Manyak Herif ! 2. Bölüm
Resmen şairin ya
da ne bileyim
işte adamın birinin
dediği gibi binmiştik
bir alamete gidiyorduk kıyamete.
Bu gidişin sonu
Kadıköy değil Tahtalıköy gibi
görünüyordu çünkü… Sedat
gaz pedalına yüklendikçe
yüklenmişti. Biz üç
yolcunun yapacağı tek
şey anın keyfini
çıkartmaktan ibaretti.
SAMİ- ( Nurten Hanım’a) Eeee,
Göksu’ya bir alem-i
âb eylemeye gitmediğinize
göre nereye gidiyorsunuz
böyle?
NURTEN- Kadıköy’den Emninönü’ne
geçeceğiz Sami Bey.
Mısır çarşısından bu
manyağa ( Kamil’i kastediyor
tabii ki) hamster alacağız.
Şaşırmıştım tabii ki. Altmış
üç yaşında bir
insan ne kadar
bunamış olursa olsun
hamsteri yani bir
çeşit fareyi ne
yapacaktı ki?
Merakla sordum.
SAMİ- Allah Allah.
Hamsteri ne yapacaksınız?
KAMİL- Ya Sami sen
de çok cahilsin.
Hamster ne yapılır?
Yiyeceğim elbette.
Gözlerim dehşetle açılmıştı.
Nurten Hanım derhal
olaya müdahale etti.
NURTEN- Ah Sami
Bey ahhh. Bir
an başından ayrılsam
yiyecek zavallı hayvancıkları. İşin
doğrusu önce farkında
değildim. Eve hamster
alıyoruz iki gün
demeden ortadan kayboluyor.
Bu arada da
bu arkadaşın olacak
sapık ha bire şişmanlıyor.
Oysa ben bunu
ebe gümeci, kuzu kulağı, madımak
gibi otlarla besliyorum.
Yani böylesine şişmemesi
lazım.
SAMİ- Yanlış bir
kanaat. Sığırlar da
ot yiyor ama
maşallahları var. Hatta
fil de ot obur
bir hayvandır.
NURTEN- Neyse… Canan Karatay’a
gittiğimizde ‘’ Bunu
protein manyağı yapmışsın
ayol’’ Deyince hamsterlerin
nereye kaybolduğu ortaya çıktı.
Şimdi yine niye alıyorum
peki? Yiyemeyecek ya.
Çünkü ben başındayım.
Yiyemeyince sinirden iyice
zayıflayacak da insana
benzeyecek biraz.
SAMİ- Vay arkadaşım benim
vay. Demek Hamster
ha?
ASUDE- Sedaaatttt. Hamster
ne?
SEDAT- Ne hamsteri şekerim?
ASUDE- Ulan duymuyor musun? Orada
bir hamster muhabbeti
yapılıyor.
SEDAT- Benim kulaklarım sana
programlı hayatım. Hiç
kimseyi duyduğum yok.
ASUDE- Sor bakalım neymiş
hamster. İyi bir
şeyse al bi tane
bana da.
Sedat arkasını bile
dönmeden seslendi
SEDAT- Hooop sayın
yolcular. Asude soruyor.
Hamster ne?
KAMİL- Cricetidae familyasına dahil otçul bir
çeşit tarla faresidir. Eti çok lezzetlidir. Tecrübeyle
sabit.
SEDAT-( Asudeye ) Tarlada yetişen bir
çeşit otmuş hayatım.
Çok lezzetli olduğunu
söylüyor buradaki bir
amca.
ASUDE- Güzell. Gelirken
bana hamster getir
o halde.
SEDAT- Baş üstüne hayatım. Ne demişler ‘’ Vaasa
evinizde fare, buluruz
ona da çare. Ha
ha haaaaa.
ASUDE- İğrenç köpek. Fareden
ne kadar korktuğumu
biliyorsun o yüzden
bana böyle iğrenç
bir espri yapıyorsun
değil mi?
Eyvah eyvah. Sedat
tam anlamıyla ayvayı
yemişti. Elinde bir
hamsterle Asude’nin karşısına
çıktığı anda olabilecekleri düşününce
Sedat adına iliklerime
kadar ürperdim.
*****
Efendim, İstanbul trafiği malum. Otobüsümüz tam olarak…
Hay Allahım ya. Şimdi o durağın adını nasıl yazacağım ? Yaz yaz bitecek gibi değil ki. Neyse yine de yazayım.
Evet, otobüsümüz tam olarak ‘’Türkiye Çimento Müstahsilleri Teknik ve
Anadolu Teknik ve Endüstri
Meslek Lisesi Durağı’’nda
durmak zorunda kaldı.
