1 Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru Yirmi Altıncı Bölüm

Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 17.12.2016
Okunma Sayısı : 1681
Yorum Sayısı : 2
Günün Yazısı

Bu Yazı 18.12.2016 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

Rahmetli babam fotoğraf çekmeye çok meraklıydı. Denizli-Çardak gezimizin hemen her anı da halen 
kare kare eski albümlerde mevcut. 

O zamanlar Türkiye de henüz renkli fotoğraf teknolojisi çok azdı. Ama o zamanlardan kalan o siyah 
beyaz fotoğraflar biz o günün gençleri için hayatımızın en renkli siyah beyaz anılarıdır. Büyüklerimizin 
çoğu şimdi hayatta değil ancak bizler onları hatıralarda yaşatıyoruz.
 
İrfan ve ben henüz evden çıkmadan köylü teyzeler evi doldurmaya başladılar.
 
Amad mı gelmiş, Amad mı gelmiş? Diyen koşup geliyordu.
 
- Ne edip  goyyonuz? Hangırıya Amad? Geldi dedilerdi yo mu? Hava da öle sıcak ki, biyol ırahmat 
yasada az serinlesek.
 
Kadınların bu konuşmalarına ve sürekli babamı sormalarına hepimiz şaşırmıştık, ama daha fazla 
dayanamayan küçük ablam  biraz onların şivesini taklit ederek bombayı patlattı.
 
-Ne oluyor ya biz de buradayız, ne o her gelen Amad mı gelmiş diye soruyor. Amad evde mi duruyo
kine.
 
-Ne deding bizim gıız? Zaten hastayım, sooma gareee, öskürü öskürü bitmediii. soonuda hurama  
hööle bi ağrı girdi. kıpırdeyemeyyon. Tokturu gitçen hindi buradan.
 
Ben bu tatlı şiveyi çözmeye çalışırken komşu teyzeler gelmeye devam ediyordu.
 
-Gız Kezbannn, Amad gelmiş dedile, doru mu? Çok sıcak gı, dilim damaım kurudu, bi su verive.
 
Her gelen su isteyince Kezban yengenin de dayanamayıp verdiği cevap çok güzeldi.
 
-Noldu? Duz mu yaladingiz gız? 

Ne güzeldir ege şivesi
 
Eğer bu şiveye yabancıysanız Herkes cik-cuk'le konuştuğu için son derece şirin gelir kulağa.  Hatta 
gülmekten ciddiye almanız zordur Denizli şivesiyle konuşan birini.
 
Lakin Egenin hatta belki Türkiye'nin en tatlı şivesi, konuşmasıdır.
 
  Bu yörelerde pazar yerinde dolaşmak da çok keyiflidir. Ortalıkta bir saat dolaşıp diyalogları dinlemek 
bile meditasyon etkisi yapabilir. 
 
Örneğin:
 
- Domat daatıveecenmi iki gilo. 
- Daattim daattim. Aha suracıkta. Alıveecen mi?
- Alcem de tobayi açıveecen mi?
- Açcem de paramı çıkarıveemedim, bi dakka bekleyiveecen mi?
- Bekleyiveririm nolcekkii... şeklinde uzar gider. 
Bir süre ortalıkta dolaştıktan sonra "beni bak" denilmesi normal gelmeye bile başlayabilir...
 
Denizli'de iki kadın pazarda karşılaşırsa şu repliğin geçmesi kuvvetle muhtemeldir:
 
-Ne buuuu neree gidik gidesiiin? 
-Çocuklaaa döndeeme (dondurma) isteepturuu ne zımandıı... 
 
-Pazarı varem de dalagan alem.. (Pazara gidip ısırgan otu alayım) 
 
Mesela bir de "biyol" kelimesi vardır, bir şey isterken kullanılır. 
 
- Biyol ötüvee çil horozum (bir kere öter misin çil horozum?) gibi...
 
- Yine başka yörelerde de kullanılan "dinelmek" kelimesi (ayakta durmak) anlamında
 
- Bizimoğlan orda dinelme de beni bi çay yap. (Çocuğum ayakta durma da bana bir çay yap)
 
Öyle güzel ki bir kaç şey daha söylemek istiyorum.
 
-Yavrım ben onu nezmandır söleboturum... Bilip batırın mı? (yavrum ben onu nezamandan beri söyleyip duruyorum, biliyor musun?) 
 
--Dede neden bu böyle?
-Sus bakem gapçıkaazlı!
-O ne demek dede?
-Höyt höyt edip durma bakem gömüveecem şimcik depçiğine!
 
İşte böyle. Bu ve bunun gibi kendine ait söylenişi son derece komik, ama ne anlama geldiği tam bir 
muamma olan kelimeler içerir bu şive,  belki ne anlama geldiğini Denizlililerin bile bilmediği. (Kaynak 
ekşi sözlük)

Babamlar akşam yemeği için geldiklerinde annem dayanamayıp sordu.

-Ahmet neden hep köyün kadınları geliyor, erkekler neden arayıp sormuyorlar seni?
Babam sanki biraz  tedirgin gibi cevap verdi.
-Canım erkeklerle köyde görüştük. Hem o kadınların hepsi bir zamanlar benim arkadaşımdı.

Biz çocuklar kıkırdayınca annem bize doğru ters ters baktı. Kim bilir belki de babamın bu cevabına
hem şaşırmış, hem de biraz kıskanmıştı.

Bir kaç gün sonra dostlarımızın bizim için düzenlediği çok güzel bir sürprizle karşılaştık.

Yirmi altıncı bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN


 
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru Yirmi Altıncı Bölüm başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 17.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.