu
görüntüye gıpta ile baktı ,hayali yıllar öncesine uzandı annesinin
elinden tuttuğu o hiç unutulmaz mutlu çocukluk gezintileri tekrarını bir daha
yaşayamadığı güzelliklere .Ne kadar çok isterdi şu kız çocuğunun yerinde olmayı.
Akşamları karanfil kokardı annesine koştuğu her akşam sokaklar .Şimdi onun
hatırasını başucundaymış gibi zihninde canlandırıyor aynı kokuyu alıyordu en
huzurlu olduğu yer eviydi , annesinin amansız bir hastalığın girdabında evin
bir odasında aylardır yattığı günler ve bu süreçte ne kadar rahatlık yaşatabiliyorsa
o kadar gayret sarf ettiğini unutamıyordu keşke daha fazla güç ve imkanlara
sahip olsaydı .Ah öyle özledi ki o yeşil koltuğu , odanın anne kokan güzel
kokusunu özellikle yeşil koltuk , annesine ait olan koltuğun rengi yeşildi ,
hastalığının ağrılarını orada geçirir ilaçlarını bu koltukta alırdı
annesi .Elinden gelen her ne varsa yapmış olduğuna inanmak istiyordu .Annesi
için yaptığı o yorgun ,o ağır çalışma şartları içinden tükenmiş olarak eve
döndüğünde bile annesi için her hizmeti yapar , uyuyuncaya kadar yanı başından ayrılmazdı
.Evlat olmak gerçeği bu olmalıydı diyordu , ben küçükken her fedakarlığa
katlanan bir anne için aynı fedakarlık sırasının evlat olarak kendisine geldiği
bilincindeydi. Gizli gizli ağladığı geceler dün gibiydi dışarıda hiçbir iz
bırakmadan insanlara fark ettirmeden geçirdiği okul yılları bir çırpıda gelip
geçmişti .Okulunu en üst derecede başarılarla bitirmiş olmasının temelinde
annesine duyduğu derin sevgi ilgi ve alaka duygusunun sürekliliğiydi .Bu
sürecin dualarla örülen basamakları sayesinde başarıları kazandığı inancını her
zaman itiraf etti,bunu hep böyle bildi.Kırılmış bir aynanın tamiri nasıl ki
mümkün değil annesini kaybettiği günlerde kalbinin acıları da bir müddet
onarılamadı. Ah anneciğim işte böyle bir şey sensizlik, sensizliğinin içimi
sızlattığı bayram sabahlarına alışamadım biliyor musun ? Son bakışlarının
mahzunluğu görülmeye değerdi anneciğim '..kaldırın dedi beni yattığım yerden
kaldırın ve yeşil koltuğuma bırakın..' bunu öyle kararlı ve iştiyakla
istemiştin ki sana son dokunuşlarım olacağını nereden bilebilirdim,ne güzeldi
yüzün anneciğim dua eder gibiydi dudakların,başın selam verir gibiydi cennet
meleklerine ve kıbleye doğru saygılı şekilde düşmüştü yana.Tam bir yalnızlık
duruşu sevgiliyi bekler gibi,yeşil koltuğun üzerinde seni öyle bulduğumuzda ne
güzel uyuyor düşüncesi ile hayran hayran bakmış üzerini örtmeye çalışıyordum
anneceğim,affet beni seninle paylaşamadım o mutlu vedayı,ve o yeşil koltuk
salonun aynı yerinde bekler beni , üzerinde sen oturuyor muş , bekliyor muş
gibi beni ..
mustafakaya
12.10.2020/beylerbeyi