İstediğimizi olamadık çoğumuz. Belki de maddi anlamda hiçbir
şeyimizde yok. Okuyamadık, ev alamadık, yürüdük belki ara sıra dolmuşlara
bindik, borç içinde çırpınıp durduk. Bir elbiseyi giydik yıllarca, şemsiyemiz
bile yoktu belki ıslandık bu hayatta hep.
Evlatlarımız var değil mi ? İstiyoruz ki okusunlar, mevki makam sahibi
olsunlar, madden varlıklı olsunlar şimdi !Öyle ya biz yapamadık, onlar
yapsınlar.
Öyle değil işte , öyle değil , sevgili anneler, babalar ! Olsunlar da ama önce; inanç, maneviyat sahibi, dürüst, vicdanlı, ahlaklı ve edepli olsunlar.
" Sen yorulma, sen uğraşma, sen gitme, sen yapma,, sen ders yap, sen gez, sen toz !" gibi söz ve davranışlarla çocuklarımıza yaklaştıkça, inanın bir gün marazların doğması kaçınılmaz olacaktır.
Evlatlarımıza gösterdiğimiz hoşgörünün dozu ayarlanmadığı surece; geleceğimiz için tehlike çanlarının çalması kaçınılmazdır.
" Üf ! " bile denmeyecek anne ve babaya ; " Uf ! Püf ! Öf !" diyebilen gençlerimizin gittikçe artması büyük bir handikaptır.
Bir milleti derinden olumsuz yönden etkilemenin yolu ahlaki
değerlerini yıkmak ve gençlerin düşüncelerinde algı yönetimi ile kendi fikir ve
düşüncelerini empoze etmektir.
En büyük genç nüfusa sahip olan ülkemiz; AB' ülkelerinin göz dikmesine
sebeptir. Yapılan istatistik ve öngörülere göre 2020 yıllarında başta Hollanda
ve Almanya olmak üzere nüfuslarının yarısı 60 yaşın üstünde olacaktır. Doğum
oranı ve çocuk sahibi aile sayısı çok azdır. Hal böyle olunca; üretimlerine
genç çalışanların montesi gerekmektedir.
İşte o nedenle ; kendi yaşantı ve düşüncelerine yatkın dıştaki gençleri fikren,
ahlaken kendi gençlerine benzer hale getirme çabasındadırlar.
Dış güçlerin güdümüne girmemek için ; dürüst, edepli, ahlak ve vicdan sahibi
kültürlü,uyanık ve maneviyat ve de inançları yüksek çocuklar yetiştirmek
vebalimizdir.