Az evvel öykündüğüm bir düş’ü
sahipleniyorum:
Hayatın rimeli aktı artık.
Akça pakça düşlerin de siyah
zihniyetine
Muhalif duruşu sorgulandı.
Methiyeler sunuyorum bilfiil:
Kozasında örgün
Sefasında sürgün
Mealinde dingin bir rüya
dillendiriyorum biteviye.
Sahiplendiğim mizacımda
Soluklandığım her niyazımda
Ve parmak arası kabuslarında
Misket oynayan çocukların
Şiirsel bir sızı hissediyorum.
Yol yorgunu melekler.
Aklın melekelerine konan
Kelebek misali
Yarım ağız uçuyorum.
Bulutların tasviri
Dermanı mademki dertlerin
Bunca şiir ve sızılı yazı.
Demleniyorum bitiminde göğün
Rahmetli öyküler durağında
Helallik bekliyor bizim yolun
seyyahı.
Yoldan çıkmış düşlerin
Beşgen özlemlerinde
Kara resimler var:
Kara kalemin sünepe varlığı
Ve cin Ali çizdiğim o muhteşem rabıta.
Göğün karekökünü alıyorum:
Sonuç fırtına.
Sonra bölüyorum bulutları
Tam ortasından ve
Üstüne döktüğüm göz yaşı ile
Kremasını hazır ediyorum
Az sonra esecek poyrazın
Üşüteceğini hayal ederek
Bir de çay demliyorum
Bulutlar demini alırken
Melekler nöbete durmuş madem
Ben mi?
İki dirhem bir çekirdek bir şıklıkla
İçimi çekiyorum
Aynadaki somurtuk yüzüm
Beklediğim gelmedi madem
Beklemeye değer miydi,
Demekten de öte:
Bir kâbusun frekansını ayarlıyorum;
Ne de olsa az sonra
Kararacak gökyüzü
Bir de çayıma iki şeker attım mı…