1
Ölümü irdeliyor gün, zamanın Nisan
tasında
Birikiyor hükümler rahmetin indinde
Doluşkan yüreklere ayrışan gölgeleri
ile
Rutubetin de eseri geride kalan onca
esef
Yıkanmışlığın da meali arındığımız
düşler
Ve şerbetli her bir hece
Sessizliğin de meşrebi gizilin her
detayı
Kürediğimiz kadar rüzgarı
Kokladığımız efkârı bir yaz gecesi.
Zemherilerden hatıra buz kesen
yürekler
Lanetin dillendiği pür neşe iskeleti
Kara melekle dizginlenmiş bir mıntıka
Muhtırası elzem bir lehim
Aşkla acının kesiştiği o izlekte saklı
veryansın
Düşlerin bombaladığı delik ve bitik
uykular.
Maviden bozma göğün de kehaneti
Zanların titrek sesinde ait
olmadıkları
Bir bedende yaftalanan illa ki insan
mizacı
Sudan sebeplerle dışlandığı her
izbede saklı
Detay yüklü maruzat
Betimlemesi sehven yenik düşen.
Tentesine konmuş yorgun kelaynak
kuşları
Göğün illa ki gök gürültüsünün
eşliğinde
Tokalaşan hakkaniyet ve eziyet yüklü
bir minval
Hangi öğreti gelir ki dile?
Hangi öğün kurşunlanırsın aralıksız?
Bir de delip geçen hurafeler illa ki
Geniş mezhepli düşlerin bekası gün
yüzü görmeden
Gece de çekilmezken aradan
Sudan sebeplerle konuşlu acıya ve
hasrete.
Demli yalnızlık…
Miadı dolmayan.
Densiz yalnızlık her daim illa ki
ıslıklanan
Feri kaçmış mevsimin
Endamı da yitik bir entari
Belli ki düşen eteklerinde göz yaşı
Haşmetli bir tapınak
Huda’nın adresi
İlla ki el uzatır kuluna
Başı sıkışıp da af dilemişken
Firar ettiği o izdiham
Oysaki her cepte ayrı yazılmış bir
ferman.
Adında yeknesak özlem
Kaderin sunumunda sehven yenik bir
figan
Aslı astarı yok ki yalanların
Yine de gözümüze sokulan birer birer.
Yaftalanmış kaçkın düşler erip de
hidayete
Aşkın batağında siluetler saklı iken
Çok mu uzak insan mutlak dirayete?
Bir minval
Sürüklendiğimiz peşi sıra gün ve gün
Hoyrat mizacında kederin
Esefle yenildiğimiz bilumum kopya
Bire bir şahit tuttuğumuz gecenin ta
kendisi
En ılıman düş düştüğümüz anbean
gözden.