Bir Cumartesi yalnızlığından mehtaba
çağrımı dillendiriyorum boş zeminde hoş bir gülümseye itaat eden göçmen
kuşların çığlıklarında sığındığım hutbelerde kovalıyorum hurafeleri ve minnet
etmediğim insanlara sadece iyi niyet ve kocaman bir yürekle yakın duruyorum.
‘’Bir ilaç içsem diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor
şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu
giysinin içinde.
Berbattı.
Bir şiire böyle başlanmazdı.’’
(Didem Madak)
Sandukanın sırrıydı şehir,
Belki de
Şairliğe özenen bir nehir gıpta ettiğim,
Sevdalı bir beyit, aşkı sönen iklimde
Karambole giden o döngü:
Kayrası mıydı dünün de sitemle
çağladı onca şarkı?
Ant içmiştim bir kez;
Ar bilmiştim de esefle yolumu kesen
her düşü
Savsakladım bir ömür,
Kelaynak kuşlarından ayraçla
ayırdığım
Yalnızlığım vururken kıyılara
Mavidendi rütbem
Ve pekişen sevgim
Nasıl da ısrarlıydı Tanrı ve evren.
Kuş üzümü gözlerinde ömrün nasıl ki yâd
ettim dünü
Ölümü de g/örmüştüm kerelerce:
Mamafih, yanıldım, azizim:
Arşa alaya çıkan gölgemde s/avundum
da defalarca;
Sevmeye sevilmeye dair her insanı ve
günü
Diktim ellerimle ve sırtlarında
kocaman bir y/ama
Kaynakçası ömrün mademki sıra dışı
bir vaveyla
Hep mi kundaklandı bunca duygu tek
bir arzla?
Yendim ülküsüz geçen günümü
Yerdim de dünümü
Yakamoz bir düşün pençesinde açan
goncama tutsaktım
Aşkın şaibeli yokuşlarında rest
çektiği şehrin yokuşlarına
Körebe oynadığım yıllara gittim
biteviye
Kaya misali dirençli olduğumu
fısıldadı yüreğime Huda:
Bir rahmetle eş zamanlı;
Bir halka ile de sevdalı olduğum her
şiirde
Döktüm üzüntüden binlerce gözyaşı
Ve muteber bir dille sırtımı
Sıvazladı rahmet ve yanılgı.
Konuşlu olduğum tek bir izlek yoktu
ki;
Nefreti hibe edenlere teessüflerimi
sundum
Yasaklanan şarkıları da yol bildim.
Bir kıstas
Belki bir kıskanç bir mevsimdi hüzün:
İntikal eden yüreğime sundu da devasa
hürmetlerini
Açmayan göğün pembe duvarına
tosladım.
Bir düş vakti bir düşüş vakti
Devrilmeye çeyrek kala kalktım hoş
bir reveransla
Şahikanın kanadına tutundum
Halemde ölümle söz kestim;
Hanemde evrildim ve devrildim
Bir batında doğacak her duyguydu
madem ikbalim
Peyzajı hazan olan suratsız bir
imdeydi belki de tesellim.
Yermekle yılmak arasında bağlaç;
Yarenlik edip savsaklanmak nasıl ki
bir rahmet
Gözlerinde mavinin annemi gördüm
Örüntü misali her yalnızlığı şart
koştu Rabbim:
Göğümde tıkanık ne bir heves ne de
nefes
Arzın bakiyesi taleple doğru
orantılı;
Sevdanın faturası elbette özlemle
seğiren göğün
Kat çıkan yalnızlığı
Mademki piri idim mevsimin
Yarenlik eden her şiirde tanıklığı
varlığımın
Sudan sebeplerle kaçtığım bir sağanak
Ne de olsa yüreğin müridi bitmeyen
umut.