Bu Sefer De Başlıksız Olsun…
Bu bir
anı yazısı değildir.
***************************************
Yıllar
önceydi. Görev yaptığım Manavgat, dünyanın
en güzel köşelerinden
biri olduğu için
yakın akrabalarım özellikle
yaz mevsimlerinde sık
sık gelirlerdi benim
fakirhaneye.
İşte yine böyle
bir yaz mevsiminde
babam, üvey annem ve
kardeşlerim benim yanıma
gelmişlerdi. Hep birlikte
Manavgat Çayı civarlarında
dolaşıp temiz hava
alıyorduk. Birden önümüze
bir keçi sürüsü çıktı.
Minicik oğlakları görünce
kendileri de henüz
minik birer çocuk olan kardeşlerim
oğlakları sevmek için ellerini
uzattıkları anda az
ileriden canavar bir
çoban köpeğinin bize
doğru koşmaya başladığını
gördük. Vaziyet
tehlikeliydi. Hepimizi birden
ısırık manyağı yapardı
bu canavar. Hepimiz korkudan
donmuş kalmıştık.
Rahmetli babam gayet soğukkanlı bir
şekilde ‘’Arkama geçin’’
dedi. Biz bir saniyeden
bile az süren
o zaman diliminde
babamın arkasına geçtik. Babam hemen yere
çömeldi, ellerini pençe
şeklinde ileri uzatıp
tam burnunun dibine
kadar salyalarını akıta
akıta gelmiş olan
köpeğe karşı ‘’Hırrrrrr’’
diye hırlamaya başladı. İşte
o anda saldırgan
çoban köpeği ani
bir fren yaparak
zınk diye durdu. Hırlamayı
kesti. Sonra sürüyü
önüne katıp yürümeye
başladı.
Hepimiz babamın bu
hareketine şaşırmıştık. Bize
döndü ve ‘’
Herkese anlayacağı dilden
hitap etmek lazım’’
Dedi.
Evet..Herkese anlayacağı dilden
hitap etmek lazım
illevelakin bu şekilde
hitap etmek sorunlara çözüm
getiriyor mu her zaman?
Çok daha
eski senelerde yani
yaklaşık elli üç, elli
dört sene önce komşumuzun çocuğu Mevlüt,
yaklaşık olarak her hafta
benden temiz bir
dayak yerdi. Ancak dayak
arsızı mı olmuştu
yoksa bir hastalık
mıydı bilemem bunca
dayak yemesine rağmen
bana bulaşmaktan da kendini
alıkoyamazdı bir türlü.
Dayağı yer, ertesi gün
arkadaş oluruz, bir
hafta sürer bu
arkadaşlık, sonra kaşıntısı
tutar bir posta
dayağını mutlaka yerdi.
Ben artık bıktım
bu Mevlüt’e dayak atmaktan
ama o dayak
yemeden bıkmadı. Derken bir
gün bana sızlandı
‘’ Ya ben herkesten
dayak yiyorum. Dövebildiğim
hiç kimse yok.
Hatta sakat olmana rağmen
senden bile dayak
yiyorum.’’ Hali içler acısıydı.
‘’Bak Mevlüt ! Baban faytoncu. Onun
çok da güzel
bir kamçısı var.
İşte o kamçıyı
eline alsan var
ya, dövemeyeceğin hiç
kimse kalmaz’’
Mevlüt hemen ahıra
koştu ve babasına ait
yedek kamçıyı aldı. İlk
denemeyi benim üzerimde yaptı.
Evet..Sonunda o da
dayak atmaya başlamıştı.
Kendi ellerimle çözümü Mevlüt’ün ellerine vermiştim. O
dayaktan sonra Mevlüt
bir daha bana
bulaşmadı. O da rahatlamıştı
ben de…
Evet…
Bazen, bazı şeyleri
çözüme ulaştırabilmeniz için
önünüzde çok fazla seçenek
yoktur. Ya karşınızdakinin anladığı
dilden konuşacaksınız ya da
sonunda dayağı yiyeceğinizi
bile bile çılgınca
fikirler ve düşünceler
üreteceksiniz.
Ülkemizde 2002 seçimlerinden bu
yana ne zaman
terör çok sayıda can alsa
temcit pilavı gibi
önümüze sürülen bir
laf buzdolabından çıkarılıp
ısıtılarak ya da
soğuk soğuk önümüze konmaktadır:
‘’ 2000 Yılında bu
ülkede terör bitmişti.’’
2000 Yılında bu ülkede
terör naaahhh bitmişti.
