Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 27.12.2016
Okunma Sayısı : 1365
Yorum Sayısı : 2


Nereden nereye, sözde artık seksenli yıllara giriş yapacaktık. Ama konu konuyu açıyor işte ve
düşünüyorumda bizim neslimizde ne çok yaşanmışlık varmış. 

Kolay değil iki darbe görmüşüz, bir de savaş. Bir de bunların hayatımıza etkileri, böyle oluncada 
anlat anlat bitmiyor. 

Uzaktan uzağa kurtuluşuna sevindiğimiz soydaşlarımızı ve Kıbrıs'ı görmek 2014 yılında kısmet oldu. 

O günleri yaşayıp da gidenler, kıbrıs ziyaretlerinde bir başka türlü etkilenmiştir. Beni en çok
etkileyen iki şey oldu güzel Kıbrıs'da. Birincisi ilk çıkartmanın yapıldığı Karaoğlanoğlu Şehitliği, 
"Kıbrıs Harekâtı sonucunda ölen Türk Silahlı Kuvvetleri askerlerinin (subay, astsubay, erbaş ve erler) 
anısına Türkiye tarafından yapılan Girne'deki şehitlik. Şehitliğe, Kıbrıs Harekâtı'nda Kıbrıs'a ilk 
çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri alayının komutanı olan Halil İbrahim Karaoğlanoğlu'nun ismi verilmiştir.

8 subay, 5 astsubay, 57 erbaş ve er olmak üzere toplam 70 TSK askeri bu şehitlikte yatmaktadır.
20 Temmuz 1976 tarihinde açıldıktan sonra 29 Ekim 1994 tarihinde de restorasyon çalışmaları bitmiştir.

Girişindeki iki ana sütun Kıbrıs Türkleri tarafından anavatan olarak kabul edilen Türkiye'ye açılan 
kapıyı temsil etmektedir. Batıdaki heykeller Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni temsil ederken, doğuda 
yer alan heykeller Türkiye'yi temsil eder. Bu iki heykel arasında bulunan boşluk ise Türkiye'ye açılan 
pencereyi temsil eder. Heykelin dört ayrı ayak üzerinde durması ise düzenlenen harekâtın dört gün 
içinde tamamlandığını belirtir."

Şehitliği ziyaretim sırasında orada bulunan topluluğa bütün bunlar ve oradaki mehmetçiklerin nasıl
şehit edildiği nöbetçi asker tarafından anlatıldı. Asker olayları yaşıyormuş gibi öyle bir anlattı ki,
ben ve oradaki diğer ziyaretçiler göz yaşlarımızı tutamadık. Bazı kadın arkadaşlar asker konuşurken
orada duramadılar uzaklara kaçtılar.

Aslında askerin etkileyici anlatımı yanında beni etkileyen başka şeylerde vardı. Şehitliğe baktıkça
orada yatan askerleri gördükçe, uzakta da olsa o günleri yaşayan birisi  olarak düşündüklerim; Bizler
o günlerde şurayı ele geçirdik, burayı ele geçirdik, şu Yunan uçağını düşürdük, bu kadar Rum 
öldürdük haberlerini sevinç çığlıkları ile karşılıyorduk. Oysa Türkiye'de yaşayan Rumlar gibi o 
Rumların içinde de, savaşı istemeyen, barış yanlısı, sağ duyulu insanlar yok muydu? Rahmetli Ecevit
Savaş için değil, barış için gidiyoruz, sadece adada yaşayan Türklere değil Rumlara da barış getirmeye
gidiyoruz demişti. Evet bu doğruydu belki. Ama yüzlerce masum insanın öldüğüde bir gerçekti.

Harekat öncesi Rumların yıllar süren vahşeti, katliamları, silah kaçakçılarının olayları körüklemesi
hepsi, hepsi emperyalizmin birer oyunu değil miydi? İşte benim olduğu gibi, oradaki  bir çok kişinin
göz yaşlarının altında yatan sadece o duygu yüklü anlar değil, aynı zamanda bu gerçeklerdi.

Bizler o günlerde ordumuzun teçhizat bakımından üstün olduğunu düşünüyorduk. Oysa sonradan 
öğrendiğim bazı şeyler bunun hiç de böyle olmadığını gösterdi. Kendi gemimizi batırmamız dışında, Beşparmak dağlarında telsiz yetersizliği nedeniyle, düşman sanarak  bir biriyle savaşıp şehit veren 
birliklerimiz bile olmuş.

Rahmetli anacığımın çocukluğumda söylediği savaş çok kötü bir şey sözü ne kadar haklıydı. Yine
Harekatlarda görevli bir gazinin sözleride bu söylediklerimi doğrular niteliktedir. 

" En haklı savaş bile barıştan değerli olamaz. Savaşı haklı ve haksız diye ayıranlar da var. Şartlar 
zorunlu hale getirdi savaştım. Yeniden aynı şartlar olsa gene savaşırım. Ancak savaşın bittiği gün bir 
kez daha savaş olmaması için inadına bir barış savaşçısı olurum.

 Savaşta binalar yıkılabilir. Onların yerine yenileri hatta daha kullanışlı olanları yapılabilir. 
Ancak savaşta doğal olmayan bir şekilde yaşamını yitirenler geri gelmez. Atılan nutuklar, kameralar 
önünde söylenenleri boşverin hangi ananın yüreği ölen evladının acısına dayanabilir?"  
 
Otuz altıncı bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Otuz Altıncı Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 27.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu