Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 14.08.2018
Okunma Sayısı : 1933
Yorum Sayısı : 9
Günün Yazısı

Bu Yazı 15.08.2018 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
DOLARIN  FAHİŞESİ  YA  DA  PEYGAMBERİN  SAHABESİ  OLMAK

Önce  çok  kullandığım  bir  fıkrayla başlayayım:

Yavru  bir  balık avcının  oltasına  yakalanmış.  O  korkuyla  annesine  seslenmiş: ''Anne,  oltaya  yakalandım.''  Annesi  umursamaz  bir  tavırla  ''  Korkma  evladım.  Korkacak  bir  şey  yok ''demiş.

Yavru  balık: ''  Anne,  sudan  çıkardı  beni.''  diye seslenmiş.  Anne  cevap  vermiş ''  Korkma  yavrum.  Önemli  değil''

Yavru  balık '' Anne  pullarımı  yüzüyor.  Şimdi de  karnımı  deşti ''  Demiş.  Anne  yine  telaşsız '' Evladım  endişe  etme ''  diye  cevap  vermiş.

Yavru  balık ''  Anne,  tavaya  attı  yağda  kızartıyor ''  demiş.  Anne ''  Korkma  evladım.  Henüz  ortada  korkacak  bir  şey  yok ''  diye  cevap  vermiş.

Yavru  balık ''  Anne,  beni  tabağına  aldı,  üzerime  limon  sıktı.''  deyince  anne  cevap  vermiş ''  İşte  şimdi  korkabilirsin  yavrum  zira  adamın  niyeti  kötü.''

Bizim  şu  andaki  ekonomik  durum  acaba  böyle  midir? 

Acaba  diye  soruyorum  zira  bu  dünyada  anlamadığım  bir  şey  varsa  o  da  ekonomidir.  Bin  defa  anlatın  bana  yine  de  şu  koca  kafam almaz. Mesela  şu  anda  1  Doların  7  Tl  olması  ABD'nin  ''  Arkadaş,  bizim  bir  dolar  senin  7 Türk  lirana  eşittir. İşine  gelirse''  Dediği  için  mi  böyledir,  yoksa  başka  sebepler  mi  vardır?  Mesela  yine  anlamam  Trump denen  gavatın  ''  verin  Lan  papazımızı?''  demesiyle  doların fırlaması  arasında  nasıl  bir  ilişki olduğunu... Mesela  tamam  dolar  fırlıyor  da  Euro'ya  ne  oluyor?  Öyle  ya  ABD  nin  papazını   vermiyoruz diye  o  bize  kızdı,  peki  Avrupa  niçin  kızdı?  Tavuklarına  mı  kışt  dedik?

Ekonomiden  o  kadar  anlamıyorum  ki  mesela Yaşar  Okuyan '' Recep  tayyip  Erdoğan  Devlat  başkanı  olurdsa  dolar  7  TL  ye  fırlayacak'' dediğinde  ya  da  Muharrem  İnce bu  rakamı  8  Tl  olarak  telaffuz ettiğinde ''  Haydi  lan ! O  sadece  sizin  temennileriniz.  Olmaz  öyle  şey''  Diyorum  ama  şimdi  bakıyorum  olmuş. Hatta  benim  bazı tanıdıklar içinde  bile - Ki  hiç  biri  ekonomist  filan  değildir.  Bildiğin  sıradan  insanlardır- doların 7  Tl ye  yükseleceğini  söyleyen  pek  çokları  vardı. Nereden  biliyorlardı,  nasıl  koku  alıyorlardı  bu  benim  için  hâla  muammadır. 

Velhasılıkelam,  dediğim  gibi  bu  işlere  kafam  basmıyor  benim. Ben  emekli  bir  tarih  öğretmeni  olarak  az  buçuk  tarihten  anlarım. Tarihe  baktığımda  da  bu  ülkenin  daha  önce  de  oldukça  ağır  ekonomik  krizler  yaşadığını  rahatlıkla  söyleyebilirim.