Çünkü trafik tıkandı
bir anda.
İnanmıyorsunuz belki ama vallahi
billahi bizim hatta
ismi böyle olan
bir durak var.
Bazen bir yolcu
biniyor ve soruyor.
‘’ Şoför bey Türkiye
Çimento Müstahsilleri Birliği Teknik ve
Anadolu Teknik ve Endüstri
Meslek Lisesi Durağından
geçer mi? Diye.
Yolcu bunu diyene
kadar durağı çoktaaan
geçmiş oluyoruz.
Dahili anonsta bu
durağın adını söyleyen
kızcağız, öğrendiğime göre
bu kadar uzun
bir durak adını
sabır ve sebatla söylediği
için İ.E.T.T tarafından
ödüllendirilerek İ.E.T.T Genel
Müdür Yardımcılığına getirilmiş.
Neyse efendim. Otobüsümüz
durakta durdu ama
kapıyı açmıyor Sedat.
Yine de fırsat
bu fırsat deyip
yerimden kalkarak Sedat’ın
önündeki bir sürü
düğmeye bastıktan sonra
nihayet kapıyı açtım.
Açmamla birlikte içeri
kim girse iyi?
Bizim Mualla Tekdemir
Teyze.
Tabii ki
başka yolcular da
var ama onlar
teferruat?
MUALLA TEKDEMİR - ( Yokkk. Cesur bir
insan sayılırım ama
onun yaşını yazacak
kadar cesur değilim.
Emekli Muhasebe Şefi.
Aynı zamanda müthiş
bir şair.)
GENÇ KIZ- Bildiğiniz emocu
tiplerden herhangi bir
kız.
MUALLA- ( Sedat’a) Üsküdar
mı evladım?
SAMİ- Oooo Mualla Hanım Teyze. Sizi
buralara hangi rüzgarlar
attı böyle?
MUALLA- Rüzgar kırdı
dalımı / Ellerin günahı
ne/ Ben yitirdim yolumu / Yolların
günahı ne.
SAMİ- Ah bu yaşlılığın
gözü kör olsun.
Yolunuzu şaşırdınız yine değil
mi?
MUALLA- Yürüdüm yavaş
yavaş/ Kundurama değdi
taş/ Şaşırdıysam şaşırdım/ Sana
ne ey arkadaş?
İyidir hoştur da
biraz asabidir Mualla
Teyze. Tıpkı ben gibi. O
yüzden alemde ben
nasıl ki ‘’Agresif
Şair ‘’ olarak bilinirsem o da ‘’Sabıkalı
Şair ‘’ olarak bilinir. Yine
de Mualla Teyzenin
olduğu yerde agresiflik
yapamam tabii ki.
SAMİ-Hanım Teyzeciğim bu
araba Üsküdar’a gitmiyor.
İn sen olmazsa.
11 M yi bekle ona
bin.
SEDAT- Otur teyze. Sen
bakma bu bunağa.
Üsküdar’a gidiyoruz.
SAMİ- Nasıl Üsküdar’a
gidiyoruz ya? Ulan
bu 13 B değil
mi? 13 B de
Kadıköy otobüsü değil
mi?
ASUDE- Benimle dalaşmayacaktın moruk.
Ha ha haaaaa.
DİĞER YOLCULAR- Şoför
bey Üsküdar mı
Kadıköy mü? Ona göre binelim.
SAMİ- Kadıköy
SEDAT ve ASUDE- Üsküdar
KAMİL- Malatya - Pötürge.
NURTEN- Ne Malatyası- Ne
Pötürgesi ayol. Balıkesir-
Ayvalık.
MUALLA- Ben Sirkeci’ye gidecektim.
Evde sirke bitmiş
de.
KAMİL- Şimdi bol
sirkeli, sarımsaklı bir işkembe
olacaktı ki şurada. Ahhh
ahhh.
MUALLA- Mardin kapısından atlayacaksın / Az
ye Kamil az ye, çatlayacaksın.
Kamil, Nurten Hanım, Ben,
Mualla Teyze, hepimiz şair
ve yazar olduğumuz için birbirimizi
tanıyoruz tabii ki.
Otobüs tam bir
curcuna. Aklı başında yolcular
sağlık ve selametleri
açısından otobüsten inseler
de genç bir
kız inmedi.
SAMİ-( Mualla Teyzeye ) Şiir etkinliğine
mi Mualla Hanım?
MUALLA- Yok Sami beycim. Sirkeciden
lokum filan alacaktım.
Hazır gitmişken sirke
de alayım bari
dedim.
SAMİ- Fatih’ten Sirkeciye gideyim
derken Anadolu yakasına geçtin
ve Ümraniye Soyak-
Yenişehire kadar vardın demek.
Helal olsun.
MUALLA- Soyak-Yenişiehir miydi
o otobüse bindiğim
yer. Oraya da Sabiha
Gökçen Hava alanından gelmişim.
SAMİ- İnanılır gibi değil. Fatih’ten Sirkeci’ye
gitmek için yola
çıkmak ve Kurtköy’e kadar
gitmek gerçekten de
dehşet bir şey.
MUALLA- Evet ya.. Bence
de Sirkeci o kadar uzak
olmamalıydı.
SAMİ- Değildir zaten ya
neyse. Eee Sirkeci’ye
sadece sirke almaya
mı gidecektiniz?
MUALLA- Yok, bizim Hayrünisa,
-Nurlar içinde yatsın.- Onun
kırk mevlidini yapmak için
mevlit şekeri almaya gidiyordum.
Hazır Sirkeci’ye gitmişken sirke de
alacaktım.
SAMİ- Allah Allah. Hayrünisa
Hanım öldü mü?
Çok üzüldümmm.
MUALLA- Ayol sen
bana bildirmemiş miydin kırk
gün önce ‘’ Hayrünisa Hanım
Rahmet-i Rahmana kavuştu
‘’Diye.
SAMİ- Ah
Mualla Hanım aahhh.
Ben size ‘’Rahmet-i
rahmana kavuştu ‘’ mu
dedim? Ben size ‘’Servet-i
sâmâna ‘’ Kavuştu dedim.
MUALLA- Yani şimdi
ben kırk gündür
boşuna mı siyahlar
giyip yas tutuyorum
Hayrünisacıım gitti diye?
Yahu arkasından ‘’Gittiiiiiiii’’ Diye
şiir bile yazmıştım.
KAMİL- Kim samana kavuşmuş?
Samanı ne yapacakmış
ki?
GENÇ KIZ- (
Yaklaşık yarım saat
çantasında akbil kartını
aradıktan sonra ) Amcalar,
teyzeler, fazla akbili
olan var mı?
KAMİL- Geç otur be
kızım. Şoförün akbil
gördüğü mü var?
Gerçekten de Sedat’ın
akbil, makbil görecek
hali yoktu. Yol
açılır açılmaz yine
gazı kökledi ama o ne? Ümraniye
istikametine kıvrılacağına
bastırdı gidiyor ve aman Allah’ım.
Mustafa Kemal Mahallesine
saptı. Yani adam resmen
Üsküdar’a gidiyor.
Derhal telefona sarıldım.
SAMİ- Alo Hayri Bey.
Sedat Mustafa Kemal Mahallesine saptı.
Acil olarak Bulgurlu’da polis
barikat filan kursun,
durdurun bu manyağı.
HAYRİ- Tamam beyefendi. Aramızda
kalsın ama bu
sefer polislerin arasına
karışıp on dörtlüyü Allah
ne verdiyse boşaltacağım
bu Sedat şerefsizinin
üzerine. Kim vurduya gidecek
namussuz.
SAMİ- Yazık yahu.
Aslan gibi delikanlı
Sedat.
ASUDE- ( Sedat’a) O Emekli tarih
öğretmeni olacak yosma
sana mı asılıyor
yine? Ona neymiş
senin aslan gibi
delikanlı olman?
SAMİ- ( Hayri’ye) Aga vaz
geçtim. Sen vur bu Sedat’ı.
Sırf şu Asude
denen şıllık dul kalsın
diye vur.
HAYRİ- Ben o Asudenin.
Biiipp. Biiiip biiiip.
MUALLA- Âsude hedefine varmaz
söz neye yarar/ Çıkmazlar içindeyken sorular cevap
arar./ Aşk yolundan irkildim düşüncem sarpa sarar / Uçan
kuştan kıskanan helalim olamadın….Asude kim?
KAMİL- Bir çeşit yemek.
NURTEN- Ne yemeği
yahu. Şoför beyin
eşi.
ASUDE- Sedaaatttt. Polis yolları
tutacakmış. Duydun değil
mi?
SEDAT- Merak etme
hayatım. Bir sürü
alternatif yol var.
Hepsini tutacak değiller
ya.
Gerçekten de Sedat
ana yolu bırakıp
mahalle aralarına daldı.
Artık neredeyiz, nereye
gidiyoruz sadece Sedat
biliyor.
