M. NİHAT MALKOÇ
İslâm ülkelerinin ve İslâm
topluluklarının çektiği sıkıntılar her dönemin meselesi olmuştur. Bu coğrafyaya
güneş bir türlü doğmamıştır. Fakat son yıllarda bu sıkıntıların derecesi daha
da artmıştır. Artan sıkıntılar Müslümanların hareket alanını iyice daraltmıştır.
Batı dünyası, ABD ve onların izinden giden ülkeler dün
olduğu gibi bugün de Müslümanlara dünyayı zindan etmişlerdir. Öyle ki bu Haçlı
zihniyetine mensup olanlar Müslüman ülkelerin aralarındaki bağları koparmışlar,
onları mezheplere ve kabilelere bölmüşlerdir. Neticede ümmet kardeşliği
paydasında birleşmesi gereken Müslümanlar bu çizgiden saparak kavimciliğe
yönelmişlerdir. Bencil bir bakış açısıyla İslâm kardeşliğinin yerini kavim
sevgisi almıştır. Bu da kendi kavminden olmayan Müslümanları dışlamayı
beraberinde getirmiştir. Tabir caizse önce zihinler, daha sonra da topraklar
işgal edilmiştir. Zihinlerin işgali İslâm ülkelerinin işgalini hem
kolaylaştırmış hem de hızlandırmıştır.
Batı menşeli ülkeler ve onlarla aynı
çizgide olan ABD, Müslüman ülkelerin topraklarını işgal etmişlerdir. Ellerinde
kalan toprakların sınırlarını da adeta cetvelle çizmişlerdir. İslâm
kardeşliğinin ihyasını engellemek gayesiyle yapay kimlikler icat edip Müslüman
ülkeleri ulus devletlere ayırmışlardır. Her biri için de sahte kahramanlarla
dolu uyduruk tarihler yazdırmışlardır. O devletlerin başlarına da özünden
uzaklaşmış kişileri yönetici yapmışlar, böylece onları sömürüye hazır hâle getirmişlerdir.
Emperyalistler belki zamanla İslâm topraklarından çekilmişler; ama çekilirken
arkalarında yerli işbirlikçilerini bırakmışlardır. Bu da çirkin işgalin aslında
bir şekilde devamını sağlamıştır. Yani uyanık emperyalistler ateşi elleriyle
tutmak yerine maşayla tutmayı tercih etmişlerdir.
Ümmetin dertleriyle dertlenmeyi
Müslümanlığın gereği kabul eden gazeteci yazar Adem Özköse gerçek bir Müslüman
duyarlılığıyla İslâm coğrafyasını adım adım dolaşmış, orada yaşayan Müslüman
toplulukların çektiği sıkıntıları "İslâm Coğrafyası" adlı eserinde dile
getirmiştir. 248 sayfadan meydana gelen söz konusu kitap Pınar Yayınları
arasında okurla buluşturulmuştur. Kitabın kapağında ümmetin yoğun olarak
yaşadığı coğrafyanın haritası yeşil bir zeminle gösterilmiş, tarih boyunca ses
getirmiş İslâm öncülerinin adları kapakta verilmiştir. Yani kapağa baktığımızda
muhtevayla ilgili birçok şeyi tahmin edebiliyoruz.
