Emin efendi, kendi kendine mırın, kırın ederek - Pek iştahım yok ama bu gün de yemek yeme günü değil biraz atıştır be Emin nasıl olsa, akşama köydeki komşular yemek, aş getiri verirler, getirmesine de, yeter ki sen dayanmasını bil. Başını her iki yana sallayan kadın - Neyse, ya sabır diyerek geri kızın yanına döner, uyuyan Nilgün'ün saçlarını okşarken de - Ne desem garip, küçük yetimim, kim bilir, bizim elimizden seni nasıl bir kader bekliyor, Allah'ım bizi doğru yoldan saptırma, yardımcımız ol, sağlığımızla bizleri sınama, bu masum yavrucağa iyi bir eğitim verip, izninle gelecek vaat edelim, ufku aydınlık olsun, her türlü kaza beladan Nilgün'ü ve cümlemizi ırak eyle diyerek duasını tamamlar.

Avlunun kapısı açılıp içeri giren bir kaç akraba, karı kocaya seslenerek - Hadin gayri, bizle kasabaya kim gelecekse bizler hazırız. Ayşe hanım - Ben evde kızla durayım, kızı yalnız bırakamam, zaten Emin efendi de hazır, merdivenlerden iniyor. Taksiye doluşan akrabaları ve kocasını gönderen, kızın teyzesinin içi birden geçip fena olduğunu hissedince, kadın tahta iskemleye oturup, bir bardak su içer. Nilgün'ün yanına geldiğinden dahi haberi olmayan, teyze  hanım- Kızım, niye uyandın, biraz daha uyu-yaydın ne olurdu. Nilgün - Rüyamda anamı, babamı ablamı gördüm, sanki ölen onlar değildi. gözümü tekrar kapattım ama, rüyam devam etmedi teyze deyip gözleri sulanmıştı. Metanetli olmamız lazım canım, bilirim daha büyük değilsin ama, aklın büyük kuzum. Sabır edeceğiz, sen dua et, ömrüm var olsun, anan gibi değilse de teyzen gibi bakarım. 

Teyze diyerek söze başlayan ama devamını getiremeyen Nilgün'e teyzesi - Söyle kuzum. Kız - Eniştem sana iyi davranıyor mu? Ne söylesen, sanki seni anlamıyormuş gibi ona bakıyorsun, çocuğunuz olsaymış keşke, benim içinde iyi olurdu, birde köpeğim Ateş, neden artık ismi gibi değil, uyuşuk, sanki yaşlanmış gibi, o bana babamın canlı yadigarı kimselere güvenip onu bırakamam. Teyze  Ayşe hanım- Çocuğumuz olur bakalım, Allah büyüktür, hele şimdilik sen varsın, daha bunları konuşmaya çok zamanımız olacak, Ateşin 'Ateş' gibi olması senin elinde, ona bakarken anana, babana, bacına baktığın gibi, sevecen bakarsan, o sana can olup can katar, meraklanma giderken onu da yanımızda götürürüz, şehir olsa pek zor olur, kasaba olunca fark etmez, sen kızımız isen, o da yadigarımız köpeğimiz elbette yanımızda olacaksınız. Neredeyse avluya köyün tüm çocukları doluşmuş, hadi artık yanlarına gidiver kızım- Yok, gitmek istemiyorum, hem onlara söyle gitsinler. Teyze, Ayşe hanım - o çocuklar mutlaka seni teselli etmeye gelmişlerdir ama! 

Çocuklara doğru giden Ayşe teyze - Nilgün'ün canı bu haldeyken, konuşmak istemiyor çocuklar, hadi yavrularım deyip onları avludan uzaklaştırıyor. Aradan geçen saatler köpeği Ateşle oynadığından dolayı  zamanını bi haber geçiren Nilgün'ü köyün meydanına gelen araba sesleri, çocukların gürültülü bağrışmaları, Ateşin havlaması kendine getirdi. - Teyze, neredesin? Annemin, babamın, ablamın tabutları mı geldi yoksa? 

Teyze Ayşe hanım - Allah'ım ya sabır, bu kızı nerelere bırakayım derken, yeğeninin elinden tutup köy meydanına beraberinde savruldu. Meydan ana baba günü olmuş,  cenazeler meydanın karşısındaki caminin musalla taşına köylülerin omuzlarında taşınıyordu. ikindi namazından sonra cenazeler tek, tek mezara defnedildi. Küçük kızın feryatları mezarlığı inletip, yürekleri dağlamıştı. Ayşe hanım bitkin, perişandı fakat hep bir gözlemci ve korumacılıkla Nilgün'ün yanı başındaydı. Eve geldiklerinde neredeyse akşam olacaktı, ne yemek ne aş kimin aklına gelirdi ki, Emin efendinin haricinde! 

Kocasının sesiyle kendine gelen Ayşe hanım, kızın elinden tutup - Hadi teyzem, bak hava kararmadan eve gidelim. Nilgün - Olmaz, onların sesi  kulaklarımda uğulduyor! Can anamı, babamı, ablamı sabaha kadar burada bekleyeceğim, beni görürlerse belki üşümezler, ablam karanlıktan korkar, bak toprağın altından gelen sese, ablamın sesi gibi, gitmemi istemiyor! Emin efendi - Kızım toprağa verilen hiç ağlar mı? Hadi gayri, açlıktan bir hal olduk. 

Nilgün şaşkın ve üzüntüyle teyzesinin kocasına başını kaldırıp - Bana çocuk dersiniz ama çocuklaşan sensin Emin amca, ölmüşe geçmişe bir saygında mı yok! Gidenler benim canlarım değil mi? Sen çocuklar gibi hala, karnım aç diyorsun. Emin amca - De gayri, ölenle ölünmüyor, ölseydim ben ölürdüm, acıyan yer ayrı, acıkan yer ayrı. Ayşe hanım - Patavatsızlığını her yerde göstermek gibi bir özelliğin var ne edeyim ki kocamsın, parmak kadar kıza mezarlık da laf yetiştirir. Kızın ellerini, yüzünü anne sevgisiyle avuçlarının içine alıp seven teyze - Kalk canım, yarına yine geliriz, acın hafifleyene kadar, istersen de her gün! 
( Nilgün Takla Güvercini 4. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 2.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.