uzak bir çölde yeniden kuruldu zaman
tam vaktine ayarlandı kum saatinin son kumu
bu cinayete tanık olmasın diye
Sfenkslerin gözlerine mil çekildi
mühürlendi söze dair ne varsa
okyanus fısıltısı bile ispiyon sayıldı
dedim ya çöl
belki Kara kum, belki Gobi, belki Kerbela
kıl çadırların gölgesinde bir hançer çıktı kınından
ışıl ışıl, Acem işi belli
sapı sedef
taşı firuze
ant içmiş öldürmeye
ay ışında parladı, çifte su verilmiş çeliği
vurdu
vurdu
bir daha vurdu
hançerin kanını sildi gömleğine
sonra döndü arkasını gitti
o kancık şehirde, yerlere serildi gençliğin
üç gün üç gece kan tükürdün, inledin
çöl rüzgarı emdi çığlıklarını
toplandı başucuna her devrin fırıldakları
nasihatler dinledin
aradan yıllar, yılar geçti
uzak denizlere vurdun kendini
ceylan derilerine, kil tabletlere destanını yazdın
zaman içinde yedi uyuyanlar misali uyandın
o derin uykudan
kösler vuruldu beyninin kılcallarında
fermanlar okundu kalbinin kuytu köşelerinde
“aşk yalan”
“aşk yalan” diye
o an anladın, yel değirmenleri ile savaştığını
kalktı gözlerindeki o tül perde
bir pusula gibi rehber bildiğin
hayal meyal görsen de aramaktan hiç vazgeçmediğin
o fildişi kule
kayboldu birden bire
oysa…
sen uzaklarda ararken
yanı başındaydı o fildişi kule
sen görmedin
görmek istemedin belki de…