“Böylece onları hile ile aldattı (Nihayet onları kandırarak aşağı çekti/ yerlerinden indirdi). Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü (çirkin yerleri kendilerine açıldı). Ve cennet yapraklarından (Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp) üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti.” (7/22)

Şeytanın onları aşağı çekmesi, bilinçlerini maddi alemin özünden maddi aleme yöneltmesidir. Onlar bunu anlayınca hemen maddi vasıtalara yöneldiler. Ki o vasıtalar, önceki bilinçlerinde cennet yapraklarıyken şimdi bahçenin yaprakları olmuştur. Ancak hala bilincin cennedi yönü vardır ki, Allah’ın nidası kulaklarına o gayp aleminden yansır. Bu yansımanın sonrada da devam edebildiğini, peygamberlerden biliyoruz. Bu ayette geçen muvarat, örtmek anlamınadır.

“(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize (öz benliklerimize) zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden (hüsrana uğrayanlardan)oluruz.” (7/23)

Zulmettikleri, görünür zatlarının özünde olan aşkın ve içkin Zat, yani Allah’ın Ruh’undan üflediği ruhtur.

Buyurdu: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekân tutmanız ve nimetlendirilmeniz öngörülmüştür (Size yeryüzünde belli bir süre bir yerleşim ve nasip vardır).”” (7/24)

Ayette kiminiz kiminize dediğine göre, sadece iki insandan bahsedilmiyor. Düşman olmanın anlamı ise dünya insanlık tarihine kısa bir bakışla anlaşılır. Yeryüzünde belli bir süreye kadar mekan tutmak, bildiğimiz bu günkü anlamda cennedi bilinçten uzak bir dünya hayatı sürecinden geçmek zorunda olduğumuz ancak bu hayatın sonunda tekrar asıl kaynağımıza (bu sefer cennedi ya da cehennemi bir bilinç halinde) döneceğimiz gerçeğini simgeler.

“Orada yaşar, orada ölür, oradan çıkarılırsınız.” (7/25)  Şu anda da olan bu değil midir?

“Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık (indirdik). Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır (Hayırlı olan, takva elbisesidir). Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).” (7/26)

 

 Bu ayette, elbisenin indirildiği söylenir ki, bu bildiğimiz anlamda elbise için mantıksız bir terim olur. Prof. Dr. Süleyman Ateş, “Anladığımız kadarıyla şeytanın Adem ile eşinden soyduğu elbise, onların avretlerinin farkında olmadıkları bir durumdan avretlerini fark edecek duruma gelmelerini simgeler.” der. Burada demek istenen, hayvani bir bilinçten (nasıl ki hayvanlar çıplak olduklarının bilincinde değildir), insani bir bilince yükselme halidir. Ayette geçen takva elbisesi, takva hissi, haya, utanma duygusu ve Allah korkusu demektir ve bu nedenle koruyucudur.

 

