Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 11/17/2016
Okunma Sayısı : 1283
Yorum Sayısı : 3


Dedem, ananem, dayım, teyzem şimdi hiç birisi hayatta değil. Mekanları cennet olsun, ışıklar
içinde yatsınlar. 

Amin...

Dedem Davut efendi önceleri çok varlıklı bir insanmış, babası Adıyaman'ın en zenginlerinden
birisi olduğu için ona ve kardeşi Rıza bey'e babalarının vefatından sonra yüklü bir miras
kalmış. 

Aslında babalarını kaybetmeden önce her ikisi de memuriyete başlamış. Dedem Gümrük memuru olurken, 
Rıza bey ise öğretmen olarak Düzce'de göreve başlamış ve orada baş öğretmen olmuş.

Dedem mirastan kendine düşen payla bir deve kervanı satın almış. Baş öğretmen Rıza bey ise 
Düzce'ye bağlı merkeze yaklaşık 9 km mesafede bir çiftlik kurmuş, daha sonra yanında çalışan 
köylülerin ailelerinin gelişmesi sonucunda çiftlik bir köy haline gelmiş Çiftlik köy adını almış.

Dedem Davut efendi ise satın almış olduğu deve kervanını bir çobana emanet etmiş. Ama sanırım
çoban develere gereği gibi bakmadığı için susuz kalan develer hiyam denen bir hastalığa yakalanarak telef olmuşlar.

"Bu hastalığın adı Kur'an ı Kerim'de de geçmektedir. Nitekim yüce Allah cehennemlikleri
tavsif ederken "Elbetteki cehennemin zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı hep
ondan dolduracaksınız. Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. Susuzluk hastalığı (Him)'naya
yakalanmış develerin içişi gibi içeceksiniz (İçtikçe susuzluğunuz artacaktır) İşte kıyamet
gününde onların ziyafeti bu şekilde olacaktır." buyurmaktadır. (Vakıa-52-56) 

Bu durum dedemi çok üzmüş, iri yapılı babayiğit bir insan olmasına rağmen yakalandığı 
amansız bir hastalık neticesinde otuz yaşında hayata gözlerini yummuş.

Henüz memuriyetin başında olduğu için, büyük anneme maaş bağlanamadığından Kadıncağız 
üç çocuğu ile hiç bir geliri olmadan kalmış. Yirmi üç yaşında dul kalan Ananem Hayriye hanım
ömrünün sonuna kadar bir daha hiç evlenmedi.

Madur duruma düşen aile bir süre komşuların himayesinde kalmış. Daha sonra Rıza bey Adıyaman'a 
gelerek hepsini alıp Çiftlikköy'e götürmüş.

Böylece aile kısa süren bir sefaletten kurtulup, bu güzel köyde amcalarının himayesinde
uzun süre yaşamışlar. 

O muhterem insan annemi ve kardeşlerini kendi çocuklarından hiç bir zaman ayrı tutmamış. 
Ancak bir kaç yıl sonra tayini Adapazarı'na çıkmış. Buna rağmen yine de annemleri mağdur
etmemiş.

Yengesi ve yeğenleri yine onun himayesinde aynı köyde yaşamaya devam etmişler. Bu arada 
dayım Ahmet bey askerlik çağına gelmiş ve askere gitmiş.

Ne yazık ki Rıza bey baş öğretmen olarak görev yaptığı Adapazarı'da 20 Haziran 1943 tarihinde 
meydana gelen ve 43 Depremi olarak bilinen 346 kişinin yaşamını yitirdiği depremde eşi ile 
birlikte hayatını kaybetmiş.

Onun ölümünden sonra büyük annem, annem ve teyzem çok zor günler geçirmişler. Rıza
beyin çocukları Çiftlikköy'ü köylülere satmış. Onlarsa her ne kadar köylüler çok iyi davransa da
köy de sığıntı gibi kalmışlar.

Anneannem zaman zaman köylülerin tarlalarında çalışmış. İmecelere yardım etmiş. Buradan
aldığı üç beş kuruşla çocuklarını geçindirmeye uğraşmış.

Annemin anlattığı bir olay beni çok etkilemiştir. Eylül ayına denk gelen bir ramazan günüymüş
Eylül yağmurlarında oralara sığırcık kuşları düşermiş. Bir gün iftar saatine yakın büyük annem 
eteğine doldurduğu bir sürü sığırcık kuşu ile eve gelmiş. Uzun süre et yemeyen aile için bu olay 
o gün tam bir ziyafetmiş.

Ramazan hürmetine el açtık Rabb'imize
Dost eyle kalbimizi yolu kevser olanla
O nur-ı Kuran ile hoş gelmiş hanemize
İnsanın olma vakti sehere dek duanla
Nasiplendir rızkından kullarını Yarabbi
Cennet ile kesiştir yollarını Yarabbi

Muhammed (s.a.v) ümmetine göster ki ruh-ı nevin
O ilahi fazilet gözden akan yaş olsun
Sofrası bereketle dolup taşsın her evin
Kudretini görmeyip inanmayan taş olsun
Aka kara diyeni felak eyle Yarabbi
Haram lokma yiyeni helak eyle Yarabbi

Susamış yüreklere sel olsun mübarek ay
Bir yudum su diyene aksın gönül dağından
Cennet ırmaklarına sal olsun mübarek ay
Oruçları açılsın zemzemin bardağından
Seherleri bekleyen şeb-i hayat Yarabbi
Senin  verdiğin her rızk abıhayat Yarabbi

Bu gecede ufukta yanacak bin bir kandil
Geceden güne sıcak güneş ile doğacak
Alnımızdaki teri silecek beyaz mendil
İftarda Bismillahlar yağmur gibi yağacak
İman gücünden mahrum etme bizi Yarabbi
Cehennem ateşine atma bizi Yarabbi

Doyur ki yoksulları bir sığırcık kuşuyla
Görmeyen gözler görsün o büyük kudretini
Zikretsin bütün alem iman ile huşuyla
Unutmasın insanlar soyunu fıtratını
Nasiplendir rızkından kullarını Yarabbi
Cennet ile kesiştir yollarını Yarabbi

Nihayetinde dayım Ahmet bey askerden dönmüş, annem ve teyzem artık genç kızlık çağına 
gelmişler. Baba mesleğini seçen dayımın Mardin iline atanması ile birlikte aile hep
beraber oraya göç etmiş. Böylelikle zor günler sona ermiş.

İkinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Dedem Davut Efendi İkinci Bölüm başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 11/17/2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.