Mesela  tarihimizdeki en  büyük  ekonomik  krizlerden  birisi  1875  yılında  yaşanmış.  Devlet  1853  yılında  almaya  başladığı  borçların  faizlerini  bile  ödeyemez  duruma  gelince  resmen  iflas  ettiğini  açıklamış.  1881 de  Duyun-u  Umumiye  denilen  bir  kurum  oluşturmuş  alacaklı  yabancı  devletler. Pek  çok  devlet  gelirleri  bu kuruma  aktarılmış  ki  içlerinde  tuz,tütün, damga  pulu  vergilerinden  tutun  da  kıyılarımızda  avlanan  balıklara  kadar  pek  çok  şey  var. Öyle  ki  mesela  1911 de İtalya,  Osmanlı  Devleti  ile  yaptığı  Trablusgarp  Savaşının  giderlerini  bu  Duyun-u  Umumiyeden  gelen  paralarla karşılamış.  Yani  bizim  paramızla  bizim  askerimizi öldürmüş.  

Ancak...Ancak  başımızda  Bunca  borç  varken dünyanın  ikinci  metrosu olan Karaköy-  Taksim Metrosunu  yaptırmışız. Duyun-u  Umumiye  gibi  bir  bela ülkemizin  kaynaklarını  sömürürken Hicaz Demiryollarına  başlamışız.  Dar'ül  Fünundan  Dar'ül  Muallimin ve Dar'ül Muallimat'a ( Toplam  32 tane  Kadın  ve  Erkek  öğretmen  yetiştiren okul )  pek çok  okullar  bu  dönemde  açılmış.  Gülhane Askeri  Hastenesi,  (Gülhane Seririyat Hastanesi ) Darülaceze, ülkemizin ilk Kuduz Hastanesi (İstanbul Darü’l-Kelb Tedavihanesi)Hereke Bez Fabrikası,Beykoz ve Kağıthane kağıt fabrikaları,Yalova Termal kaplıcaları,Pekin’de Hamidiye Üniversitesi,Çocuk hastanesi, (Şişli Etfal [çocuklar] Hastanesi)Dünyanın ilk Dişçilik okulu bu dönemin  eserlerinden  sadece  bir  kaçıdır.

Yani?

Yani  en  ağır  ekonomik  koşulları  yaşadığımız  yıllarda  bile  batmamışız. 

Sonrasında  bilindiği  gibi  I.  Dünya  Savaşı  ve  peşinden  Kurtuluş  Savaşı  yılları...

Birinci  üvey annemin  babası  İstiklal  Savaşı  gazisi altın  madalyalı  rahmetli Kıyam  Çavuş'un  gözyaşları içinde  anlattıklarına  göre  askerlerimiz  açlıktan  çarıklarının  iplerini  ağzına  alıp  çiğniyorlarmış.  O  derece  yokluk  ve  yoksulluk  içinde  süren  Kurtuluş  Savaşında  Mustafa  Kemal,  Sakarya  Savaşı  öncesinde  ''Tekalif-i  Milliye  Emirleri''  denen   bir  dizi  kararı  tek  başına  almış. ( Evet  tek  başına...Çünkü  Meclisin  tüm  yetkileri  ondadır  o  tarihte ) Bu  kararlar  doğrultusunda açlıktan kıçı  örümcek bağlayan bir  vatandaş  bile  asker  için  en  az  bir  çift  çorap,  bir  atlet  ve  mintan  hazırlamış  ve  orduya  göndermiş. O  yokluk  ve  yoksulluk  içinde  büyük  bir  zafer  kazanılarak düşman  yurttan  sürülüp  çıkarılmış. Kısacası  yine  batmamışız  onca  yokluğa  ve  yoksulluğa  rağmen.

İşin  ilginç  tarafı  da  ne  biliyor  musunuz?  1923  Yılında  yani  henüz  daha  Osmanlı  Devletinden  kalan  borçları  ödemeye  yeni  başladığımız  yıllarda  bir  ABD  Doları  sadece  80  Kuruşmuş.  Ama  hemen  havaya  girilmesin.  Türk  lirası  o  günlerde  şimdi  olduğu  gibi  dolara  bağımlı  değilmiş.  O  günlerde  Fransız  Frankının  borusu  ötüyormuş  da  ondan.

