Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 6.03.2018
Okunma Sayısı : 1669
Yorum Sayısı : 6
Günün Yazısı

Bu Yazı 7.03.2018 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


20  Ocak 2018  Tarihinde  başlayıp  günümüze  kadar  devam  eden  ve  hâla  da  devam  etmekte  olan Afrin'deki savaşı  bazı  insanlarımız  anlamamış  görünüyor. Onlara  göre  Türkiye  Cumhuriyeti  Devleti,  sırf  Esed'e  gıcıklık  olsun  diye  bizim  fakir  ailelerimizin  mazlum  evlatlarını  acımasız  bir  savaşın  içine  sokup  boşu  boşuna  öldürüyorlar.  Tabii  ki  onlara  göre  bizim  evlatlarımız  da  ortada  hiç  bir  sebep  yokken  bir  sürü  insanı  katlediyorlar (!)

Peki  gerçekten  de  bizim  evlatlarımız  boşu boşuna  mı  mı  ölüyorlar  ve  boşu  boşuna  mı  öldürüyorlar?  

Şimdi...Gerçek  olan  bir  şey  varsa  evet  bizim  evlatlarımızın  büyük  bir  çoğunluğu  fakirdir.  Ancak,  bu  fakir  evlatlarımız  Yemen  Çöllerinde  savaşırken  de  fakirdi,  Allahuekber  dağlarında  donarken  de  fakirdi,  Çanakkale'de,  Sakarya'da,  Dumlupınar'da  destanlar  yazarken  de  fakirdi.  İşte  zaten  o  sebepledir  ki  ta o  yıllardan  kalmıştır  şu  türkü:

Yemen yolu çukurdandır
Karavana bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir.

Yani  zenginin  bedel  ödeyip  askere  gitmemesi,  savaşlarda  genelde  fakir  çocuklarının  olması  yeni  bir  durum değil  bu ülkede.  Ama  gelin  görün  ki  sadece  bu döneme  mahsus  bir  uygulamaymış  gibi  anlatılıyor. 

Bir  başka  husus  da  şu:  Atatürk'ün  ''  Yurtta  Sulh,  Cihanda  Sulh ''  Sözünü dillerinden  düşürmeyen  bazı  zevat  her  nedense  aynı  Atatürk'ün  ''   Askeri hareketler, siyasi faaliyetlerin ümitsiz olduğu noktada başlar. Ümidin güvenli bir surette geri dönüşü, orduların hareketinden daha seri hedeflere ulaşmayı temin edebilir.''  Sözünü  nedense  hiç hatırlamazlar.

Peki  siyasi  faaliyetler  ümitsiz  mi?  

İşte  bu  soru  belki  de  tartışmaların  odağındaki  soru.  

''Behemehal şu veya bu nedenler için milleti savaşa sürüklemek taraflısı değilim. savaş zorunlu ve hayat için olmalıdır. gerçek inancım şudur ki milleti savaşa götürünce vicdanımda acı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. lâkin milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir."  Diyen  Atatürk  mesela  hayatta  olsaydı  bugünkü  savaşı  cinayet  ve  boşuboşuna  evlatlarımızı  öldürtmerk  olarak  mı   yorumlayacaktı? Bence  kesinlikle  hayır.  Çünkü  ortada  kırk  senedir  '' Öldüreceğiz ''  Diyen  ve  öldüren   vatan  hainleri  ve  onların  yardakçıları  var.  

İşte  bu  kırk  senedir ''öldüreceğiz''  Diyenleri  görmeyip  de  bugün  halen  ''  Çocuklarımız,  evlatlarımız  bir  hiç  uğruna  boşu boşuna  ölüyor''  Diyen  vatandaşlara  bir  iki  çift  laf  etmenin zamanı  geldi  de  geçiyor  sanırım.

Herşeyden  önce  lütfen  konusu  Dünya  Emekçi  Kadınlar  Günü  olan   ve sadece  iki  saat  sürecek  bir  şiir  etkinliğinde  yarım  saat  ''  Evlatlarımız  boşu  boşuna,  bir  hiç uğruna  ölüyor''  Nutukları  çekmeyin. 

Evet,  bu  yazıyı  niçin  yazdığımı  anlatayım  ki  yukarıdaki  paragrafta  ne  demek  istediğim  anlaşılsın.

