ELFAZ-I
KÜFR
Yaratılışla
ilgili tüm tartışmaların özü Allah inancındadır.Hz.Adem’den
günümüze kadar bütün insanlar ve bütün toplumlarda farklılık
olsa da Yaratıcı-Allah inancı vardır.İnsanlar yaşadıkları
zamanda ya Peygamberlere bağlanarak Allah’a(cc)ya veya değişik
tanrılara iman
etmişler,ibadet etmişlerdir.Ateistler ise
Tesadüf-Doğa-Madde gibi kavramları tanrılaştırmışlardır.Tanrı
inançlarına göre dinler Politeist(çoktanrılı) ve Monoteist(tek
tanrılı) dinler olarak sınıflandırılıyor.Bir önceki
yazıda İslam dinini Monoteist kabul edilen Yahudilik ve
Hristiyanlıktan ayrı tutmam farklı anlaşıldı galiba.Bu ayrımı
dinlerdeki Allah inancından dolayı yaptım.
Hristiyanlık ve
Yahudilik dinlerinin peygamberleri(Hz.İsa ve Hz.Musa(as)
zamanlarında Allah inançları elbetteki İslam dininin Allah
inancıyla aynıydı.İlahi dinlerdeki Tevhid(Allah'ın varlığını,
birliğini, tüm yetkin nitelikleri kendisinde toplandığını, eşi
ve benzeri bulunmadığını bilmek ve bunainanmak.) inancı
aynıdır.
Yahudilik Hz.Musa(as) nın vefatından sonra zaman
içinde Ulusal-Milli bir din haline dönüştürüldü. İnançlarını
Üstün Irk(Yahudiler) ve aşağılık Irklar(Diğer insanlar)
olarak düzenleyen yahudilerin Allah inançlarını doğru kabul
etmek mümkün değildir.
Hristiyanlıkta Hz.İsa zamanında
İslam dini gibi bir Tevhid anlayışına sahipken(Senden
önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona, "Benden başka ilâh
yoktur, şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş
olmayalım.(Enbiya,25)
Hz.İsa(as)dan az zaman sonra 325 yılındaki İznik konsülünde
zamanın Bizans imparatoru Konstantin tarafından paganizme ait
putperest kavramlar,ayinler sokularak Hristiyanlık putperest
bir dine dönüştürüldü.Teslis inancı başlı başına
putperestlik olup (Haşa) Allah-ü Tealayı evlat edinmekle itham
etmeleri küfrün daniskasıdır.
Tam da burada İslam
akaidinde Allah inancından bahsetmek gerekir.İsim olarak Allah:
Kâinatın ve kâinatta bulunan tüm varlıkların yaratıcısı,
koruyucusu olan tek varlık,ibâdet edilmeye lâyık tek
Rab,Mevlâ,Huda'ya ait özel isim.((Allah)
göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde,
O'na ibadet et ve O'na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O'nun adını
taşıyan bir başkasını biliyor musun? Meryem : 65
Maturîdiyye
mezhebine göre Allah'a iman,insan fıtratının icabıdır. Tüm din
ve inanışlarda (Semavi olsun Batıl olsun) Allah inancı
vardır.Ateistler fıtratlarındaki icabı karşılamak için
Yaratılışı tesadüfe bağlayarak Tanrılaştırmışlardır.Ateizm
küfür,Ateist kafirdir.Genelde Kainatın özelde Dünyanın ve
insanların yaratılışını Tesadüfe bağlayan Evrim Teorisi
yandaşı kendisini nasıl kabul ederse etsin Kafirdir.Müslüman
olmanın birinci şartı Kelime-i Şehadet ile belirlenmiştir.
Müslüman olmak için Allah-ü Tealanın varlığını ve birliğini,
Hz.Muhammed (asv)in kulluğunu ve Resullüğünü dil ile ikrar kalp
ile tasdik etmek gerekir.Kelime-i Şehadet ile Allah(cc) tan başka
Yaratıcı olmadığını ve Hz.Muhammed'in(sav) Kulluğunu ve Resullüğünü
kabul ve ilan ederiz.
Sahabe döneminin sonlarında Kelam
ilminin doğuşuyla Ehli Sünnet ulema tarafından itikad meseleleri
yazılmıştır.İmamı Maturidi(vefatı Miladi 944) hocası İmamı
Azam Ebu Hanife’nin yolundan giderek İslam akaidini
sistemleştirmiştir.Sonraki ulemanın pek çoğu İmamı Maturidi'yi
İtikatta imam olarak kabul etmiştir.Türkiyedeki Müslümanların
çoğu itikatta Maturidi Mezhebindendir.
İmamı Maturidi
(ra) buyurur ki:”Ebu Hanife'nin şu sözü söylediği rivayet
ediliyor:Zihninde Allah diye tasarladığı hayale ibadet eden kimse
zihne ve hayale sığmayan Allah'a(cc) ibadet etmedikçe küfürden
kurtulamaz.Şeyh Maturidi diyor ki;Zira Allah Teala halkı yaratmadan
önce,mekan tasavvuru ve mesafe fikri yok iken her hangi bir şeyin
içinde veya herhangi bir şeye bitişik ve ondan ayrı veya bir şey
üstünde veya onun altında veya bir şeyin sağında veya solunda
olma imkanları yok iken var olan başlangıcı,sonu olmayan(ebedi)
bir varlıktır. Binaenaleyh O’nun sınırı ve sonu
(Haddi,nihayeti)olması tasavvur edilemez.(Ebu Mansur Maturidi'nin iki
eseri(Tevhid Kitabı ve Akaid Risalesi-Prof.Dr.Yusuf Ziya YÖRÜKAN)
31/10/2018
Elfaz-ı
Küfr ise imandan çıkıp küfre girmeye sebep olan sözler
anlamında bir terim ve bu konuda yazılan,eserlerin ortak
adı.
Elfâz-ı küfür tamlaması,Hz. Peygamber’in Allah’tan
getirdiği kesin olarak bilinen vahiyleri ve bunlardan zorunlu olarak
çıkan dinî hükümleri (zarûrât-ı dîniyye) inkâr etme
özelliği taşıyan bütün sözleri kapsamına alır.
Kur’ân-ı
Kerîm’de elfâz-ı küfür yerine“kelimetü’l-küfr” (inkâr
sözü) tabiri geçmektedir (Bir
şey söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür
sözünü söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkar
ettiler. Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de
yeltendiler. Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin
kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse
kendileri için hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse Allah
onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır.
Artık onlar için yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı
vardır. Tevbe : 74)
Bu âyette, münafıkların küfür kelimesini telaffuz etmek
suretiyle Müslüman iken kâfir oldukları ifade edilmiş ve küfür
kelimesini söylemenin kişiyi imandan çıkarıp küfre soktuğu
belirtilmiştir. Resûl-i Ekrem’e bildirilen vahiylerin doğruluğuna
inanmamak dinden çıkmanın temel sebebini
oluşturmaktadır.
Kur’an’da doğrudan doğruya küfür
ifadeleri olarak, “Meryem oğlu Mesîh Allah’tır”;“Allah
üçün üçüncüsüdür”; “Bu peygamber yalancı bir
sihirbazdır”;“Hayat ancak bu dünya hayatıdır,ölürüz ve
yaşarız,bizi ancak zaman helak eder”; “Bu çürümüş
kemikleri kim diriltir?”;
“Kıyametin kopacağını sanmıyorum”(el-Mâide 5/17, 73; Sâd
38/4; el-Cāsiye 45/24; Yâsîn 36/78;el-Kehf 18/36) gibi sayılı
örneklere yer verilmişse de Allah’a, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine ve âhiret gününe inanmayanlar, Allah’ın
gönderdiği hükümleri uygulamayanlar, Allah’ın âyetlerini yani
Kur’an’ı inkâr edenler kâfir olarak adlandırılmıştır(en-Nisâ
4/136, 150-151, el-Mâide 5/44; el-Ankebût 29/47).
Ayrıca
Allah’ı,Hz. Muhammed’in yanı sıra geçmiş peygamberleri ve
Kur’an’ı alay konusu yapıp küçümseyen münafıkların bu
tavırlarına dikkat çekilerek müminlere, dinî değerlere karşı
alaycı tavır sergileyenlerden uzak kalmaları emredilmek suretiyle
bu tür davranışların da küfre götürdüğüne işaret
edilmiştir (el-Mâide 5/57;et-Tevbe 9/65-66; el-En‘âm 6/10;
el-Enbiyâ 21/41).
Hadislerde az da olsa müminleri küfre
götüren söz ve davranışlar üzerinde durulmuştur. Buna göre
Müslümanları tekfir edenler (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 15),
Allah’tan başkasının
adına ant içenler (Buhârî, “Îmân”,
112),kâhinlere gidip verdikleri haberleri tasdik edenler (İbn Mâce,
“Ŧahâret”,122), Kur’an hakkında tartışanlar (Müsned,
II,258) ve küfre rızâ gösterenler (Müslim, “Fezâilü’ś-śahâbe”,
161) kâfir olarak nitelendirilmektedir. Hz. Peygamber,İslâmiyet’i
yayma siyasetinin bir gereği olarak,münafık olduklarını bildiği
halde Müslüman gözüken kimseleri tekfir etmemiş,buna karşılık
kendisini hicvedip alay konusu yapan iki şairin ashap tarafından
öldürülmesini engellememiştir.
Eserinde elfâz-ı küfür
konusuna geniş yer ayıran Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî,küfrün
bilgisizlikten kaynaklanan “küfr-i cehli”,bilerek ve inatla
inkâr etmek tarzında gerçekleşen “küfr-i cuhûdî
(inâdî)”,dinin vâzıı tarafından yalanlama alâmeti kılınan
“küfr-i hükmî” şeklinde üç kısımda incelenebileceğini ve
bunların sonuncusunun elfâz-ı küfrün asıl konusu olduğunu
söyler (CâmiǾu’l-mütûn, s. 30).
İslâm
âlimleri, Allah ve Resulü’nün ancak kâfirlerce
söylenebileceğini veya yapılabileceğini
bildirdikleri,Müslümanların yalnız kâfirlere ait
olabileceği üzerinde icmâ ettikleri,yahut Allah ve Resulü’ne
imanla bağdaştırılmasını imkânsız gördükleri söz ve
davranışları elfâz-ı küfrün belirlenmesinde temel ilke kabul
etmişlerdir (Ali el-Kārî,Şerĥu’ş-Şifâǿ, II,528).
Elfâz-ı
küfürle ilgili eserlerde küfrü gerektiren söz ve ifadeler
genellikle beş grupta toplanmıştır.
1. Ulûhiyyetle ilgili
olanlar: Allah’ın zâtı,sıfatları ve fiilleri konusunda
ulûhiyyet makamıyla
bağdaşmayan,tevhid ilkesine aykırı
düşen,naslarla belirlenmiş sıfatların inkârına götüren,yaratıcıyı
yaratıklara benzeten,ulûhiyyete ait herhangi bir hususu alaya alan
veya ilâhî buyruklardan birini reddeden sözler.(Sorduğum
soruya Diyanet tarafından verilen cevap:Allah-ü
Teala yerine Yaratıcı,
Yüce Tasarımcı,Yüksek Akıl vb ifadeler kullanılabilir mi?
Şüphesiz
Allah, yaratıcıdır (el-Hâlık), her şeyi bilen mutlak bilgi
sahibidir (el-Alîm), biçim, şekil ve özellik verendir
(el-Musavvir). Bu özellikler (isim/sıfatlar) mutlak olarak sadece
Allah'ta bulunur. Dolayısıyla sorunuzda ifade ettiğiniz yaratmak
eylemi salt Allah'a mahsus olduğu için O'na "Yaratıcı, Yüce
yaratıcı" demekte bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak beşer
dilinde ve daha çok beşeri tanımlamalar için kullanılan
tasarımcı gibi ifadeleri Allah'a izafe ederken daha dikkatli olmak
gerekir.)
2.
Nübüvvete dair olanlar: Son peygamber Hz. Muhammed dahil olmak
üzere bütün peygamberlerin ilâhî emirleri insanlara tebliğ
etmekle görevlendirilmiş elçiler olduklarını reddeden,onlarla
alay edip getirdikleri vahyi yalanlayan ifadeler, ayrıca
peygamberleri kötüleyen, küçümseyen ve onlara dil uzatan
lafızlarla namaz, oruç, zekât, hac, cihad gibi ibadetleri
Peygamber ’in öğrettiği şekilde kabul etmemeyi, herhangi bir
insanı veya ona ait görüşleri peygamberden üstün göstermeyi
dile getiren sözler.
