Dem’ini almaksa yargıların
Yangında kül olmuş bir yetim şiirden
Başka ne ki kimliğim?
Zaruri bir kıvılcım
İçimin beyitlerinde infilak eden
En haşmetli sağanak
Dolduruşa gelen yüreğimde gizil bir
sancı
Andıkça aşkın adını
Dilimden düşürmediğim
Olsa bile bunca ön yargı
İstifli benimle kenetlenmiş düşlerim.
Hazin bir kelam
İçimdeki izdiham;
Lal şarkıların vuku bulduğu
O karanlık tünel;
Zifiri bir söylem mi yoksa inkârı
şiirlerin?
Tozutan ela bedellerin
Sırrına vakıf
Aşkın da hüznüne haiz bir sıradanlık
Varsa yoksa batılı bunca yangının
İçimde eriyen bir buzdağı
Her nasılsa büyüyen güncem
Kitli kabrinde yalnızlığın
Huşu içinde ölmeyi temenni ettiğim.
Yeniden doğmama vesile bir şiir daha
İzdihamı yalnızlığın
Bir tokat kadar firari
Söylenmedik ne kaldı diyenlere
Elimdeki altın tepside
Yazılmayı bekleyen yazgım
Rabbimin gücünde
Vakıfım ben zayıflığıma:
Zerreler ihtiva eder kimsesizliğimi
Makamsız bir sitem olsa da
Yolumun kesiştiği bunca elem
Definde yalanların
Nasıl da tok sesi karanlığın
Şaibeli bir gölgeydi oysa
Az evvel misafir ettiğim.
Zimmetliyim işte sözcüklere
Kefilim de içimdeki müvekkile
Ne de olsa yansız bir seyirci
İçimdeki neşeyi pay edişime.
Sonlardan sakınmadım ben, azizim;
Serlerde değil verdiğim sırlarda
Yattım boylu boyunca
Yine ihanetine uğradığım bunca
faninin de gözünde
Neyse iştigal ettiğim…
Elbet bir zihniyet daha mal olacak
hayatıma
Ve düşlerime
Akabinde o kesif sessizlik
Keserken boğazını hayallerimin
Ben hala mutluluğa dönüşmeyi bekleyen
Bir yolun mutlak kavislerinde
İç geçirdiğim kadar
İçli niyazlarımın kulu kölesi
olduğumun bilincinde
Bir deli rüyayı daha sahiplenmeliyim
Geç olsa da vakit
Mademki dolmadı süresi
Dün imzaladığım o akitte serili
Her zerrem yine Hakkın nezdinde.
Ben kâbus ötesi bir yenilgiyim
Sadece aşkın doğasında
Takılı kalmış bir düşün esiri
Belki hayatın eseri bir zulümden de
Kaçamadığım
İlk günden beri saklı masumiyetim.