Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 28.08.2020
Okunma Sayısı : 1249
Yorum Sayısı : 5


Evet, daha önce de belirttiğim gibi sizlere Kerbela Olayını anlatmayacağım ama inanılmaz olaylara devam edeceğiz.

Önce Hz. Hüyin’in kesik başının akıbeti:

Kerbela’da Hz. Hüseyin şehit edilmiş, onun ailesinden sadece bir kaç kişi esir edilmiş, Hz. Hüseyin’in mübarek başı vücudundan ayrılmıştı. İşlerini bitiren katiller kılıçlarından damlayan ehl-i beyt kanı ile birlikte Cuma namazı için abdest aldılar. Sonra yine Cuma namazı kıldılar hep birlikte. ‘’ Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed’’ Yani ‘’ Allahım! (peygamberimiz) Hz.Muhammed’e ve âline (evlat ve ailesine) rahmet eyle.’’ Diye salavat getirdiler Hz. Hüseyin’in kesik başından ve vücudundan akan  henüz daha kurumamışken...Bunu anlamak ve herhangi bir izahını yapabilmek de mümkün değildir.

Daha sonra Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden olan esir hanımlar ve çocuklar kervanını yanlarına alarak yola çıktılar. Kerbela olayının gazileri develere bindirilmiş, perişan bir hâlde idiler. Her hangi bir menzile ulaştıkları zaman katiller bir sandıktan Hz. Hüseyin’in mübarek başını çıkarıyorlar, sonra bir mızrağa takıp, tekrar yola koyuluyorlardı. 

Şam yolu üzerinde bir menzilde konakladıklarında, Hristiyan bir rahiple karşılaştılar.( Yahudi bir haham ve adının Yahya olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır.) Önceki menzillerdeki gibi mübarek başı sandıktan çıkarıp bir mızrağa taktılar. Sonra mızrağı kilisenin duvarına dayadılar.

Gece olunca, kilisenin rahibi, kiliseden göğe doğru uzanan bir nur gördü. Sonra kervana dönerek: “Siz kimsiniz?” diye sordu. “Bizler Şamlıyız.” dediler. “Peki, ya bu baş kime ait.” diye sorunca, “Ali’nin oğlu Hüseyin’in başıdır.” dediler. Rahip dedi ki: “Andolsun ki siz, çok kötü bir kavimsiniz. Eğer İsa’nın bir evladı olsaydı, ona en güzel makamı verirdik.”

Sonra dedi ki: “Ey askerler! Babamdan miras kalan ve ona da babasından kalan on bin dinarım var. Bu parayı size, bu başı bir geceliğine benimle kalmasına izin vermeniz şartıyla vermemi ister misiniz?” “Hemen parayı ver.” Deyip kabul ettiler. Sonra başı ona uzattılar.

Rahip, başı alarak yıkadı ve kucağına aldı. Gece boyunca ağladı. Sabah olunca dedi ki: “Ey başın sahibi! Kendi canımdan başka hiçbir şeyim yoktur ve ben şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve senin ceddin Muhammed, Allah’ın elçisidir.” Rahip Müslüman oldu ve İmam Hüseyin’e hizmetkâr olduğunu ilan etti.

Sonra onlar başı alıp tekrar sandığa koydular. Şam’a yaklaştıklarında dediler ki: “En iyisi bu paraları bölüşelim. Çünkü eğer Yezid parayı görürse elimizden alacaktır.” Parayı koydukları keseyi açınca, hepsinin taş parçalarına dönüştüğünü gördüler. Taş parçalarının iki tarafında şunlar yazıyordu:

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Onları gözlerin açık kalacağı güne ertelemektedir.’’ ( İbrahim Suresi 42. Ayet ) 

Diğer tarafına ise şöyle yazıyordu:

“Zulmedenler, hangi dönüşe döndürüleceklerini (hangi akıbete uğrayacaklarını) çok yakında bilecekler.” ( Şuara Surası 227. Ayet ) 

Dediler ki: “Vallahi rezil olduk.” Sonra bütün taşları yakındaki bir nehre döktüler.

Bunu gören bazıları pişman olup tövbe ettiler. Bazıları ise, ısrarla suçlarına devam ettiler. İnatçıların başında İmam Hüseyin’in katillerinden Sinan b. Enes de vardı. Sonra Resulullah’ın evlatlarını ve esirleri çıplak develere bindirip kızgın güneş altında Şam’a doğru götürdüler. Mübarek başı Yezid’in önüne koyduklarında elindeki çubukla dişlerine vurarak, “Dişleri ne de güzelmiş.” Diyordu.

Evet, rivayetlerden biri ve en çok dillendirileni bu.

