Bir bahar akşamı,
Yeni yetme çiçeğime düşmüş çiğ damlası gibi
Elmacıklarından süzülürken parıldayan yıldızlar;
Hepsinin alevi bir Anadolu bozkırında canlanır.
Onları yakıp hasret eker topraklarına.

Aslında ne bozkır dert yanar halinden,
Ne de dert açan toprak.
Ama tek bir şey titretir
Yüreğinde yarasını taşıyan Anadolu aslanını:
Ya yabani bir arı senin özünden bal yaparsa diye!

O vakit boşuna mı yanmış olacak koca bozkır?
Tam kalbindeki çiçek başkalarına ümit olurken...
Yiğidin elinde koklanmak dururken
Başka yerlerde solacaksa bu çiçeğin rengi
Ne diye çekmek bu yangının dumanını?

Öyleyse bazen,
İzin vermek gerekir başka beldelerin bulutlarına.
Su versinler hasretin ekildiği
Şu garip bozkırın toprağına.
Kırmızı, kan kırmızı çiçekler açsın kül olan bozkırın mezarına.

İşte şimdi lazımsa bir çıkarım, yayınlarım gönlümde bildirgeler,
Dava dediğin yanmak değildir baharda açan çiçeğe
Ya da içinde gezdirmek değildir bu yangının dumanını.
Dava uğruna baş koyduğum toprağın kışında
Bembeyaz örtüye yavru ceylanın kanı değmesin diye nöbette durmaktır.

Kusura bakma kan kırmızısı hasretlik çiçeğim
Benim işim seni düşünerek ömür geçirmek değil.
Belki yüreğimde özlemim, ama asla eğik durmayan başımla
ve ter dökerken kalem tutan elimde, kulağımda baba duasıyla:
"Rabb'im bu vatana salih insan eylesin..."
( Kan Kırmızısı Hasretlik Çiçeğim başlıklı yazı Hâfi tarafından 29.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.