1
İklimi olmayan bir sır neşretti:
aşkın ana kıtasında hüsranı yad eden sevdalı şairin de küfesinde istikrarlı
hayaller ve uzandı kuşun kanadına ulurken kurtlar.
Şehir çıkardı şapkasını ve içinden
zıpladı kâhin tavşanlar.
Rasathanesiydi yüreğin o sevdalı iklim…
İklim benzeri bir taarruz içinde
şadırvan saklı şairin de künyesinde yazan aşkın ibaresi ve şerh düştü melekler:
aşka meyletmişti madem şair bir kere yetinmeli miydi sahi görmeyi unuttuğu
rüyaları da sıralarken bir bir kaçan tavşanların arkasından sırra kadem basan
mutluluk muydu illa ki tefe konulan?
Zaruri bir düşü kundakladı yalan
mevsim.
Yalancı kuşlardan damlayan kan gibi
Mevsim eridi şairin yüreğinde
Şair eridi şekerin dibinde
Şerh düştü acıyı şeker yerine.
İndinde makberin yeller çağırdı adını
ölü beyitlerin
Bir ikbalse yürek
İhtimaller dâhilinde mi sevmeliydi?
Şiir nüksetti
Arpacı kumrularına iş düştü
Kanadı kırıktı şairin belki de
Duyulmayan nidalarına sahip çıkan
sadece Yaratan
Ve kollamadı da arkasını öğretiler.
Aşktı hatmedilen
İhbar edilene kurşun yağdırdı
bulutlar
Ağlayan akasya ağaçlarına tünedi şiir
Ve o devasa vaveyla…
Sadece Sağır Sultana ulaştı içinden
akıttığı zehir
Elbet mimlenen güne hürmeten
Tası tarağını toplayıp da çekip gitti
mevsim.
Şehre vedası zor olmuştu makûs
talihin
Aşkı ilhamla ve özlemle ören yüreğin
de muradı:
Gerçek olmuştu çünkü
Sevginin mealiydi dokunduğu her satır
Ünleyen aşka muhabbet sunan
İmrendiği güne ağıtlar yakan
Geceyi gün bilen
Aşkı da özlemle hasretle küredi şair
ve kalem.
Yâd etti sonra dünü:
Günü uğurladı yarın olmadan
Aşkı recmetti insanlar
İnsandan öteydi yürek
En derinde yaşayan, yaşatan aşkın da
na’şına
Taşkın mizacıyla taş yağdıran zalim
ve zulüm.
Top tüfek donandı kimi zaman cihan
Aşkı baltalayan haris gölgeler
Ve şerh düştü zemine mimarı yüreğin:
Aşktı madem künefe tadında yenmeye
doyum olmayan
Acıyı da banardı hani
Dualarını eksik etmeden geceden firar
ederdi hayaller
Serildiği zeminde
Metindi şair ve emin aşkından
Mademki bir şahikanın kanadıydı
konduğu
Aşkın da latif esintisi beyitleri
usul usul saran
Nazenin bir tanrıça adeta
Aşkla şerh düştüğü her dizeden
yayılan
O miski amberin coşkusu ve buğusu
Devindi hayaller
Zihniyetlerin taslağında
Tasnifledi ömrü ve ölümü
Yaşadığı kadar sevmekten yanaydı
madem mizacı
Yandı da yaşarken
Aşkın haznesinde taşkın bir hazan
Kanatları uçuşan yıllardan ana sarkan
Bunca hezeyandı madem gönlü esir
alan.
Yakın durduğu Rabbine ve kabrine
Azat edilmek ne ki?
İtaat etmek yüreğine ve hidayete
Darmaduman olmuş ömrün de kalan bakiyesi
Şiir olmak aşkın zaten ta kendisi
Mademki hikmetiydi kaderin
Sevgiyle d/okunmak hayata
Elemi de süpürürken karanlığın
hicviyle
Tutsak düşmüştü madem bu ziyafete
Yaşamak ne ki aşkın esamesi
okunmadığı sürece?
Maviden düşler örmenin mevsimiydi
şiir
Açtığı yüreği emin ellerde ölmeye de
dünden razı
Şiir oldu açtı çiçekler
Aşk oldu ç/ağladı şelaleler
Bir zaafsa aşk ölmek ne güzel.
Bir hünkârsa sevilen
Azığa alınan gerçekler ve ömür ne ki
Ve söz verdi şair Rabbine:
Mademki son bir şans tanınmıştı
şahsına:
Sevmek ve yazmak için ne çok vardı
neden.