Kaybettik yönümüzü, kaybettik kıbleyi, dünyayı cennet yapacağız diye, unutuverdik ahiret hesabını.Yapabildik mi dünyayı cennet. Arka arkaya cinnet geçiren insanlar topluluğu haline geldik. Cinayet, felaket, savaş sardı dünyayı. Biz hissetmesekte açlık ve susuzluk var bu dünyada, biz israfın içinde boğuluyoruz. Nasıl tepe taklak olduk böyle. Hangi kitap, hangi plan,hangi programı uyguladık ya da neyi uygulamadık hayatımıza.
Herşeye sahip olduk, ev, araba, yat, kat, at,dolaplar dolusu kıyafet, çanta, ayakkabı, çeşit çeşit takılar,pahalı parfümler, limiti yüksek kartlar vs. Hani derler ya toprak doyurur gözünü.
Ve biz kendimizi kaybederken boşlukta, onlar efendi oldular bize, biz ise köle. Tek hedefimiz vardı, daha çok kazanma. Onlar iliklerimize kadar bizi kazıdı ve kazandı. Bıçak kemiğe artık dayandı.
Bütün bunlara zaman ayırırken, paramız çoğaldıkça, başka meşguliyetlerimiz oldu ve Allah'ı, bize sunduğu hayat programını, diskalifiye ettik. Kuran'ı sünneti unuttuk, koyduk bir daha açmamak üzere torbanın içine, toz tuttu kütüphanemizde, hatırladık mı, aciz bir kul olduğumuzu. Dünyanın herşeyini kıble edindik, malı, mülkü, çocukları, parayı, pulu ne varsa hepsini kıble ettik, taptık, ilah yaptık, yetmedi yeni yeni putlar yaptık, oda yetmedi izm'ler ithal ettik ve içinde yok olduk. Ahiret hesabını düşündük mü, Allah sevgisini bırakın kenara, Allah korkusunu unuttuk, ne kitabı ne de sünneti gördü gözlerimiz ta ki mezar taşı başımızı çakılana kadar. İnanmaz hale geldik cennet cehenneme, korkusuz oldu insan, hiç ölmeyeceğini sandı. kıblemizden saptık. Halbuki bize yarınlarımızı anlatan mucize ilahi "Kuran'ı Kerim" kitabımız varken elimizde, biz gözlerimizi dünya meşgaleleri ile bağladık, ateşe attık kendimizi. Sahip olduğumuz şeylerle böbürlenip, kulluk görevlerimizi unutup, hiçe saydık, daha doğrusu zaman kalmadı ki bunlara. Konu komşu ya da aile içinde oturup bu ayet bize ne diyor diye düşündük mü, anlattık mı birbirimize kıssaları sohbet, muhabbet eşliğinde.Takıldık kaldık evlenme, yemek programlarına. Onlar bu dünya için para kazanırken, biz onları izlemeye mahkum ettik kendimizi. Biz yaptık, bizler bunları put yaptık ve onlara taptık.
Haram-helal yasaları ne diyor, merak edip baktık mı, Fabrikalarda haramla üretip, haram yedirmedik mi milyonlara, milyarlara, bozmadık mı kardeşlerimizi bedenlerini, insanlığı, hırsımıza gem vurabildik mi, haram kazandığımız her bir kuruşun, hastalık sahibi yaptığımız her bir kulun hesabını vermeyeceğiz mi, faiz haram dedikçe Kuran, biz tersini yapmadık mı, mal, mülk sahibi olacağız diye, ömürlerimizi Allah'a kul olmak dışında her yerde çürütmedik mi, koşturmadık mı peşlerinden, kısa zaman için de zengin olup, çok para kazanma tüyolarını verenlerin seminerlerine dahil etmedik mi kendimizi. Bizlere anlatılan pembe tablolara inandık. Ne yapsam da daha çok kazansam diye uğraşmadık mı, Allah'ın rızasını kazanmaktan daha önemli ve ilgi çekici gelmedi mi bizlere sunulan, şuursuzca taptıklarımız.
Kaçımız verdiğimiz sözlerin arkasında durdu, söz senettir eskide mi kaldı. Sorulmayacak mı sanırız bunların hesabı, yazmıyor mu sağlı sollu melekler. Yüksek kar oranları ile satarak ürünleri zengin olduk belki ama cimrilik yaparak, Allah yolunda harcamadıktan sonra, ne hesap vereceğiz Allah'a.
Demiyorum ki üretmeyelim, kurmayalım fabrikalar, daha çok üretelim elbette ama haram helal dengesinde, kazandığımız her kuruşta, fakirin hakkı olduğunu unutmayalım. Zekat programını hayatımıza sokalım. Ve biz sokamıyorsak devlet koysun zekat programını hayatımıza. Herşey artık o kadar kolay ki, kimin malı, mülkü, parası pulu var ortada. Kim cimrilik ediyor, kim infak yapmış bir istatistikle çıkıverir ortaya. Kalben isteyerek, gönüllü olarak yapalım,geç kalmadan.