Haa eğer
‘’Terör bitmişti’’ derken
kastedilen şey o
yıllarda teröre verilen
kurban sayısının sıfır
olması ise bu
ülkede evet 2002 yılında terör
bitmişti. O şekilde değerlendirecek olursak
2013 yılında da terör bir
kez daha bitmişti.
Çünkü evet gerçekten
de 2000 yılında
terör sebebiyle ölüm
sıfıra inmişken 2013
yılında da sıfırdı. Ya
da her iki
yılda da sıfıra
yakındı.
-Biz terörü çözmüştük
+Nasıl çözmüştünüz.
-Bak o
yıllarda şu kadar
terörist öldürmüşüz.
Yani ne
kadar çok terörist öldürmüşsek
o derece terörü
çözmüş oluyoruz (!)
2000 yılında aslında
ortada çözülmüş olan hiç
bir şey yoktu.Çünkü
eğer terör denen
belanın çözümü ne
kadar terörist öldürdüğümüz
ile ilgilisiyle 2000
yılına kadar öldürülmüş
olan terörist sayısının
misliyle fazlası şu
son bir iki ay içinde gerçekleştirildi. Ama görüldüğü
gibi ortada çözülen hiç
bir şey yok.
Artık her Allahın günü
şehitler veriyoruz teröre.
Evet. Zaman zaman benim
de acıyla ‘’Apo’yu
asalım. Bu meselenin
çözümü bu’’ dememe
rağmen elbette ki
akıllıca ve mantıklıca düşündüğünüzde bunun
sadece ve sadece
dökülen kanlara karşı bir yüreğimizin
soğuması operasyonu olacağı,
daha da başka
hiç bir anlamı
olmayacağı kesindir. Çünkü artık
ABD nin en
büyük müttefiki, pyd
ise; AB, pyd yi,
Ypg yi
( dolayısıyla pkk yı)
terör örgütü değil
de bizim bir siyasi
liderimiz gibi ‘’Kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum’’
olarak görüyorsa bu
mesele öyle Apo’nun
idamı ya da
yakalanan teröristlerin meydanlarda
ibret-i alem için idamı ile çözülecek
bir konu değildir.
İçi patlayıcı dolu
bir arabayı havaya uçurup
kendi canından da
olmayı göze almış
gözü dönmüş insanları darağaçlarıyla, idamlarla
korkutmak ve sindirmek
bir hayalden öteye
anlam taşımıyor realite
dünyasında.
‘’Ama istatistikler 2000 yılında
terörün bittiğini gösteriyor.’’
İstatikler???
Vatandaşın bir ayağını
+100 derece kaynamış
suya öteki ayağını
- 50 derece soğuk suya sokmuşlar. İstatistikçi
raporunu yazmış: ‘’
Bu adam + 50
derecelik bir ısıyla
ısınmaktadır’’
Yukarıdaki grafik bize
terörün hangi yıllarda
bittiğini göstermiyor. Hangi
yıllarda daha az can aldığını
gösteriyor. İkisi çok
farklı hususlar…
Terörist 2000 yılında
da 2013 yılında
da bir beklenti
içindeydi.
2000 yılında ABD
nin, pimi çekilmiş
bir el bombası
gibi kucağımıza koyduğu başkanları
Apo’nun akıbetinin ne
olacağının beklentisi ve her
şeyden önce önderlerinin(!) uyuz bir
köpek gibi ‘’
Devletimin emrindeyim’’ demesinin
şaşkınlığını yaşıyorlardı. O bakımdan
beklemedeydiler.
2013 yılındaki beklentileri
ise artık İmralı’ya
heyetlerin gitmeye başlaması, akabinde önderlerinin(!) mesajlarının
artık meydanlarda açık açık
okunması sonrasında ‘’Artık
cici çocuk olun ‘’ Diye kulaklarına fısıldayanların talimatları
neticesinde yine bir
bekleme dönemiydi. Yani
ortada biten bir
terör yoktu.
Eğer grafiklere ve istatistiklere bakacak
olursak teröre karşı
en başarısız olunduğu
yıl 1993-1994 yıllarıdır.
Oysa bu gün pek
çok kişinin dillendirdiği
‘’ Mecliste hain görmek
isteniyoruz’’ çözümü ilk
kez bu dönemde 4 Mart
1994 de fiiliyata dökülmüş;
‘’Ama bunlar milletvekili,
dokunulmazlıkları var’’ Diyenlere
başbakan Tansu Çiller ‘’
Başlarım onların dokunulmazlıklarına’’ Diye cevap
vermiş gerçekten de
dokunulmazlıklarına başlamıştı.