                        Hamdi Yazır’ın, incelediğimiz ayetler için söylediklerini, genel olarak şöyle yorumlayabiliriz: “Bu hitaplar bir ya da iki kişiye değil, genel olarak insan türüne yapılmıştır ve meleklerin Ademe secdesi de, her insana yönelik bir secdedir. Yani bu secde emri Adem’in şahsına mahsus değil, soyuna, cinsine ait bir şeref ve ayrıcalıktır. Bu durumda Adem’i yalnız ilk insan olmak üzere değil, genellikle insan cinsinin mahiyetini temsil eden genel bir misal, başka bir deyişle cins ismi olarak düşünmek, ayetlerin sözgelimine daha uygundur. İblise gelince, o, hayır ve üstünlüğe bakışını sadece maddi unsurlarla sınırlamış, gayeye bakmamıştır. Ateş çamurdan daha üstündür, üstün maddeden yaratılan da daha üstün olur çıkarımını yapmış ancak bu çıkarımdaki ateşin çamurdan üstün tutulma kabulünün bile tartışılır olduğunu dikkate almayıp, peşinen kabul etmiştir. Bu hal, eşyanın özelliklerini ve üstünlüklerini kereminden eşyaya bahşeden Yaratıcıyı da maddeye mahkum varsaymak anlamına gelir. Hiç düşünmemiştir ki çamurla ateşin özündeki fark da, sadece Yaratıcı’nın tahsisine borçlu olan bir yaradılış farından başka bir şey değildir. Demek ki sadece maddeye yöneliş, şeytani bir vasıf taşır. Gerçekte, yaradılış açısından ikisi de mahluk olmak ve Yaratıcı’nın hükmüne mahkum bulunmak bakımından eşit olmalarının yanında, özelliklerinin bir kıyaslaması yapılacak olursa, toprağa mahsus özelliklerin, ateşe mahsus özelliklerden daha üstün ve kapsamlı olduğu da söylenebilir. Hele ahlaki bir temsille düşünüldüğü zaman, ateşin hiddet, şiddet, telaş ve ızdırabına, kibire eğimli ve yayılmacı olmasına karşılık, toprağın vakar ve sakinliği, sabır, sebat ve dayanıklılığı,  yumuşaklığı ve cömertliği, seçme ve olgunlaştırma yeteneği, vericiliği daha üstündür denebilir. Ancak iblis, bilgiyi Hak’tan değil nefsinden aldığı için, yanılmıştır. Maddenin özelliklerine yüklediği yanlış kıyaslamaların yanında, Adem’i sadece çamurdan, hatta kendini de sadece ateşten sayarak, bir yanılgıya daha düşmüştür. Ancak Allah’ın öfke hitabı karşısında, yaratıkların varlığının hiçbir şey olmadığını hatırlayıp, derhal yok edilmekten korkarak, zillet ve hakaretle de olsa hayatı ölüme tercih etmiş, beni onların tekrar diriltecekleri güne kadar geciktir ve bana süre tanı demiştir. Buradan anlaşılıyor ki iblis aslında Yüce Yaratıcı’yı inkar etmediği gibi, öldükten sonra dirilmeyi de inkar ediyor değildir; o biliyormuş ki Adem’in nesli ve soyu olacak, bir müddet yaşayacaklar, sonra ölecekler ve bir gün gelip dirilecekler. Şu halde iblisin küfrü, Allah’ı ve ahireti inkar şeklinde değil, emir ve yükümlülüğü ve amelin gereğini inkar ile tartışma şeklindedir. Allah, şüphelenme, sen munzarindensin, yani eceli tehir edilenlerdensin diyerek, zaten iblisin bu isteğini ezelde yerine getirmiş olduğunu ancak iblisin kendi ümitsizliği ve korkusuna kapılarak bunu bilememe haline geldiği gerçeğini vurgular. Adem’e secde emri, iblisin iç yüzünü ortaya koyan ve meleklerden ayırt eden bir imtihan olduğu gibi, İblisin ecelinin geri bırakılması da, Adem ve soyu hakkında bir imtihan olacaktır. Ve iblis, isyanı sonucunda Allah’tan istediği süreyi, kendince kendi kovulmuşluğuna neden olan Adem’den intikam alarak geçirmek istemesine rağmen, Adem isyanının ardından tövbe ederek asıl haline dönmek istemiştir. Zaten başlangıçta Adem’le Havva, hiç kimse yalan yere Allah’a yemin etmez sandıklarından iblise kanmışlardır. İblisin deyim yerindeyse bu zihni yapısı, ben zaten yandım ümitsizliğine dayanır ve yanmama sebep olanlar da yansın, ve beni bu yola iten Allah’ın yolu üzerine olanları, Allah’ın yolundan ayrılarak, bir nevi Allah’tan da intikam alayım düşüncelerine bağlanabilir. Ve iblisce, Allah, insanlardan çoğunu şükür eden, itaatkar kimseler olarak bulmayacak ve böylece haşa üzülecek yada pişman olup insana yanlış bir değer verdiğini anlayacaktır. Kur’an’da geçen “Şüphesiz iblis, onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı” (34/20) ayeti gereği, iblisin bu zannında doğru olması ya da kötülük azmiyle insanlar üzerinde bu zannını gerçekleştirmesi, hâşâ Allah’ın aleyhine olan değil, ne yazık ki insanların ve iblisin aleyhine olan bir durumdur."

 

                       Yine Hamdi Yazır’ın ilettiklerine göre, denilir ki Adem beş şey ile bahtiyar oldu: Emre karşı gelmeyi itiraf etmek, pişmanlık duymak, nefsini kötülemek, tevbe etmek ve rahmetten ümidini kesmemek. Buna mukabil, iblis de beş şeyle bedbaht oldu: günahını kabul etmemek, pişmanlık duymamak, kendini kınamamak, azgınlığını Allah’a bağlamak ve rahmetten ümidini kesmek. Bununla birlikte, ilahi emir ve yasaklara karşı gelmekle herhangi bir günah afedilmiş olsa bile, mutlak temizlenme gereği, bu durum, mertebeden inmeye de sebep olacaktır.Adem ve Havva, bu nedenle cennetten kovulmuştur. Burada insanın emir ve yasaklara karşı gelmesi, bir nevi hamurunda olan araştırma ve merak duygusunun da eseri olarak düşünülebilir.

 

( Ya Hu Ve Adem - 2.bölüm Adem Ve Evrim - 9 - başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 2/2/2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu