“Komutan O’nu geri göndermek için çok uğraştı. Ne yaptıysak gitmedi. Sonunda bizim yanımızda kalmayı başardı. Birkaç gün cephe gerisinde çalıştırdık. Haftası dolmadan siperlerdeydi. Ön siperlere kaplan gibi sızıp düşmanı vuruyordu. Çok keskin nişancıydı. Biz geriye gönderdikçe, o önlere atılıyordu. İkiz kardeşini şehit vermişti. Nisan’daki saldırıda şehit düştüğü içine doğmuş. Yüreğindeki ateşi anlıyorduk...”
Gömlek cebinden deminki sigara paketini çıkarıp bakar.
“Mayıs’ın 19’unda Alman Komutan Liman Paşa; Esat Paşa’ya bağlı Kuzey Grubu Kuvvetleri ile Arıburnu çıkarma noktasına doğrudan bir hücum yaptırdı. Yinede Anzakları yerlerinden sökemedi. On bin kişilik kayıpla yine siper savaşlarına döndük. İşte o arada Zeynep bacıyı kaybettik. Her yerde aradık, yoktu... Derken..”
Yine paketi çıkarıp bakar, yerine koyar.
“24 Mayıs’ta ateşkes (mütareke) yapıldı.”
Avni merakla:
“Ateşkesi kim istedi?”
Efe boynunu eğerek:
“İngilizler tabii... İnsani amaçlıymış! Yaralılarımız çok inliyormuş, geri almamız istendi.”
Şaşıran Avni dudak bükerek:
“İngilizler!.. İnsani amaç?.. Güldürme Efe...”
Efe yavaşça, dolu bir paket çıkarıp gençlere ikram eder. Bir çakmakla üçününkini yakar, derin bir nefes çekip, halka halka bırakır.
“Başlangıçta öyle sandık. Ateşkes sabah 07.30’da başladı, akşam 16.30’da bitti. Bu süre içinde ne bir gemi cepheye yaklaşacak, ne de bir mermi atılacaktı. Yine de bir torpido yaklaştı, neyse uzaklaştırdılar. Teğmen Rakım komutasında, bizim karargahın Muhafız Taburu orta hatta görevlendirildi. Benim de içinde bulunduğum bu tabur, kırk seçme pehlivan gibi askerlerden kuruldu. Bize yeni elbiseler giydirildi.”
Dudaklarında acı bir gülümseme, derinden gelen bir sesle devam eder:
“Ateşkes Komisyonları beyaz bayrak kaldırarak, siperlerden çıkıp birbirleriyle tanıştılar. Arkalarından da askerler çıktı. Bizim komisyonun başkanı Mustafa Kemal Bey’in Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin Bey’di. Bir İngiliz – bir Türk eri aralıkla dizilip, taşıma görevi sıhhiye erlerine bırakıldı...”
Efe derin bir soluk alınca, Avni fırsatı kaçırmayıp atılır:
“Aranızda komutanlardan kimse var mıydı?”
Efe gülümseyerek:
“Çok zekisin aslan kızanım!.. Olmaz olur mu? Hem bizde, hem onlarda er kılığında birkaç komutan vardı. Anzakların başkomutanı da oradaymış. Hayatını bağışladığım bir Anzak bize anlattı. Zaten o günden sonra Anzakları öldürmedim. Anzaklar şehitlerimizi ve bozdukları tüfekleri bizimkilere bırakıp dönüyorlardı. Binlerce şehit arasında topu topu üç yaralı vardı... Şehitlerin çürümüş cesetleri burun direğini kıracak derecede kokuyordu. Hele biri öyle kokmuştu ki, yanına yaklaşan sıhhiye eri bayıldı. Çoğu burnuna mendil bağladı. Ölünün ayağından tuttular koptu, kolundan çektiler koptu. Zavallı şehitçiklerimiz süngüleri ile yapamadıklarını, cesetleri ile yapıyorlardı sanki... O zaman anladık İngiliz’in insanî amacını... Kokudan kurtulmak için ateşkes teklif etmişlerdi. Yoksa oradan er geç kaçacaklardı...”
Ortalığı kaplayan sessizliği İhsan bozar:
“Zeynep bacı ne oldu?”
Efe dalgınlığından sıyrılıp ölgün bir sesle:
“Sonlara doğru bir Anzak elindeki mezurla boyumu ölçerken, hayret nidaları duydum. Dönüp baktığımda garip kızın kalbura dönmüş cesedini gördüm. Daha sonra saydım vücudunda tam elli iki kurşun vardı.”
Efe gözünden süzülen yaşları göstermemek için elleriyle yüzünü kapatır. Titrek bir sesle:
“Bu savaş korkunç...”
Gençler sağlı, sollu ellerini omuzuna koyarak:
“Bir intihar savaşı desene...” deyip, sırtını sıvazlarlar. Efe sigaraları tazeleyip, derin derin çeker.
Bir süre sonra İhsan fısıldar:
“Saat 16.30’dan sonra ne oldu?..”
Efe dişlerini sıkarak, tıslar gibi:
“O ana kadar oluşan dostluk havası garibimin cesediyle bozuldu. İçimizi müthiş bir öfke kapladı. En son biz siperlere çekildik. Meydan sessizliğe bürünürken Esat Paşa’nın hınçlı sesini duyduk; ‘Bütün bataryalar ve piyadeler... Ateeeş!’ Emirle beraber ateşe başladık, onlar da karşılık verince, meydan alev bulutları ve şiddetli patlamalarla doldu...”
İhsan kendinde geçmiş gibi mırıldanır:
“Ateş, alev, barut, duman
Yere çökercesine.
Kalbura dönmüş Zeynepçik
Tam ercesine.”
Ezan sesiyle irkilip, susar. Şaşıran Efe kollarını sıvayarak:
“Vakit ne çabuk geçti gari... Öğle oldu bile... Abdest tazeleyelim.”
Ellerini siperin topraklarına sürüp teyemmüm abdesti almaya başlar.

Son
( Savaş Bitti Mi? Z E Y N E P - 5(son) başlıklı yazı AytenDirier tarafından 27.03.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.