Doların  hakimiyeti  ne  zaman  başlamış  bilmiyorum  ama  dediğim  gibi  1923 de  1 Dolar  sadece  80  kuruşmuş. Ama  yavaş  yavaş  tırmanışa da  geçmiş  bu  arada.

1933  yılında  1 Dolar  2  Türk  Lirası  olmuş. 

1966  Yılına  gelindiğinde  1 Dolar  9  Türk  Lirası  olmuş.

1980  Yılına  geldiğimizde  1  Dolar  90  TL olmuş.

1988  Yılında  1 Dolar  1300 TL  olmuş

1995  Yılında  1  Dolar  45000 Tl  Olmuş.

2001  Yılında  ise  1  Dolar  1650000 TL olmuş.  (  Yazıyla : Bir  Milyon  altı yüz  elli  bin  TL ) 

1929  Yılı  Dünya  Ekonomik  Krizi,  1939-1945  II.  Dünya  Savaşı  Yılları  ve  daha  pek  çok  ekonomik  sıkıntıya  kaşılık  ve  78  yılda  Dolar  Türk  Lirası  karşısında 2062500 Kat (Yazıyla:  İki milyon  altımış  iki  bin beş  yüz  kat )  değer  kazanmış  ama  ülke  olarak  batmamışız. Bir  şekilde  ayakta  kalmışız  yine.

1  Ocak  2005  Yılında  Türk  Lirasından  altı  adet  sıfır  silinince  o  tarihlerde  1 Dolar  yaklaşık  olarak  1 Lira  23  Kuruş  olmuş.( İlginçtir bugün dolar  7  TL  ye  yükselince  hükumeti  istifaya  davet  edenler, hatta  hükumeti  devirmekten  bahsedenler   2005  Yılında  aynı  liderin  başında  olduğu  hükumet doları 1,23 Tl  seviyesine  getirdiğinde  ''Aferin, helal  olsun''  filan  da  demediler. Bir  alkış  sesi  duymadık kendilerinden. TL den  altı  sıfır  atılabilirse  eşek  gibi  anıracağını  söyleyen  zât  ise  hâla  anırmadı.  Bekliyoruz. ) 

Bugün,  yani  Şu  yazıyı  yazdığım  tarih  itibariyle (13.08.2018 ) 1  Dolar  yuvarlak  olarak  7  Türk  Lirası. 

Şimdi  başa  dönelim  tekrar.

Şu  anki  durumumuz   oltaya  yakalanmak  mı,  sudan  çıkarılmak  mı,  pullarımızın  yüzülüp  karnımızın deşilmesi  mi, tavaya  atılıp  kızartılmak  mı  yoksa  üzerimize  limon  sıkılıyor  da  haberimiz  mi  yok? Her  kafadan  ayrı  ses  çıkıyor  bu  konuda.

Bir  kez  daha  belirteyim:  Ben  ekonomiden  neredeyse  hiç  anlamam ama  tarihi  sürecin  bana  gösterdiği  şudur:  Batmadık.  Batmayacağız.  Tüm  ''  battık,  mahfolduk,  öldük ''  diyenlere  inat  bu  belayı  da  başımızdan  defedeceğiz. 

Evet  şimdi  önümüzde iki  seçenek  var:  Ya  resimdeki gibi  doların  fahişesi  olacağız,  ya  da  Mekke  döneminde  kendilerine  uygulanan  özellikle  ekonomik  baskılar  yüzünden  -açlık  sebebiyle-  karınlarına  taş  bağladıkları  halde  asla  kafire  boyun  eğmeyen  peygamber  sahabeleri  olacağız. 

Ben  bu  milletin  peygamber  sahabesi  olacağına  inanıyorum  ama  bu  arada  çok  çok  önemli  bir  hususun  altını  çizmek  lazım: Mekke  döneminde  o  sıkıntılar,  o  açlıklar  yaşanırken  Peygamberimiz  de sahabeleri  gibi  açlıktan  karnına  taş  bağlıyordu.  Bu  husus  çok  çok  önemlidir.  Özellikle  de  bir  Kurtuluş  Savaşına  giriyorsak...

( Doların Fahişesi Ya Da Peygamberin Sahabesi Olmak başlıklı yazı Sami Biber tarafından 14.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.