Bir ağacın en sevdiği dalıyken
Yüz bin yıllık yıldırımlara tutuluyorum
Beni ne aşk ne gam ve ne acı boğuyor
Ben kendi ellerimle yıktığım
Hayallerim tarafından yutuluyorum
Ne söz ne azar ne bir öğüt
Duymayayım diyerek kendime
İnşa ettiğim bu ketum duvarlar
Bana zehirden acı bir gerçeği
Tattırıyor, yıkımı ancak
Kendi elimle sağlayabileceğim.
Öyle ki tüm tarih kalksa üzerime
Dünyadan geçip gitmiş
Ve izi kalmamış 270 milyar insanoğlu kalksa
Söz savursa, dil çevirse umurumda olmaz
Ama kendimi zedelemenin hazzı bir başka
Bir okyanusun en sevdiği balıkken
Bir fanus içerisinde
Yüz bin yıllık volta cezasına çarptırılıyorum
Beni ne neşe ne umut ve ne kahkahalar
Bağlıyor yaşama, ben hayat verdiğim
İnsanlarla boğuşarak gün geçiriyorum
Çünkü bundan ibaret tüm öyküm
Arzuladığım bir çift göz dün
Kıyameti sürerken üzerime
Bugün, mahşer yerinde
Elimi tutma şüphesine düşüyor
Onlarca gece önce üzerimden geçen dolunay
Bana bir acıyı emanet bırakmışken
Yarın ufka bakarken karşıma çıkıp
Acısız bir yaşantım var
Senin emanetçiliğin sayesinde diyerek gülüyor
Ancak kızamıyorum ona da
Çünkü bendim ellerimi gökyüzüne uzatan
Bir kaç yıldız toplayabilirim diyerek
Ve işte buydu
Asırlık bir ağacın dalıyken
Ruhu yıldırımlarla kaybetmek.
( Yüz Bin Yıllık Yıldırım başlıklı yazı Aldebaran tarafından 19.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.