Bir avazda doğmalı günü olmayan
mutluluk:
Katmanlarında sihrin, vaveyla yüklü
elemden arındığıma
Biat
Bir haykırışı dillendiren evrene
Sunduğum siluetim
Aslında bir handikap
Gidip gelmelerin dayattığı sayısız
veryansın
Muştulanan kambersiz hüzünler minvalinden
Kesin dönüş yaptığımın da mimarı.
Yetileri kayboldu meziyetlerimin
Aslında yetim verdiğim düşlerin
kanına giren
Hüznü tahliye ettiğim dünde kalan
Bir seyrüseferinde müebbet iklimlerin
Ben şifremi sıfırladığım
Aşk palasında
Ömürlük bir furya
İçimde kaynayan hazne
Hem de her derde çare
Hidayetin ayak sesi.
Gıyabında manifestosu ümmet
Göğün gümbürtüsüne eşlik eden
Balyalarca duanın da huzurunda tek
yürek
Adeta insanlık
Gelip geçen manivelasına
Hürmeten hicazın
Kayıp bir mengene adeta
Devrik cümlelerde
Teğet geçen özneleri dahi yok sayan
İblis benzeri nice şarlatan
Ne de olsa unutulmuşluğun kumpası her
öğreti…
Birlik mahkumu mecazi firarlar hece
hece
Kıyama duran suretinde yalnızlığın
Varsın kaybolayım bir kez daha.
Şimdi çöreklenen en haşmetli acıyı
uğurladım
Gölgemi şehrin kalpazanına ısmarladım
Deli fişek olmalı yeni döngü
Rahmeti ve metaneti kucaklayan her
katrede
Saklı gizemi de sadece havale
etmişken Rabbime.
Bir şehit makamını dillendiren zaman
bazen
Yoksunluğun dahi asla hicap etmediği
Dirayeti sınarken evren ve zaman
Haydi, tut elimi
Sen ki seyrüseferinde haşmetli
döngünün
Ben ki bir kurak hece
Kundaklanmış aşkın gıyabında
Ne üzünç ne sefalet eseri
Varlığımdan damlaya her raddeye
Sözü geçerken İlahi Ateşin fıtratına
Nasıl da düşkünüm şükürler olsun ki.
Ne yok oldum ne de unuttum
Unutulmadım da bunca zamanı
istiflemiş
Haznemde yorgun nidalar asılı madem
Soruların cevabına da yok ihtiyacım
Hakkın nazarında aciz bir varlık
Aşkın ve İlahi Gücün şuuruna vakıf
Demlendiğim kadar derlediğim
Her gün ölümlü hükümlerin volta
attığı
Bir cürüm
Ve edimlerde saklı hüviyetim
Tanınmadığıma vakıf şu ömür
dergâhında.