3. Kur’an’a ilişkin olanlar:
Kur’an’ın tamamını veya bir kısmını inkâr eden,Kur’an’daki
iman, ibadet, hukuk, ahlâk konularına ilişkin bilgilerin yanlışlık
ve eksiklik taşıdığını öne süren,haram kıldıklarını helâl
ve helâl kıldıklarını haram sayan beyanlar, Kur’an’ın Allah
kelâmı olmadığını öne süren, onu küçümseyip alaya alan
ifadeler.
4. İslâmî ilimlere ve İslâm âlimlerine dair
olanlar:İslâmî ilimlere ve İslâm âlimlerine karşı tavır alıp
dinin gelişmesine yönelik hizmetleri engelleyici sözler,
İslâmiyet’i temsil ettiklerinden ötürü âlimler hakkında
sarfedilen alaycı ve küçümseyici ifadeler.
5.Çeşitli
konulara dair olanlar:Bu türe, kıyasa dayanılarak veya ilzâmî
yollara başvurularak ortaya konan küfür lafızları dahil
edilmiştir.Meselâ zalim bir devlet reisine âdil demek küfür sözü
kabul edilmiştir. Zira devlet reisinin yaptığı zalimane icraat
adaletli gösterilmek suretiyle İslâm’ın haram kıldığı
zulmün dolaylı biçimde helâl telakki edildiği sonucuna
varılmıştır(Gümüşhânevî, s. 42-86).
Bazı
kitaplarda bu tür konularla ilgili olarak ortaya konulan ayrıntılı
elfâz-ıküfür listelerinde çok defa zorlama tevillere dayanıldığı
ve kabul edilmesi güç bazı yorumlarla tekfir etmede ileri
gidildiği görülmektedir. Özellikle bazı fıkıh kitaplarının
irtidad bölümlerinde yer alan küfür lafızları,söyleyen
kişilerin niyetleri dikkate alınmadan şekilci bir yaklaşımla ve
Gazzâlî’nin de belirttiği gibi mezhep taassubunun tesiriyle
Müslümanlar hakkında tehlikeli sonuçlar doğuracak hükümler
içermektedir.
Alimler, elfâz-ı küfrün küfür ve inkâr
sonucunu doğurması için bazı şartların mevcudiyetini gerekli
görmüşlerdir.İlk şart, kullanılan ifadenin küfrü gerektirdiği
hususunda âlimlerin ittifak etmiş olmasıdır.
Bunlar da
genellikle zarûrât-ı dîniyyeden herhangi birini inkâr etmeyi
amaçlayan lafızlardır.Ayrıca elfâz-ı küfrü kullanan kişinin
mükellef olması,sarhoşluk veya uyku halinde bulunmaması,küfür
lafzını herhangi bir zorlama ve tehdit altında olmadan isteyerek
ve kasten söylemesi de şarttır.İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’e
nisbet edilen bir rivayete göre ise sarhoşluk mazeret
sayılmaz.
Âlimlerin çoğunluğu, söylediği sözün küfre
götürdüğünü bilmeyen ve elfâz-ı küfrü hata sonucu telaffuz
eden kimsenin kâfir olmayacağı görüşünde birleşmiştir. Ancak
şaka yapmak veya eğlenmek amacıyla elfâz-ı küfürden olduğu
hususunda ittifak edilen sözleri sarfeden kişinin en azından kazâî
açıdan kâfir sayılacağı kabul
edilmiştir.
İslâmâlimlerinin,dinî değerlerin yozlaşmasını
engellemenin yanı sıra iman ve küfür sınırını belirlemek
amacıyla elfâz-ı küfür konusuna önem verdikleri
anlaşılmaktadır.
Zorlama te’villere ve ilzâmî yollara
başvurularak ortaya konan küfür lafızlarından başka sübjektif
değerlendirmelere açık bulunanlar bir tarafa bırakılırsa
zarûrât-ı dîniyye ile ilgili olan ve âdeta slogan haline
getirilen bazı ifadeler önemini hâlâ korumaktadır.
Kur’an’ı
sadece Araplar’a mahsus bir kitap sayan,yine Kur’an’ı
Hz.Muhammed’in kendi eseri ve felsefesi olarak
gösteren,İslâmiyet’inveya şeriatın çağ dışı bir sistem
olduğunu iddia eden ifadeler bu gruptan sayılır.Ahmet Saim
Kılavuz(Diyanet İslam Ansiklopedisi) 31/10/2018
(
Kelimeler Kavramlar Elfaz-ı Küfür başlıklı yazı
Mustafa ESER tarafından
5.11.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.