‘’Ben sende kanatlarımın izini
buldum, düşlerimin haritasını
Ben sende sonsuz artı bir’ in
anlamını buldum…’’ (Alıntı)
Düş biriktir avucunda acıların.
Yetmedi mi?
İçine yaslan ve içmediğin kadar çek
içine aşkın
İsyan çağrıştıran özlemini
Kilit vurduğun yüreğin sevabına
Göm başını kozana
Ne tavus kuşusun oysa
Ne de ipek böceği
Elinin tersiyle ittiğin güneşi çağır
sonra usulca
Karanlığa teslim olmak neymiş,
Göster içindeki yalnızlığa
Aydınlık ruhunu unut
Dilediğince sevebilirsin de elbet
Eğer ki kaldıysa içinde mutluluğa
dair umut.
Bir düşün yanılsaması şiir
Kırık bir şarkı gibi plağın
Hala icat edilmediği makberde saklı
tüm ses kayıtları
Aşkın acısına sağlanan bir açıortay
Sözcük olmaya ne hacet, şair?
Sözcük olmanın vebali iken
İçine hıçkırdığın yaralar…
Düşlerin kaynak yaptığı saçlarına
Uzanan kelebek gibi doğurgan
Bir de yalnız isen yazamadığın
zamanlar
Her ukdeyi süsle ufkunla
Ufuk bildiğin mademki izdüşümü umudun
Söylemediğin kadar suçlusun
İçine yağarken hayatın ilhamı.
Tutulmuş nutku insanların:
İnsan özlemin ve insana açlığın
Mademki sevmekten geçiyordu yolumuz
Sevdiğimiz kadar da hırpalanmadık mı,
şair?
Sayacı kırık düzende dümtek dümtek
imgeler;
Sarnıcı kırık kuyunun da kapağına
konmuşken bulutlar
Demek ki gökten yere inmiş her düş ve
maliki
Aşkın da kazan kaldırmış yorgun
kollarına
Serilmişken şiirin tebessümü
En çok da mutlu olduğun
Her yazdığını basıp b/ağrına
Uykuyu haram kılan dizeler ve
sözcükler
Ayaklarının yerden kesildiği bir
kıyamet
Oysaki güneşi sadece senin için doğan
bir cennet.
Layığı ile yaşamak lazım, şair
Bir o kadar sevmek
Aşınmış yollar, ne gam!
Bozulmuş yeminler:
Haşa, Rabbim.
Bozulmasın da içinde saklı o iyi
niyet
Efkârın alı basarken yanaklarına
başını
Koyduğun yastık nasıl ki senin
vicdanın,
Yaz, şair, yaz!
Yazmadan geçmiş telef olmuş ömrü de
öğüt
Hece hece telaffuz et söylemediğin ne
ise
Ve terk et hicabı
En çok da senken kendini yaraladığın.