Gafil avlandım belli ki
Ve uzandım sere serpe,
Aşkı yitik bir güncede
can buldum sakilce,
Yine de yad ettiğim
ismin değil mi
Yüreğin tekeri?
Saf tuttum en derinde,
Hibe ettiğim gönülsüz
şarkıları tevafuk bildim gece gündüz:
Kor ateşlere mademki
uzattım elimi,
Makberdi isyanımdaki
tufan;
Aşktı sefil faninin
gönlünü kavuran.
Tümden gelen bir
hezeyanı teğet geçti evren;
Çepeçevre boykot
edildiğim ömrün yanık yaprağında
Tütsülerle yağma edildi
ruhum;
Tepe taklak olduğum
evrelerde cin çarptı yüreğimi
Ve basireti bağlanmış
bir muskada yok oldu sevda.
Sızan kinayelerle
karalandı kâinat,
Hüküm veren ceberut
gölgeler nasıl da istimlâk etti
Rahmini aşkın ve ömrün:
Sona gelmeden evrildim
sinsice,
Beyhude bir güftede yer
buldum birdenbire:
Mağlup düşlerin
tedirginliği
Mademki bulaşmıştı
üstüme,
Dengini arayan bir
Mevla’ya rast geldim
Kâfirin güncesinde
Ve usulca fısıldadım
bildiğim tüm duaları:
Af diledim umutları
ekip kuru bahçeme
Hani olur da yeniden
doğurur annem beni:
Sarmalında yitip
gidenlerin,
Matemlere bürünen efkârımdan
bilip bilmeden gocunurum.
Aslında gergefi idi
ömrün
Sokulduğum ana kucağı;
Dingin bir ömrün ayak
sesi, olsun diye diledim
Gecenin bir vakti
Ve ermediğim sabahların
çetelesinde kayboldum
Ölüm öncesi.
Aşka koşut mu?
Sersemliğin
boyutsuzluğu mu?
Düne varmadan yakalayamadığım
yarında
Saklı bir yalan mı
yüreğin meylettiği?
Ve daha binlercesi
heybemde;
Anlık bir hezeyana
rehin verdim vereli kalbimi
Uçurtmalarımda saklı
pamuk şekerim.
Ellerim yapış yapış;
Hayli ıslak gözlerim,
Bir o kadar devingen
bulutlar kanarken
Ve kanmışken ben
yalanlara;
Doğduğum güne lanet
okumasam da
Israrcı bir kadere
döktüm içimi,
Yitip gidenlerin
şerefine.
Ölmeyi ertelemek olmasa
gerek
Ereceğim kerevet.
Yine de yeminliyim
Mevkidaş iklimlere;
Sır tutan bir lehçede
açmışken penceresini
Geçit vermez bir
lehçede
Evrildiğim ve
istiflediğim günahlara
Döktüğüm isyanlara
Yüklediğim gölgelere de
nazire eden
Güneşi görmezden
gelemem:
En içli dokunuşa
meyleden
Bilinmez istikameti
kaderin tuttuğu safın.