‘’Annemin erkeklere olan nefretini anlamsız bulur, gülüp geçerdim
sözlerine.
Derken,
Bir gece onu ağlarken gördüm. Titreyen elleri ve her şeye rağmen şaha
kalkan başıyla kanepenin bir ucuna sığınmış annemi iç çekerken hatırlıyor küçük
bedenim, şimdilerde. Bulutların evin çatılarından uzak durması gerektiğini, evin nemli duvarlarına değen başımdan aşağı bir zembil
gibi yağan yağmurlarım ile anladım o gün.
Annemin gözyaşına olan
nefretini anlamsız bulur gülüp geçerdim zamansız kahkahalarına.
Derken, dokuzlu yaşlarım da insanların arsız kahkahalarının yanında annemin
gülüşlerinde ki acıyı hissettim.
Dokuzlu yaşlarımda annemin gökyüzü ile ne alıp
veremediğinin olduğunu merak eder dikerdim bakışlarımı yıldızlara.
Derken, onlu yaşlarımda bir
gece kendimi dışarı attığımda anladım ‘Yıldızlar sevgi nöbeti geçiren her ruh
için beklermiş geceyi. Evlerin çatılarına yaklaşırmış kapkare bir oda da kapkara
yağmurlara göz kırpmak ve umudu hatırlatmak için’
Hayatın anneme olan nefretini
anlamsız bulur dimdik durmayı öğrenirdi yüreğim, yanında sürüklediği
hırçınlıkla.
Derken; ’annenin kaderi kızlarına olmasın ‘diye dua edişine ’’ amin’’ dedim
sessizce.
İnsanlardan korkmuyordum o yaşlarımda. Zor günlerin altından nasıl
kalkılacağını güçlü bir kadından öğrenmiştim çünkü. Ta ki; yirmili yaşlarıma
gelip o sevginin eksikliğini ne annemin yüreği ne de başka bir adamın
sevgisinin dolduramadığının acziyeti ile kıvranıp dururken babamın yükselen
sesinin altında korktum ilk kez insanlardan. Buz kesilen yüreğim ile babamın
bize olan nefretini anlamsız bulur soğur geçerdim iyice yüreğinden,
Derken, bir sabah;
Bedenim krizlerde, düşüncelerim ise geçmişin ensesinden sana sesleniyor
baba,
Ve sen duymuyorsun…
Bir damla gözyaşı daha süzülüyor
gözlerimden, ağzıma doluyor tuzu. Kavuruyor yüreğimde ki yaramı! Hissediyor
musun baba, yüreğimde ki acıyı? Yine annemin sesi mi kulaklarımda yankılanan? Ellerime
değen kim baba? Annem mi? Sen neredesin
baba? Gözlerim puslu hayal gibisin. Yanımda mısın? Geldin mi yoksa?
Nasıl oldu diye soruyorsun anama, iyi değilim! Yüreğim seni arıyor baba!
O da ne ? ürperdim. Ayaklarım da bir
el var gezinen ve bir cümle var kulaklarıma değen;
‘’Ayakları buz gibi olmuş’’…
Üşüyormuşum! Farkında değilim, yüreğimin soğukluğundan, bedenimin.
Üşüdüğünü hissettin ya baba, dokundun ya ayaklarıma, ayaklarım hep üşüsün,
yeter ki sen okşa.
Yüreğim de üşüyor baba! Yeter ki sen
farkına var diye, varsın hep üşüsün. Kim bilir belki günün birin de ayaklarıma
dokunduğun gibi,
Dokunursun yüreğime, ısınır vücudumdan önce gönlüm.
Üşüyorum baba…
Üşüyor kızın baba…
Üşümeden daha çok hayatta;
Dokun ruhuma baba.’’
Diye, düşünürken hastane de o zamanlar anladım ; Bir damla sevginin
barınmadığı gönüller de kötülüğün olacağına,
O zamanlar anladım; Babamın kendi içinde ki sevgisizlikti onu bu denli
acımasızlaştıran.
Ve inandım ‘Baktığında bir çiçeğe veya bir böceğe okuyabiliyor musun
onların rengini? Sesini duyabiliyor musun?
Ve ya gözlerinde ki o sevgiyi, hırçınlığı hissedebiliyor musun? Bencilliğinin
ve ya içinde ki huzursuzluğun sebebini bilmek istiyorsan aç bak bir yüreğine!
Ne kadar kalmış sevgi tohumu sen de. Ki; olgun bir sen büyüsün yüreğinde’’
Şimdi, annemin gözleri ve sözleri yüreğimde
yeniden gökyüzünün altındayım. Yanımda ise annemin erkeklere olan nefretini anlamlı buluşlarıma rağmen beni inandıran adamla babama inat affedişlerimle
Haykırıyoruz hayata;
‘’Yaşamayı seviyorum bayım.
Gökyüzüne bakmayı,
Yirmi birimde acıya inat gülmekten kırışmaya yüz tutmuş gözlerimin
kenarlarını
Ve yaşım kadar dökülen gözyaşlarımı!
Hayallerime koşarken yorulmayı….
Özgürlüğüme aşığım bayım!
Peki ya korkmuyor muyum?
Korkuyorum nefesimin kesilmesinden.
Kimya’ nın ruhunu emanet ettiği Şems’i görememekten.
İlahi kadın!
Ölüm kadar gerçeksin sen!
Ölüm kadar özgür, sevgi kadar mutluluksun ruhumda.
Korkma be kadın!
Sevgin kadar yaşarsın.
İlahi adam!
Ne çok yaşadım ben,
Ne çok korktum, ağladım.
Çok sevdim seni ben, ölmeyi haketmiyorum ben!
İlahi kadın!
Ağlama sen ağlayalım,
Gülme sen gülelim,
Susma sen konuşalım,
Ölüm kadar özgür olalım yaşama kadın’’
Bazı kadınlar hayatı;babasının yüzünden, umudu ise annesinin sabrından öğrenir de vazgeçmez
hayattan. Asidir bu kadınlar, haksızlığa. Asidir küffara. Acının ne demek olduğunu iyi bilirler. Bu yüzdendir ya gözleri
hep bir yıldız arar. Bu yüzdendir ya aşkları gökyüzünden gelir. Çünkü; kadınların
infazı yeryüzünde gözyaşları ise gökyüzünden yağar alınan ahları kadar. Çünkü; her
anne güçlü doğar ama güçlü bir kız bırakmak istemez gerisinde mutlu bir kader
ister yavrusuna ve en büyük duasına amin dedirttirir kimi kadınlar;
‘ annenin kaderi kızına değmesin’’
Amin.