Kısacası terör ne 1994 de (
DEP li milletvekillerinin hapse
atılmasıyla) ne 2000 yılında
ne de 2013
yılında bitmiş değildi.
Peki biter mi? Ya
da soruyu ‘’ Terörün
bitmesi için ne
yapılması gerekir’’ Diye
sormak lazım?.
Öncelikle belirteyim bu
terör belası bitmez. Çünkü
nasıl ki TBMM
de birileri arkasını
teröriste dayayıp öylece
orgazma ulaşıyorsa aynı
şekilde terörist de
arkasını birilerine dayamış
o vaziyette orgazm oluyor.
Teröristi önüne alan
ise teröriste arkasını
dayayana da dayadığı
için her bakımdan
mutlu ve memnun. Böyle
bir zevk fırtınası
var olduğu müddetçe
terör biter mi
hiç?
Öte taraftan karşınızdaki
bu canavar sürüsü
sizden belirli bir
şey istemiyor. Yani ‘’ Tamam
yahu gel ne
istersen vereyim ‘’ dediğinizde
‘’Şunu şunu isterim’’
dediği belirli bir şey
yok. Nitekim Güneydoğu’da
öğretmenlik yaptığım süre içinde
bizzat gördüm ki ‘’Teceden haklarımızı
alacağız’’ Diyenlere ‘’ Ne
gibi haklar mesela?’’ Diye
sorduğumuzda önümüze koydukları
somut bir şey
yoktu. Öte taraftan
2002 yılından beri
bu ülkeyi yöneten
iktidar ne istediler
de vermedi ki?
Evet..Mevcut iktidar, kendisine
gelinceye kadar ‘’
Bunlara anladıkları dilden
konuşmak lazım’’ Diyerek elinde
abaküs ‘’ Bu
gün bizden şu
kadar, onlardan bu
kadar ölmüş’’ ün hesaplarını
yapmış ve öldürdüğü
teröriste karşılık ne
kadar asker ve polisin öldüğüne
bakarak ‘’ Hımmm bayağı
bayağı terörün kökünü kazıdık’’ diye şişinenleri
görmüş ama aynı
zamanda teröristin hâla silahlı
ve hâla dağlarda,
şehirlerde olduğunu da
görmüştü.
İşte bu sebeple Kürtçe televizyondan
tutun da İmralı’ya
heyet göndermeye, Habur’da
dağdan inen teröristin
ayağına kırmızı halı
sermeye varana kadar, terörist, askeri
kışlalarımızın önünde resmi geçit
yaparken ‘’ Gördük
ama çözüm sürecine
zarar gelmesin diye
ses çıkarmadık’’ a kadar, Başta
Diyarbakır olmak üzere
artık illerin isimlerinin
bile değiştirildiği tabelalara kadar ve
dahası ‘’Aman rahatsız
olmasılar’’ Diye resmi kurumlardaki
TC amblemlerinin sökülmesi ‘’
Türk’üm’’ diye başlayan andımızın
kaldırılmasına kadar hiç
bir hükumetin asla
göze alamayacağı tamamen
farklı bir yol
tuttu. Hatta ‘’Hain Apo’’
gitti ‘’Sayın Öcalan’’
dönemi bile başladı.
Yani hükumet ‘’Anladıkları
dilden konuşarak o silahları
bırakmalarını sağlamak mümkün
değil, bir de hiç denenmemiş
olan bir yol
deneyim de silahları
bıraktırayım’’ Diye Diyarbakır’’ın Amed,
Van’ın Wan, Siirt’in
Sêrt, Bitlis’in Bêdlis, Batman’ın
Êlih olmasına bile
göz yumuldu ki
artık bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak
mesela Diyarbakır’a gittiğimizde
Türkiye’nin bir ilinde
miyiz yoksa yabancı
bir ülkede miyiz
şaşırdık.
Sırf silahlarını bıraksınlar,
teröre son versinler
diye hiç kimsenin
aklının ucundan bile
geçmeyecek tavizler verildi.
Yani hükumet ‘’ Bıktım
ulan sizlerden ‘’ Diyerek
sonunda dayak yiyeceğini
bile bile/ ya
da göze alarak
sırf bu kavga
artık bitsin umuduyla ben misal
bir yola sapmıştı.
Ama terörist Mevlüt
gibi değildi. Mevlüt bana bir
kere dayak attıktan
sonra o kamçıyı
bir daha kullanmamış
ve çok iyi
arkadaş olmuştuk. Oysa
terörist dayak atmaya
başlayınca ‘’ Ne kadar çok
dayak atarsam o
derece daha fazla
ve etkili olarak
her istediğimi yaptırırım.’’
