Onlar gittikten sonra babam da kahveye gitmek için ayaklanmıştı. 
Ben - Anne babam kaç yaşında? 
Annem - Ne yapacaksın, lüzumsuz soruları yine sıralama. Ben - Ya, bu damat olacak ağabey  babamdan da büyük! 
Annem - Bak hele, babanı sen mi doğurdun kız deyip çefleyen anneme.
 - Okumamanın kötülüğü, cahilliği bu işte, bırakın da okuyup bir mevki sahibi olayım, hiç insan kocasının doğum tarihini  
merak edip nüfus cüzdanına bakmaz mı? 

Üzerime doğru çalı süpürgesini kapıp gelen annemin elinden zor kurtulmuştum. 
Annem - He ya, duyan da burayı İstanbul sanır, güney doğunun sınırında oturanın sesini kim duyar seni gidinin  çarpık kızı, seni!

Anladım ki ne bizimkilerin ne de karşı tarafın gazabından kurtulmam mümkündü. Okuma özürlü olan anne ve babama; Benim gözüm yükseklerde niye önüme set çekiyorsunuz demeyi öyle çok isterdim ki! Köydeki okulumuzun bir tanecik öğretmeninden başka, ne amiri ne de memuru vardı ve her işe de koşan oydu. Bana yardım et diye yalvardım ama belli ki korktu. 

Öğretmen hanım - Ebeveynin ile konuşayım yaşın henüz çok küçük, senin yaşındakiler şehirde ip atlayıp top oynuyor. Şikayet etmek 
istiyorsan telefon numarası vereyim kendin ara. 
Sesimi çıkaramamış;  Öğretmenim sen arar mısın, diyemedim? Yaban ellerinden gelen öğretmenlere bizim köyde  halkı fazla itibar etmez, çocukların kafasını karıştırıyor bu muallimler deyip veryansın ederlerdi.  Aklım ve fikrimden çıkmıyor, öğretmen aracılığıyla birileriyle iletişim kurmam gerekti ya,  nasıl  olacaktı, bilemiyorum?
Oysa okulda telefon vardı ama öğretmenim tek olduğundan mı yoksa kadın olduğundan dolayı mı zengin olan köylülerden mi çekinmişti? Öğretmenin verdiği numarayı aldım ama! Köydeki bir kaç telefon variyetli olanlarla birde muhtarın odasındaydı, cesaret edemedim, zaten köyün yarısından çoğu muhtarı hiç sevmezlerdi. Kim zengin, malı mülkü yerinde, çıkarcı muhtar hemen sırtını onlara dayardı.

Allah'ım bir mucize diye yalvarıyordum, çıkış yolu arar olmuştum. Kız arkadaşım Ayşegül - Vallahi,  annenle baban gözünün yaşına bakmıyorlar senin için çok üzülüyorum, derslerin iyi, hiç olmazsa bir kaç kardeşin olsaydı belki sana arka çıkarlardı Zeynep. Bana baskı yapsalardı ben devlete kaçar, yatılı okurdum. 
Ona - Akıllım sizin malınız var bizim yok, bizim tarlamız bile yok benim ayağımda ki naylon pabuç yırtık senin ki yepyeni mevsim kışa girecek, bunun karı yağmuru çamuru derken aylar geçecek, bir kardeşim olsa ona bile razıydım, benim için kimseler yardımcı olmuyor. Ayşegül, ne olur bir yardım et kız sizin evde telefonunuz var, ben okumak istiyorum ya, hem ben daha çocuğum! 
Ayşegül - Tamam be ağlama, babam bu aralar tavşan avına çıkıyor, 
annem de zaten akşamları erken tavuk gibi tünüyor sen merak etme ararım. Hatta kasabadaki yeni evlenen teyzemi de ararım. Benim ve Ayşegül'ün çıkış yolları maalesef hep hüsran ve sakarlıklarla bitmişti. O kadar ki arkadaşlığımıza bile sekte vurup bizi birbirimizden uzak tutmuşlar aramızı soğutmaya muvaffak olmuşlardı. Artık umudum yitmişti kocaman bir yılın bitmesi benim de başımı yiyecekti. 

Okulun bitmesine, yazın gelmesine daha aylar vardı annemin ivedilikle çeyiz hazırlığı benim çocuk bedenimi rahatsız etmişti. Anneme - O kavak gibi adamın ben ancak bacak kadar boyumla koltuğunun altına gelirim. Annem - Zırlama, o sinsi Ayşegül cadısıyla da okulda konuşma. Senin içim birde kasabada ki teyzesini aramış edepsiz kız, bu yarın büyüdüğü zaman ne olur bilmem!

Koca köyde bir uçtan bir uca kimin ne yaptığı öyle bir duyuluyordu ki, kayın-babam olacak yaşlı amca, okula gidip öğretmene baskı yaparak Ayşegül ile benim aynı sırada oturmamam gerektiğini, yoksa onu bu köyden en ücra köşeye sürdüreceğini köy kadınlarının anneme, onunda bana eziyet ederek söylemesiyle, yaşadığım bu günü 
babamdan dayak yiyerek sonlandırmıştım. Ayşegül'ü gerçekten de çok özlemiştim. Öğretmenimizi nasıl sıkıştırmışlar-sa teneffüs saatlerinde dahi beraber olamıyor Ayşegül ile sadece üzgün, duygulu şekilde bakışıyor ve ancak birbirimize tebessüm edebiliyorduk.


( İki Kadın Arasında Ki Medcezir 2. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 22.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.