Masal
Çok masal dinledim
Küçüktüm
Yedi cüceler ile ormanda gezdim.
Biraz büyüdüm
Masallar da büyüdü
“Oku da adam ol, baban gibi”.
Masal tamam, adam oldum da, o da belki
“Neden?” sorusu takıldı aklıma,
Masallar büyümeseydi benimle keşke
Yalan kalsalardı
Yalanlara masal dendiğini görmeseydim de
Masal dinlemenin tadı masal gibi kalsaydı dilimde
Delikanlı
Be hey insanoğlu
Kendine dokundurmadan
Başkasına nasıl dokunursun,
Hele hele
Başkasına dokunulmasından
Kendine pay nasıl çıkarırsın,
Amacın ne ola ki
Sana dokunulmasın mı istersin
Adam ol adam
Aptal sanma başkalarını,
Önce kendine dokun
Sonra da de ki:
“Hadi şimdi herkes kendine dokunsun”
Ben de o zaman diyeyim sana
“Delikanlı”
Yoksa “Çakma delikanlı”
Çekilmezim
Çekilmez haldeyim
“Son defalar” takıldı aklıma, kemiriyor
“İlk defalar” ın tılsımı nereme kaçtı ki,
Dedim ya çekilmezim
Sabırlar olsun çekenlerime
Kendimi dövesim geliyor, bazı bazı
Vazgeçiyorum,
Düşünmezliğimde değilim ki
Bazen boşveresim geliyor da
Boşu nereme vereceğimi bilemiyorum
Hani, yaramazlık yapamasın
Yaşlandım galiba ben
Ama
Yaşım kadar,
Yaşlanmadı dünyam
Hadi çık işin içinden
Dedim ya,
Çekilmezliğimdeyim zamanımın
Anam
Nenem, anam, hemşirem, karım, kızım
Kadının adı yok derler ya,
Bok yemişler
Hepsi canımın adları
Sizsiniz,
Varlığımın nedeni
Yaşamımın sebebi
Vatanımın direği
Sizi dövdük
Size sövdük
Sizi kara bezler ile Tanrı’dan sakladık
Size cennet sunuldu
Biz kıskandık
İki büyük kasımız var diye
Dünyada cehennemi yaşattık
Senin karnına sıpa koyup eşşekliği yakıştırdık
Senin sırtına sopayı hak görüp, erkek olduk
Seni çifte koşup, öküzlüğümüzü okşadık
Oysa sen
Odun taşıdın sırtında, üşümesin oğlum dedin
Uyumadın gecelerce, hastayken meleğim oldun
Askere yolladın beni, yaşamadın ben dönene dek
Şehit oldum, benimle öldün, yine de yalnız bırakmadın
Mermiyi sardın ruhuna, ıslanmasın istedin
Yavrun ölürken, başka yavrular ölmesin diye
Sen anam,
Benim için yaşayan
Meleğim, cennetim
Senin yüzüne nasıl bakayım,
Yine de başımı okşuyorsun
Sana cennet olmaz ise dünya
Ben nice gebereyim
Demokrasi
Hatıralarımı karıştırdım dün gece
Yağmur var çisil çisil, içim bir ferah, uzandım geçmişe
Mahallemiz vardı küçükken, sevimli, şen, şakrak
Misket oynamaya bayılırdık, mahallenin yaramaz veletleriydik
Ama çok severdik birbirimizi, kıyamazdık ütülene misket oyununda
Bir amcamız vardı, adı Demokrasi
Her gün oyun başlamadan önce, misketleri dağıtacak olanımızı seçtirirdi bize
Ütmeyi sevmezdik, her gün misketleri toplardık kırmızı-beyaz torbamıza
Ertesi günü, seçilen içimizden biri tekrar dağıtırdı misketleri
Ve oyun hep yeniden başlardı, üzülmeden, ağlamadan
Gürültü de ederdik hani, ama herkes izlemeye gelirdi bizi
Bir curcuna, bir heyecan ver yansın
Bir gün Demokrasi amcamız hastalandı, evinden çıkamadı
Öyle üzüldük ki, sandık ki oyunlarımız artık bitti
Muhtar amca vardı, adını hatırlamıyorum, istemiyorum da
Dedi ki bize, bundan sonra artık bu arkadaşınız misketleri hep dağıtıp-toplayacak
Ve hep bizim evin önünde oynayacaksınız ve gürültü de etmeyeceksiniz
Aldı bizi bir şaşkınlık, ne yaptık ki biz
Demokrasi amcamı gördüm hasta hali gözü yaşlı
Oynayamaz olmuştuk artık
Ne neşe kalmıştı mahallede ne de gürültü
Sessiz, ölü gibi sokaklar
Arkadaşımı gördüm sonra
Elinde misketler sokakta, dağıtacak kimse yok, oyun da yok
Yanından geçtim usulca
Mırıldandı bana
“Aslında Demokrasi amcamı ben de özledim”
Hadi Demokrasi amca çık evinden artık
Asistanıma
Selam sana küçüğüm,
Yeni geldin biliyorum ürkeksin.