Ancak Profesör Ekrem Buğra Ekinci bu olaya daha farklı yaklaşır. Hz. Hüseyin’in kesik başı olayına hiç dokunmaz ve şunları söyler:

Kafiledeki kadınlar ve Hüseyin’in oğlu Zeynelâbidin Şam’a getirildi. Halife bu haberi işitince canı sıkıldı. Hüseyin’e rahmet okudu. “Allah, İbni Ziyad’a lânet eylesin.( İbni Ziyad, Hz. Hüseyin üzerine gönderilen ordunun komutanı. Aynı zamanda Hz. Hüseyin’in öldürülme emrini de o vermiş.) Hâşimîleri bana düşman etti. Hüseyin bana gelseydi, her istediğini kabul ederdim. Biliyor musunuz, niçin öldü? ‘Babam, babasından; anam, anasından ve ceddim, ceddinden daha iyidir. Onun için ben de ondan(Yezit kendisini kastediyor burada) daha iyiyim. Hilâfet benim hakkımdır’ dedi. Doğrudur. Babası babamdan; annesi annemden hayırlıdır. Dedesine gelince, Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, Resulullah’a kimseyi eşit görmez. Fakat Hüseyin, ictihadı ile hareket etti ve (Allah, her şeyin sahibidir. Mülkü dilediğine verir) meâlindeki âyeti (Âli İmrân: 26) hatırlamadı” Dedi.

[ Emevilerin daha sonra da saltanatlarını sıkıntısız bir şekilde sürdürmek için Âl-i İmran suresinin 26. Ayetine oldukça fazla sıkı bir şekilde sarıldıkları ve ‘’ Allah dileseydi Halifeliği Hz. Ali’ye, oğulları Hasan ve Hüseyin’e nasip ederdi. Demek ki bizim hakkımızmış ki bize nasip etti’’ Diyerek İslam dünyasına garip bir kader anlayışı getirdikleri, yani kendi saltanatlarının kader olduğunu aşıladıkları da bilinen bir gerçektir.]

Yezit, Kafileden kalanlara ikramda bulunduktan sonra Medine’ye gönderdi. Hüseyin’in kızı Sükeyne, “Yezid’den daha hayırlı düşman görmedim” derdi. Yezid isteseydi Zeynelâbidin’i öldürerek Hüseyin’in soyunu yok edebilirdi. Onun kabahati, Hazret-i Hüseyin’in hatırını gözetemeyerek; valilerinin taşkınlıklarını önceden öngörüp mâni olamamasıdır.

İyi de sayın hocam ! Hz. Hüseyin’i katletmiş olan İbni Ziyad eğer bu işi Yezid’in isteği hilafına yapmışsa bunun mutlaka bir cezası olması gerekmez mi?  Oysa İbni Ziyad’a herhangi bir ceza verilmediği görülüyor. Yani Yezid, Kerbela olayından sonra Hz. Hüseyin’in evlatlarına ve soyuna iyi davranmış olsa bile Hz. Hüseyin’in katlinde hiç bir sorumluluğu yoktur denemez.

Peki kesik baş daha sonra ne oldu?

Rivayetler hayli fazladır.

* Yezid bu başı Medine’ye gönderdi ve Medine’de Hz. Fatma’nın mezarı yanına gömdürdü.
*Yezid’in ölümüne kadar Şam’da bir mahzende tutuldu, Yezit öldükten sonra Şam’da Ferâdis Kapısı civarına gömüldü. Hatta bu kapı içinde ‘’ Baş’’ anlamına gelen bir mescit varmış.
*Emevi halifelerinden Velid zamanında Şam’da Tevma kapısı civarında bir yere gömüldü.
*Süleyman b. Abdulmelik, Halife oluncaya kadar bir askerî silah deposunda bekletildi. Süleyman b. Abdulmelik, adam gönderip onu getirtti. Başın, sadece beyaz kemiği kalmıştı. Bir Tabut getirildi. Baş, kokulandı, kefenlendi ve Tabut içinde Müslüman mezarlığına gömüldü. Abbasiler Şam’a geldikleri, girdikleri zaman, başın bulunduğu yeri soruşturdular. Bulunduğu yeri kazdılar ve onu, oradan aldılar. Sonradan, onun ne yapıldığını Allah bilir.
*Bunun dışında Mekke’de Cennet’ül Bâki mezarlığında, Necef’te Hz. Ali’nin yanında, Rakka’da, hatta Kahire’de gömüldüğüne dair rivayetler de vardır.

Peki ya cesedi? Öyle ya Kerbela’da bir de kafası olmayan bir naaş vardı? Ona ne oldu?

Pek çok kaynak Hz. Hüseyin’in cesedinin Yezid’n komutanlarından Ömer bin Sa’d’ın on süvari tarafından göğsü arkası topraklar için tanınmayacak hale gelinceye kadar atlara çiğnetildiğini yazar. Katiller sürüsü o topraklardan çekilince yani ertesi gün o civarlarda ikamet eden Gadiriye köylüleri tarafından toprağa verildiği yolunda rivayetler vardır.

Ancak Yezit dönemindeki zulmler sadece Hz. Hüseyin’in katli ile sınırlı değildir. Bir de Harre olayı vardır ki o da en az Kerbela olayı kadar feci bir olaydır. Kerbela'dan aşağı kalmayan bir katliamdır.

Harre Olayı da yarına inşallah.
( Bir Firavun Yaratmak ---2. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 28.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.