Duyarlı bir gazeteci olan Adem
Özköse, Ümmet Coğrafyası'nda bizzat gidip gezdiği ve gördüğü İslâm
topluluklarını gözümüzün önüne getiriyor. Kitabın başında yazarın hayatı
anlatılıyor. Kitap Yetkin Özcan'a ithaf edilmiş. Kitabın devamında
"İçindekiler" bölümü yer alıyor. "Önsöz" de İslâm dünyasının
dünü, bugünü ve yarınına dair çok değerli bilgiler var. Kitabın arka kapağında
eserin muhtevasıyla ilgili şu bilgilere yer veriliyor:
"Ümmet Coğrafyası kitabı,
farklı ülkelere yapılan seyahatler esnasında gerçekleştirilen birbirinden
önemli görüşmelerin bir araya getirilmesiyle oluştu. Kitapta Filistin’den
Fas’a, Moro’dan Suriye’ye, Libya’dan Makedonya’ya, Kosova’dan Suud’a, Tunus’dan
Yemen’e, İran’dan Patani’ye, Nepal’den Malezya’ya, Cezayir’den Pakistan’a,
Latin Amerika’dan Arakan’a kadar uzanan güzergâhta nelerin olup bittiği,
Müslümanların neler yaşadıkları, tecrübeleri, hangi imkân ve zaaflara sahip
oldukları, Müslüman toplulukların umutları, beklentileri, gelecek
perspektifleri, Türkiye’ye nasıl baktıkları konu ediliyor. Kitap bu yönüyle
ümmetten haberler getiren bir çalışma olma özelliği taşıyor. Kitabın
amaçlarından bir diğeri de Arap isyanlarıyla başlayan süreçle ilgili okuyucuya
bizzat kaynağından, bu sürecin önemli aktörlerinden doğru bilgiler aktarmak.
İslâm dünyasının nerelerden geldiğini, hangi acıları çektiğini, hangi bedelleri
ödediğini hatırlatarak içinden geçtiğimiz günlerin daha da iyi anlaşılmasını
sağlamak. Hasan el Benna, Seyyid Kutup, Erbakan Hoca, Şeyh Ahmet Yasin, Malcom
X, Rantisi, Abdulhamid Han, Ömer Muhtar, Ali Şeriati, Aliya İzzetbegoviç ve
Mevdudi’den arda kalan düşünsel ve mücadele mirasının izleri de kitabın bir
başka konusu."
Ümmet Coğrafyası kitabında
anlatılanlar kurgudan ibaret değil, aksine hakikatin ta kendisi. Tanıkların
beyanlarını okuduğunuzda sanki o elim hadiseleri sizler de yaşamış gibi
oluyorsunuz. Yaşananların beyanı olan ifadeler karşısında tüyleriniz diken
diken oluyor. Satırlarda gezinirken
gözleriniz yaşarıyor; "Bu kadar da
olur mu?" diyorsunuz. Bunun yanında
birçok hakikati de birinci kişilerin ağzından duyarak bilinçleniyorsunuz.
Ümmet Coğrafyası kitabında
anlatılanlar sohbet kıvamında... Fakat anlatılanların içeriği insanın kanını
donduracak cinsten. Bunları okuyunca "eşref-i mahlûkat olan insanın iman
cevherinden yoksun kalınca nasıl da esfele sâfilîn seviyes(izliğ)ine düştüğünü
hayretle görüyorsunuz. Bu esnada "İman, insanı insan eder; belki, insanı
sultan eder" sözü dökülüyor dudaklarınızdan. Akabinde de Müslüman bir
coğrafyada Müslüman bir anne babadan doğduğunuza şükrediyorsunuz. Haçlı zihniyetinin
çirkefliğine şahit oluyorsunuz. Bu noktada kitabın ilk mülâkatında adı Ebu
Garip Cezaevi'yle özdeşleşen Hacı Ali Kaysi'nin şu sözleri beyninizi
zonklatıyor: "İşgalden önce
Şiilerle Sünniler arasında herhangi bir ayrışma yoktu. Şiiler Sünnilerden,
Sünniler Şiilerden kız alıp veriyorlar, birbirimize her konuda yardımcı
oluyorduk. Hepimiz Şii veya Sünni değil; Iraklı ve Müslüman’dık. Fakat ABD
uyguladığı sinsi politikalarla Şiileri Sünni düşmanı, Sünnileri de Şii düşmanı
yaptı.”
Ümmet Coğrafyası kitabının ikinci
mülâkatında Gazze'de şehit edilen Şeyh Ahmet Yasin'in ardından Hamas'ın başına
geçen ve 2004'te İsrail savaş uçaklarından atılan bombalarla şehit edilen Dr.