03.03.2018  Günü  Bakırköy'de  bir  şiir  etkinliğindeyim.  Etkinlik  saat  16.00 da  başlıyor  ve  18.00  da  bitiyor.  (  O  grubun  uygulaması  böyle  )  Yaklaşık  elli  şair  tek  tek  sahneye  çıkacak  ve  şiirini  okuyacak.  Konumuz  ise  Dünya  Emekçi  Kadınlar  Günü.  

Grubun  sözcüsü  sahneye çıkıyor,  yarım  saat  Afrin'deki  savaşın  lüzumsuzluğundan,  evlatlarımızın  boşu  boşuna  öldürtüldüğünden,  savaşa  gidenlerin  hep  fakir  aile  çocukları  oluşundan  filan  bahsediyor.  Bir  arkadaş  şiddetle  protesto  ediyor  ''  Seni  mi,  dinleyeceğiz.  Biz  buraya  şiir  okumaya  geldik ''  Diye.  

Neyse,  daha  sonra  bir  başka  arkadaş  Mart  ayı  içinde  ölen  şairlerden  bahsediyor.  şairlerden  bahsederken  mart  ayındaki  olaylara  da  giriyor. Ancak  klişe  bir  Çanakkale  Savaşı  var  ama  12 Mart İstiklal  marşımızın  TBMM  de  milli  marş  olarak  kabul  edilmesi  yok.  3  Mart  Tevhid-i  Tedrisat  kanunu  yok.  Ve  hayrettir  ki  yine  3  mart  1924  de  gerçekleşen  halifeliğin  kaldırılışı da  yok.  Sanırım  fazla  uzatmak  istemediğinden  (!)

Nihayet  sıra  bana  geldi.  

Önce  bir  fıkra  anlattım.  Sizlere  de  anlatayım.

Yaşlı  bir amcanın önüne  bir  delikanlı  çıkıp  ''  Amca !  Sigaran  varsa  bana  bir  sigara  verir  misin''  Der.  Adam  ''  Sigaram  yok.  Tütün   var''  deyince  delikanlı  ''  O zaman  tütün  ver''  der.  Adam  tütünü  verir.  Delikanlı  tütünü  sarmak  için  kağıt  da  ister.  Sonra  '' Amca  ben  tütün  saramam.  Şunu  sarsana  ''  der.  Peşinden  ''Amca  çakmağım  yok,  şunu  yaksana''  der  ve  sigarayı  da  yaktırdıktan  sonra  derin  bir  nefes  çekerek  sorar:  ''  Amca  !  Bu  sigara  zararlı  diyorlar.  Bu  konuda  sen  ne  dersin?''  Adam  cevap  verir:  ''  Oğul  !  Tütün  benden,  kağıt  benden,  sarması  benden,  çakmak  benden.  Varsa  bir  zararı  bana.  Sana  ne  oluyor.

Sonra  devam  ettim  ve  dedim  ki:

Eğer  bir  savaşta  ölen  şehidin  cenaze  namazını  bizzat  kendisi  kıldıran  baba  ''  vatan  sağolsun''  Diyorsa  müsaade  edin  de  bu  savaş  boşu  boşuna  bir savaş  mı  yoksa  dolusu  dolusuna  bir  savaş  mı  o  konuda  onlar  konuşsun.  Biz  değil. 

Alkışlayanlar  yanında  somurtanlar  da  oldu  ama  yeni  bir  tartışma  da  başlamadı.  

Evet  ben  derim  ki:

Eğer  bir  şehidin  arkasından  bir  baba  '' Oğlumun  görevini  ben  alacağım''  Diyorsa

Eğer  bir  şehidin  arkasından bir  başka  baba  '' Vatanı  korumak  için  mutlaka  şehit  verilecektir. vatan  Sağolsun''  Diyorsa

Bir  şehidin  eşi ''  vatan  sağolsun''  diyorsa

Bir  şehidin  annesi  ''  Ağlamayacağım, dik  duracağım,  düşmanı  sevindirmeyeceğim''  Diyorsa

Bir  şehidin  sözlüsü  bir  kumandana  ''Beni  de  askere  alın  ''  Diye  yalvarıyorsa

Bırakın  bu  savaşın  boşu  boşuna  mı  dolusu  dolusuna  mı  bir  savaş  olduğunu  onlar bizlere  söylesinler. 

Son  resimdeki genç  kız  çocuğunun  taşıdığı  mangal  gibi  bir  yüreğe sahip  olmayanlar, ordumuzun  morale  en  çok  ihtiyaç  duyduğu  şu  günlerde ya  daha  doğru  konuşsunlar  ya  da   en  azından  susma  nezaketini  göstersinler.  


( Siz Susun Da Onlar Konuşsun. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 6.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.