Keman Kursu - 1-
KEMAN
KURSU -1-
Alacakaranlık yerini akşamın koyu lacivert rengine
devrettiği bir vakitte evime dönmekteydim. Bu kez evime kestirmeden gitmeyi
düşündüm. Fındık bahçelerinin içindeki o ince yolu seçmiştim. Bahçeleri geçer
geçmez dar bir bent yoluna sapmıştım. Yol ne kadar uzamıştı gözlerime. Güya
kestirmeden ana caddeye ulaşacaktım. Yolu daha da uzatmıştım. Çünkü bent yolunu
tadilat nedeniyle çıkışa kapatmışlardı.
“Kahretsin!” diye yüksek sesle gerisin geriye
yürüdüm.
Ay yarım halde gökyüzünü buğulu aydınlatıyordu.
Bulutlar ara ara ayı aralarına alıyordu. Fındık bahçelerine yaklaştığımda
tedirgindim. Sık ağaçların arasından yeniden geçerken farklı hışırtılar
kulağıma çalınıyordu. Anlaşılan rüzgarın etkisiyle yapraklar acayip
hışırdıyordu. Kuru yaprakların üzerinde yürürken çıkan ses bile beni
gerginleştirmişti. Annemin öğrettiği tüm duaları okumaya başladım. Boğazım
kurumaya başlamıştı. Hem yürüyor, hem de söyleniyordum kendi kendime:
“İyi halt ettim! Ne vardı da doğru yolu bıraktım
ki? Al işte sana kestirme bir yol…”
Hınkırma sesi duyunca yüreğim ağzıma geldi. O an
mıhlanmış çivi gibi olduğum yerde durdum.
“Allah’ım o da ne!”
Tabi karanlıkta bana bakan bir çift gözün
izlediğinden habersizdim. Sesin geldiği tarafa başımı çevirdiğimde ayın
ışığında ancak görebildim onu. Gördüğüm beyaz bir attı. Belli ki sahibi
gündüzden bağlamıştı bahçeye. Biraz olsun rahatlamıştım. Adımlarımı daha da
hızlandırdım.
Ay bulutların arasına saklandıkça, gölgeler sanki
gözlerime oyun oynamaktaydılar. Çeşitli şekiller gözbebeklerime
yapışmaktaydılar. Dudaklarımdan Ayetel Kürsü’nün ilk ayetleri dökülüyor,
sonrası takılmış plak gibi boğazıma yapışıyordu. Tekrar besmele çekip;
“Allahü La ilahe…” okuyordum.
Her oynaşan ağaç gölgesini karanlıktan çıkacak bir
sapık sanıp -korkup- sıçrıyordum gerisin geriye. Nihayet ana caddeye ulaştım.
Derin bir nefes alıp siyah gökyüzünü kucakladı
gözlerim. Tam " oh çok şükür!" Diye düşündüğüm an omzuma bir el
dokunmaz mı!
Küçük dilimi yutacaktım az kalsın.
" Evladım koluna girebilir miyim?"
Sesin sahibi tam arkamdaki otobüs durağında oturan,
beni görünce yardım isteyen yaşlı bir kadına aitti.
Gecenin bir vaktinde birinin varlığını hissetmek
bile güzeldi.
“Tabi teyzem,”
Hiç çekinmeden kolumu ona doğru uzattım. O anda yaşlı
kadın, koluma dokunur dokunmaz kolumu öyle bir çekiştirmişti ki az kalsın
dengemi yitirip düşecektim. Yaşından beklenilmeyecek bir kuvvete sahipti.
Koluma asılan eli sert ve kemikliydi. Sesi de çok
kalındı. İçimden şöyle bir düşünce geçmişti:
" Yaşlanınca kadınların sesi kalınlaşıyor.
Hatta yüzünde sert tüyleri de çıkıyor. Kolumda taşıdığım başörtülü teyzemiz de
düşündüğüm, gibi herhalde"
Ben böyle düşünceler içindeyken yaşlı teyze
konuşmaz mı!
" Ah gençlik ah! Ben sizin yaşınızdayken günde
en az 10 km yürürdüm. Şimdiyse kemiklerimdeki romatizmadan dolayı yürüyemez
oldum. İki adım atarken bile
zorlanıyorum. "
Demek beni genç biri sanmıştı. Ona gülümsedim.
" Teyzem bende genç değilim. Fazla hızlı
gidemiyorum."
Yaşlı kadının yüzünü tam göremiyordum. Başörtüsünü alnının
yarısına kadar indirmişti. Üstelik şişe
dibi gibi kalın, gözlerini iri gösteren bir
gözlük takmıştı.
Yaşlı kadın sözlerimi duymazlıktan gelip konuyu
değiştirmişti:
" Sen bu saatte nerden geliyorsun kızım,
nereye gidiyorsun?"
" Kurstan yeni çıktım teyze. Evime
gidiyorum"
" Ha, kurss... Çok iyi, çok iyi."
" Bari öğrenebildin mi Kuranı kızım?"
Ona Kuran kursuna gitmediğimi, müzik dersi aldığımı
söyler söylemez olan olmuştu. Bu arada geniş caddeyi çoktan geçmiştik, ama
kadın koluma sıkı sıkıya öyle bir yapışmıştı ki, ondan kurtulamıyordum.
" İmdaat... Yetişinnnn... Paramı çaldı bu
kadın..!" Diye bağırmaz mı!
O an neye uğradığımı şaşırmıştım! Ne yapacağımı ,
bilemedim. Kaçmaya çalıştım. Kaçamadım. Kadın kuvvetlice kabanıma öyle bir
asılmış çekiştiriyordu ki, ondan kurtulmak çok zordu. Üstelik yaşlı kadın bir
yandan da avaz avaz bağırmaktaydı.
“Yakalayın…Bu kadın benim paramı çaldı!..”
Allah 'ım ya, neydi bu başıma gelen? Akşam akşam
tam belaya çatmıştım. Aklıma o an cep telefonum gelmişti. Fakat elim cebime
varamıyordu ki, polise telefon açayım. Çamaşır gibi silkeliyordu kadın beni.
Hem de beni hırsız yerine koyarak. Aslında diğer elimde tuttuğum fotoğraf
çantamı ve kemanımı kadının kafasına bir vursam, belki ondan kurtulabilirdim.
Ama ya kadına bir şey olursa. İşte o zaman yandığım gündü!
Devam Edecek
Emine Pişiren-Kocaeli
(
Keman Kursu - 1- başlıklı yazı
BelkiBirGün tarafından
22.02.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.