Tali yollarında sevdanın
Müspet bir ilim mi yoksa bekanın
hacmi?
Andıkça dünü
Kayıplar geçip de hücuma.
Kardıkça ölümü
Heybetli bir neşe peyda olsa
Keşke
Demenin mazereti belli ki
Külfeti yazgının;
Ölümden, beladan ırak
Yorgun fıtratın
Rahmete uzanan ikbali…
Kalıp yargılar,
Menfi sorgular
Aslına itaat edip
Vefa ettikçe ömrün baharı.
Bir Haziran güncesi
Arakladığım kışın mihrabında
Doğurgan hüzünden arda kalan…
Deme asla,
Desek bile ne zamanı ne yeri
Sevip de başımız göğe mi erdi,
Diyenlerin
Tetiklerken bunca arzu hali:
Şaibeli değil oysaki
Ne sevdanın buğusu
Ne haznende saklı umudun
Dokusu.
Kefilim asaletine yüreğin,
Namert isyanlardan
Arda kalan
Serzenişleri yok saydığım
İnsanlardan yağan oluk oluk
Belli ki
Yorgunluğumun doğası.
Zamandan hallice
Mekândan sakilce ayrı kaldığım:
Bir döşümde bir hüznümde
Asılı aşkın heybetli coşkusu.
Gün bugündür doğrusu:
Kaynakçamda mevsimlerden
Düşen payıma
Sefil deyişlerin
Varsın tükensin takati,
Diyen bir med-cezir aslında
Aşkın havsalasında
İri ölçekli kıyım
Bir rahlede serili maruzatım.
Rabbimin vakıf olduğu
Her hacminde benliğin
Aslıma tabiyim
İnsanlığıma asla mesafesiz
Yürürken
Geri durmayı da tensiye eden
Yürek dilim:
Hadi koşalım Allah adına
Sevip de rüzgârın
Akımına kapılalım:
Sergüzeşt iklimlerde
Bir deli tufan misali
Yüreğin yengisine serelim
Ne varsa asılı tepede.
Çivit mavisi gözlerinde
Meleklerin
İhya olalım el ele
Sevip de dirilmek iken
Menşei ruhun
Üstelik seyrüseferinde
Bir koşut saklı olmadan
Hicvinde deli neferi evrenin
Bilinmezin indinde
Hoş bir seda belki kundaklanan
Yine zalimlerin dilinde.