Sana çömez denecek, bozulma olur mu
Bu sempatik bir payedir
Küçüğe sevginin ifadesidir
Valla yalan değil
Bazen kızacaklar sana, hani fırça derler ya o
Bazen haksız yere deyip kahrolacaksın
Fazla kafana takma olur mu,
Çünkü hayatta seni anlamayan
Senin de anlamadığın çok insan olacak
Biliyorum nöbette çok yoruldun
Benim de ayaklarım sızlardı, maymun gibi olurdum
Ter kokar, saçım yağlanır
Yediğim tostlar götümden çıkmamak için inat ederdi
Çalış küçüğüm, çalış ki öğrenesin
Kimbilir kimlerin hayatı senin kurtarmanı bekliyor
Öğren ki kendine saygın artsın
Kendine güven ki ATATÜRK’e layık ol
Ben senin abinim küçüğüm
Dövsem de, sevsem de
Bil ki sen benim gönlümün çiçeğisin,
Kurutmam seni
Kalın sağlıcakla
Çocukluğumda sokak diye bir şey vardı
Hani o parmaklarım kanayana kadar misket oynadığım
Hani okuldan gelipte arkadaşlarımla
Kaldırıma koyup çantalarımızı, oyuna daldığımız
Yaa, çok özledim onu
Geçen gün sarhoş kafayla tünerken kaldırımda
Gözlerim takılıverdi iki taşın arasına sıkışmış kalmış bir miskete
Ruhum daraldı sanki,
Aldım onu taşların arasından
Evirdim çevirdim elimde
Sonra sıktım var gücümle
Unutamadım senin sıcaklığını, dostluğunu dercesine.
İçimde bir hüzün
O kıllı kocaman ellerim
Küçüldü, küçüldü içimde
Taa ki, ben misketle oyuna başlayana dek
Küçük Uğur olupta
Sonra ayakkabılarıma ilişti gözüm
Hiç boyamam ya, küçükken de öyleydim
Çamurlu gezerdim hep.
Hatırlarımda, annem “bıktım senin ayakkabı eskitmenden derdi”
Babacığım da üç kuruş maaş alırdı zaten
Şimdi baktım da beş yıldır ayakkabı almıyorum, eskimiyor ki
Yürüdüğümmü var yollarda, çocukluğumdaki gibi zıpır zıpır
Ya, hatırlamıyorum şu “kafe” lafını ilk ne zaman kullandım
Yoktu ki, nereden çıktı bu laf
Ne güzeldi oysa kızları sıkıştırmak, öpmek
Hava kararınca azıcık, okulun arkasındaki çalılıkta,
Ah ah, nerede o korku heyecan şimdi,” aman babam duyar”
Perşembeler yok mu o perşembeler
Düğün bayram olurdu içimde çarşamba akşamları
Sabah olacak, annem kalk oğlum diyecek
Sonra ver elini Perşembe pazarı.