Diye düşünmeye başladı.
İşte bu
noktada hükumet tekrar
eski metoda yani ‘’Anladıkları dilden
konuşma’’ metoduna döndü. Çünkü
bilinen başka bir
metot da yoktu.
Peki gerçekten de bu
terör belasını defedecek
bir yol yöntem
yok mudur?
Eminim vardır. Mutlaka vardır. Ancak
işte o çözümün
ne olduğunu görecek
durumda değiliz hiç
birimiz.
‘’Terör nasıl biter kardeşim?’’
Soru gayet açık.
Ancak cevaba gelelim.
-Sen ve
senin gibiler AKP ye oy
vermeseydi terör diye bir şey
olmazdı.
-Asıl seninkiler HDP
nin barajı aşması
için canla başla çalışmasalardı olmazdı
terör.
-Sizin ırkçılığınız yüzünden
terör bu gün
bu kadar tırmanmış
durumda.
-Doğu çok ihmal
edildi. Zavallılar ezildiler,
büzüldüler, ince eleklerden
süzüldüler. O yüzden
tüm bu terör.
-Hep sizin hainliğinizden.
-Asıl sizin hainliğinizden.
Ve daha
niceleri…
‘’Terör nasıl biter?’’
diye sormaya da
korkuyorum kendi adıma.
Zira terörün nasıl
biteceğini değil de ‘’ Vallahi
benim bu terör
ile uzak yakın
bir alakam yok,
hep benim dışımdakilerin suçu’’
diyerek kendimizin ne
kadar ak- pak olduğunu
izah etmeyle meşgulüz. Bizim dışımızdaki
herkes bir şekilde
terörün müsebbibi…
Peki çözüm?
Pardon sormuyorum. Tekrar
başa dönüp çözüm
yerine sebepleri dinlemek
istemiyorum çünkü.
Haa aklıma bir çözüm
geliyor ama…Yok yok
dünkü gibi asalım,
meydanlarda sallandıralım değil.
Dünkü yazım bir
önceki günün acısıyla
kaleme alınmış bir
yazıydı. Yani aslında
tabii ki Apo
asılsın, Tüm teröristler
ibret-i alem için
meydanlarda sallandırılsın ama
bunlar terörü çözecek
şeyler değil.
Aklımdaki çözüm mü?
Hani diyorum ki
12 Eylül günü
sıkı yönetim ilan edilmişti
de o güne
kadar akan kan bir
gecede şak diye
kesilmiş, tüm örgütler
bir gecede yok
olmuştu ya. Hani
diyorum şimdi de
öyle bir şey
yapıp her evin, her
binanın, her kurum
ve kuruluşun önüne
askeri, polisi dikip
ev ev arama
yaptıktan sonra kaşının üzerinde gözü
olan herkesi içeri
tıksa devlet. Sonra
anasından emdiği sütü
fitil fitil burnundan
dökse. Kuru demeden
yaş demeden ‘’
Devletin bekası için’’
Diyerekten aleyhine en
küçük bir laf
söyleyeni bile deliğe
tıkıp süründürse ( Mesela bu
yazım dolayısıyla ben
de olabilirim ) İçeri tıktıkları insanlar zindanlarda inim
inim inlerken dışarıdakileri de ‘’
Parçala Behçet ‘’
ya da ‘’ Kartal-Pendik, Gittik
geldik’’ Türü filmlerle
uyuştursa? Bir taraftan insanları
‘’ Beş atış Yirmi beş’’ Türü porno
filmlerle uyuştururken bir
taraftan da seçmeli
olan Din Dersini
lise son sınıflara
kadar mecburi yapsa?
Pardon hali hazırda
zaten zorunlu değil
mi? O zaman, Üniversitelerde de zorunlu
yapsa?
Biliyorum. Pek beğenmediniz
ama benim aklıma
başka çözüm gelmiyor.
Sizlerin varsa buyurun
bekliyorum.
Peki, bir arkadaşın
yazdığı gibi ‘’Solcu
olmadan insan olmak
mümkün olmaz’’ Türünden bir
çözüm üreten olursa ne
olacak?
Razıyım… Yeter ki bir
çözüm sunun da
varsın böyle bir
şey olsun. Bunca siyasinin, akademisyenin, uzmanın
ve azmanın saçmaladığı
bir ülkede bir de sade vatandaş
saçmalamış çok mu?
RESİM: Terörü bitirmek ya da teröre karşı başarı sağlamak bu mudur yani?
(
Bu Sefer De Başlıksız Olsun… başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
13.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.