KAMİL- Çok hızlı gidiyor
bu şoför. İnşallah
bir kaza yapıp
da şu harika
tipime bir zeval
getirmez.
GENÇ KIZ- Ohoooo,
amcama bak sen.
Daha tipim diyor.
Tip de tip
olsa bari. Sen de
tipim dersen ya ben
ne yapayım.
SAMİ- Ayıp ayıp.
İnsan dedesi yaşındaki
adama tipsiz der
mi?
GENÇ KIZ- Mübarek belediye otobüsü
değil, Dar-ül aceze
aracı sanki.
MUALLA- Zulmü alkışlayamam, zalimi
asla sevemem/ Yüreğim çok yufkadır,
bir hayvanı dövemem. / Böyle uyuz
kızları hemen yanımdan koğarım.
SAMİ- Koğamazsın ki.
MUALLA- Ne koğamaması..Vallahi boğarım.
Genç kız
Mualla Teyzenin gözlerindeki
ürpertici bakışları görünce
süt dökmüş kedi
misali pıtsı.
İşte bu
minval üzere yola
devam ederken artık
tepemizde uçan bir
polis helikopteri de bize katılmış
ve sürekli anons
ediyordu.
‘’34 J.E.T. 998877 Plakalı
araç sürücüsü. Lütfen
aracınızı sağa çekip
durun.
Polis helikopteri durun
diyordu ama Sedat’ın acelesi
vardı. Çünkü girdiği
ara sokaklar sebebiyle ne
kadar hız yaparsa
yapsın sadece beş dakikası
kalmıştı. Beş dakika
içinde Üsküdar’da olamazsa
Asude oyacaktı onu.
Evetttt. Artık bitirelim bu
macerayı.
Sonunda Kadıköy’e diye bindiğimiz ( Pardon Mualla
Teyze Üsküdar’a diye
binmişti.) belediye otobüsü Üsküdar’a varmıştı.
Varmasına varmıştı ama
Sedat hâla kapıları
açmıyordu.
KAMİL- Şoför bey
oğlum kapıları açar mısınız?
ASUDE- Kapıyı açsana
lan.
SEDAT- Ah hayatım yine
anahtarını unuttun değil
mi? Güzelim, paspasın
altında yedeği var
ya.
Mualla Teyze ve Nurten Hanım belediye otobüsünün
içinde paspas arıyorlar. Önce paspası
bulacaklar, sonra altından
anahtarı alacak ve kapıyı
açıp hepimizi hâlasa
kavuşturacaklar (!)
ASUDE- Lan MANYAK HERİF.
Kapıyı aç diyorum
sana.
SEDAT- Tamam şekerim kızma.
Anahtarı bulayım, hemen
açıyorum.
KAMİL- Yahu otobüsün
kapılarını açsana be
adam.
ASUDE- Ulan duymuyor
musun. Otobüsün kapılarını
açsana geri zekalı.
Ya Rabbi
şükür. Sedat nihayet
hangi kapıyı açması
gerektiğini anladı da
dışarı çıkabildik.
Dışarı çıktıktan sonra otobüstekilerin her
biri kendi yollarına
gitti tabii ki. Ben de son
defa Hayri’yi aradım.
SAMİ- Aloooo Hayriii.
Biz Üsküdar’a geldik.
Her şeye rağmen Asude’nin
sayesinde Sedat kapıları
açtı ve dışarı
çıktık.
HAYRİ- Ben o Asude’nin
biiiipp biiippp biiipppp.
SAMİ- Ben de
beraber.
----------------------------------------------------------
NOT: Bu öyküde %100 gerçek olan
iki şey var:
1- Bizim
Soyak Yenişehir- Kadıköy
hattında, Soyak Yenişehir’e oldukça yakın ‘’Türkiye Çimento
Müstahsilleri Birliği Teknik ve
Anadolu Teknik ve Endüstri
Meslek Lisesi ‘’ diye
bir durağımız var.
2- Bir Belediye otobüsü
yolculuğumuzda yolculuğun başından
sonuna kadar cep
telefonu ile birileriyle
konuşan şoförümüz son durağa
vardığımızda yaklaşık beş
dakika ‘’ Şoför bey
lütfen kapıları açar mısınız’’ diye uyarmamızdan sonra otobüsün kapılarını
açtı ve biz
yolcular aşağı indik.
Öylesine dalmıştı telefonla
konuşmaya.
Öykünün diğer kısımlarına
gelince: I ıh.. Söylemem ))))))))))))))
(
Manyak Herif ! 2. Bölüm başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
18.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.