Abdülaziz Rantisi'yi, oğlu Ahmet Rantisi'nin gözünden öğreniyoruz. Oğul Rantisi
şehadet mertebesine erişen babasını şöyle anlatıyor:
“Şehit babam Dr. Rantisi toplam on
seneden fazla cezaevinde kaldı. Aslında babamın cezaevi hayatı daha da
uzayacaktı. Fakat Gazzeliler bunu engellediler. Filistin özerk yönetimine bağlı
askerler babamı tekrar tutuklamak için eve geldiler. Arafat’a bağlı iki yüzden
fazla asker evimizin etrafını sardı ve babamın dışarı çıkmasını istediler.
Babam askerlere, ‘Asla evden çıkıp size teslim olmayacağım. Bu evden ancak
tabutum çıkar’ dedi. Askerler evimizin kapısını kırmak için hamlede
bulundukları an Gazze’deki mescidlerden tekbirler eşliğinde, ‘Dr. Rantisi’nin
evi askerler tarafından sarıldı. Ey Müslümanlar, kardeşiniz Rantisi’yi koruyun’
şeklinde çağrılar yapılmaya başlandı, Binlerce Gazzeli evimize girmeye çalışan
askerlerin etrafında toplandı. Arafat’a bağlı askerler kısa bir zaman sonra
daha da kalabalık bir şekilde geri döndüler. Fakat babamı seven Gazzelilerin
dik ve kararlı duruşları nedeniyle askerler evimize yaklaşmaya cesaret edemedi.
O gün binlerce insan sabah namazına kadar babamı korumak için evimizin önünden
ayrılmadı. Babamın tutuklanmasını engellemek için oluşturulan kalabalığın en
önünde yoksul Gazzeliler vardı. Babam bu yoksul insanlara yıllarca sevgi ve
nezaketle yaklaşmış, onların yardımına koşmuştu.”
Gazeteci Adem Özköse İslâm davasını
sırtlamış kişilerle yaptığı röportajlardan oluşan "Ümmet Coğrafyası"
kitabında, ne acıdır ki gündemimizde önemli bir yer teşkil etmeyen, İslâm
ümmetinden yürek yaralayıcı haberler getiriyor bize. Bu söyleşilerde
anlatılanlar bu ümmetin bir ferdi olan bizleri fazlasıyla rahatsız ediyor.
Onların onca rahatsızlıklara muhatap olduğu yerde bizim de, şayet vicdanımız
körelmediyse, rahatsız olmamız gayet tabiidir.
Birçok zulüm ve işkencenin anlatıldığı satırlarda gözyaşı dökmüyorsak
insanlığımızı yitirmişiz demektir. Kalplerimiz taşlaşmamışsa bu anlatılanlar
karşısında duyarsız kalamayız.
Kitapta anlatılanlar da şunu
gösteriyor ki İslâm ümmeti bugün ne yazık ki başsızdır. Osmanlı Devleti tarih
sahnesinden çekileli beri ümmet yetim ve öksüzdür. Bunu bu coğrafyanın
mazlumları, kendileriyle yapılan söyleşilerde de açık açık itiraf ediyorlar.
Ümmet Coğrafyası kitabında
anlatılanlar ümmetin hâlâ tek umudunun Osmanlı'nın devamı olan Türkiye olduğunu
gösteriyor. Zaten Haçlı saldırılarının asıl sebebi de budur.
Adem Özköse tarafından yazılan
"Ümmet Coğrafyası" adlı bu kıymetli kitabı okuduğumuzda İslâm
ümmetinin çektiği sıkıntılar karşısında hüzünlere gark oluyoruz. İslâm dünyasının içinde bulunduğu sıkıntıları
birinci şahısların gözünden öğrenmek isteyenlerin Adem Özköse'nin kaleme aldığı
Ümmet Coğrafyası'nı mutlaka okumaları gerekir.