Bizler bu dünyaya yalnız geldik ve yalnız öleceğiz. Ne mal, ne çocuk, ne şu ne bu hiçbir şey bizi ölümden kurtaramayacak. Biz inançlarımızı unuttuk, biz Allah'ı unuttuk. Cennet, cehennem, kabir nedir biliyor muyuz ya da şöyle diyelim, kitabı Kuran'ı ve sünneti bilmeyen nasıl cevap verir ki bunlara, eğer birazcık bilseydik, bu kadar istekli koşarmıydık ateşe. Unutmayalım ki ömrün, malın, gençliğin ve amelin hesabını vereceğiz. Kabire bizimle beraber girecek olan ameller. İnşallah güzeldir ameller, cennet gösterilir,
Rabbimiz bize karşı cömertken, güneş, hava, su kıymet vermediklerimiz arasında dururken, acaba bunlar insanoğlunun elinde olsaydı, davrababilirmiydi bu kadar cömert.
Neydi şükür sözcüğünün anlamı. Şükrediyormuyuz gören göze, tutan ele.
Teşekkür etmeyi biliyormuyuz.
Ya da hata yaptığımızda özür dilemeyi.
Şükür, dünyayı, hayatı, canı, malı, zamanı, imkânları, fırsatları onu verenin yolunda harcamak değilmiydi.
Ne kadar da az şükrediyoruz değil mi?
Şimdi düşünelim, Allah'ın kitabında bize sağladığı hayat programına uygun olarak yaşamayı. Zor olsada bunu başarabiliriz. Çılgınlar gibi alışveriş etmenin yok bir sonu, haram içinde yüzsekte, helal iş, aş peşinde koşar. Kurarız hayatımıza Allah'ın sağladığı düzeni. Evlerimizden yine Kuran sesleri yükselir, tıpkı tek katlı binalarda oturduğumuz zamanlar gibi. Olsa da hayatımızda, gökdelenler, kat kat üstüne çıksakta, sabah namazında yanar bir kandil gibi aydınlatır etrafı. Dualar ulaşır göğe. Kuran ve Sünnet ile yaşamak insanoğlu için en uygun hayat programı. Rabbim tanıyor, biliyor biz kullarını, yapacağımız hataları, yanlışları, haramları, günahları bildirmiş bize vahiyle, peygamber efendimizle. Geleceğimizi yarınlarımızı göstermiş bize.
Haram gıdalara girdikçe, bilmediğimiz hastalıklar türedi bedenimizde, kobay faresine döndük ilaç sektörünün elinde. Daha az yesek, belimizi doğrultacak kadar,sahip çıksak şu doyuramadığımız nefsimizi. Suçluysak hakim ile, hastaysak hekimle uğraşıyoruz öyle değil mi?
Karardı içimiz, karardı dışımız. Şimdi aydınlanma zamanı. Haydi tersine çevirelim dünyayı.sağlayalım adeleti, infak yaparak, bozulan dengeyi kuralım yeniden. Nimetleri arttırıp çoğaltarak, onlarla böbürlenip, hava atmak yerine, hesabı kolaylaştırmaktan yana taraf olup, infak yapma çabası içine girelim. Hortumun ucunu zenginden alıp, artık fakire, mazluma, mağdura çevirelim.
Ve kaybettiğimiz kıbleyi bir daha kaybetmemek üzere sabit kılalım, birlik olalım, huzuru bulalım. "Tek ilahımız Allah, tek önder ve tek liderimiz Peygamber Efendimiz ve onun sünnetleri, kitabımız Yüce Kuran"
Ve işimiz zor olsada imanlarından sorumlu olduğumuz çocuklarımız var, onların imanlarını kurtarmak için sarılacağız sımsıkı Allah'ın ipine, Kuran'a ve sünnete. Okuyacağız, araştıracağız ayet ayet, biz bunlarda Allah'a daha iyi kul olup, iyiliklerle dolu amellerde yarışacağız. Yılmayacağız, başaracağız Allah'ın izniyle.
Allah, Kuran ve Sünnet ile yaşantılarını devam ettirenlerin yardımcısı olsun İnşa'Allah.

Hayırlı Cumalar...

Lütfiye Çanacık

( Tekasür Üzerine... başlıklı yazı Lütfiye tarafından 20.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.