Neler neler var orada; gönlümün incileri
Bir cennet sanki, bir sürü insan, bir sürü ses
“Gel vatandaş gel incirin iyisi burda”
“Hadi olum şundan bi kilo gatıve gari”
“Aman oğlum çok pahalı dedin”
Üşüdüm sonra, kaldırdım başımı baktım,
Yanımdan bir sürü insan geçiyor da
“Bana ne” diyor içimdeki küçük;
Ne birisi Ayşa teyzem
Penceresineden bir tas su uzatan bana,
Ne Ahmet amcam, geçerken hep başımı okşayan
Ne de burası benim mahallem, otursam da içinde
Yok be anam yok
Haydi bana eyvallah
Ben gidiyorum mahalleme,
Ben büyümemişim daha, istemiyorum da
Sivri
Bulamadıysan eğer, Karşı çıkacak bir şey Hele bir de korku yüzünden Yaşanmışlığın bir yalan olur Gözüm hep sivriye takıldı Dilim hep sivriyi söyledi Kalemim hep sivriyi yazdı. Biliyorum, birgün Kıçıma batacak bu sivri, O zaman ben de derim ki; “Demokrasiden oldu demokrasiden” Hani şu, bir varmış bir yokmuş olan demokrasiden
Deli
Aslında hep başka bir yanlıştır
Yanlışa doğru dedirten,
Keşke bilseydik doğruyu
Yani aslında en doğruyu
Bana göre doğruyu
Yanlış diye bildiğim doğrunla düzeltmeye çalışırsan,
Ben de sana göre doğruyu
Yanlış diye bildiğin doğrumla düzeltmeye çalışırsam
Dana kuyruksuz kalmaz mı ?
Dananın kuyruğu kopmasın diye,
İnsanoğlu demokrasi diye bir terazi bulmuş;
Hani bazen ayarını kendimize yonttuğumuz,
Binbir bahanelerin arkasına gizlenerek.
Yalan yatsıya kadar da yanmaz aslında
Kendi kendimize yaktıysak içimizde,
Ve yakar ateşi benliğimizi.
Ayarsız demokrasi
Merhametsiz sevgiye benzer
Yalancı gözyaşları başa bela olur
Deli misiniz ?
O zaman sevin merhametle
Sevdiyseniz eğer,
Hadi kalın muhabbetle
Eyy Tıbbiyelim
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Türk kadını için
“Hiçbir anında tesettürü seçmedi” diyen,
Hasan Ali Yücel'in deyimiyle, “Sapına kadar devrimci”
“Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan andın mimarı
O koca Dr. Reşit Galip’i
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Mustafa Kemal'in yanında Samsun'a çıkan,
Tifus hastalığının düşmanı Dr. Refik Saydam’ı
Diplomat ve umum müfettişi Dr. İbrahim Ethem Öngören’i
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucusu,
Atatürk tarafından kendisine
Çocukların Türk mitolojisindeki koruyucusu olan "Umay"’ın adı
Kendisine soyadı olarak verilen,
Dr. Mehmet Fuat Umay’ı
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Aydınların köylü ile teması için yanıp tutuşan,
Türk Ocaklarının kurucusu
Köycü hekimleri.
Türkcülük Davasının sanığı, anti-emperyalist Dr. Hasan Ferit Cansever’i
Emet Müdafa-i Vatan Cemiyeti’nin kurucusu Dr.Fazıl Doğan’ı
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Sarıkamışta tifusla
Erzurum ve Trabzon’da kolera ile savaşan,
Türkiye Verem Savaş Derneği’nin kurucusu
Dr. Tevfik Sağlam’ı
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı?
Tıp öğrencisi iken siyasetle ilgilendiği için sürüldüğü Şam'da
Atatürk ile tanışıp, onunla
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kuran,
Dr. Mustafa Cantekin’i
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Atatürk'ün komşular ile iyi ilişkilere dayalı,
Anti-emperyalist dış politikasının
Dış ilişkiler bakanı
Dr. Tevfik Rüştü Aras’ı
Eyy Tıbbiyelim,
Unutmak hakkın mı
Türk Dili Devrimi’nin yılmaz savaşçısı
Dr. Mehmet Ali Ağakay’ı
Fransız’lara Antep’i dar eden Dr. Ömer Asım Aksoy’u
Eyy Tıbbiyelim
Dur Şimdi,
Sorarım sana
Unutmak Hakkın mı
Daha 18 yaşındayken Sivas Kongre’sinde Atatürk’e,
“Mandayı kabul edersen seni de lanetleriz” diyen
Mangal yürekli devrimci Dr. Hikmet Boran’ı
Eyy Tıbbiyelim
Dur ve düşün
Onları unutmak hakkın mı,
Onların istediği tıbbiyelimisin
Mangal yürekli, devrimci atalarımızın ruhları rahat mı
Haydi Tıbbiyelim
Sen bu vatan için doğdun,
Çünkü Atatürk
Kendini sadece sana emanet etti