HAKKIYLA TANISAYDIK !
Keşke bizler günahların asıl yüzünü
görebilseydik..
Şayet görsek arifler,zahitler gibi günah
işleme korkusundan titrerdik,ne meylimiz olurdu İmam Ali(as) teşbihiyle ,keçi
aksırığından daha değersiz olan şu dünyaya,ne de hirs ve öfke hakim olurdu
duygularımızda...
Cahiliye devrinin katran tutmuş gözleri
gibi ,tanımamanın doğurduğu cehaletle katran tutmuş gözler...
leşten daha ağır kokan,ve cinayet
sahnesinden daha çok vahşet saçan günahlar karşısında ama gözlerimiz.
Kimse ölü eti yemeyi hayal etmez! birde
bunun kardeşi olmasını hiç mi hiç istemez ama farkında olmaksızın bu fiili
çokça şevk ve iştirak ile tadına doyum olmayan gıybet ve dedikodu sofralarında
yapıyoruz,
Farkındalığımız yok! Gaflet bulutları
üzerimiz de belki bir silkeleniş ve öze dönüşe ihtiyacımız var!
Eğer bilseydik müminin kalbi Allah'ın
evidir yada bildiğimizden gaflet etmeseydik ince düşünür hassas ve naif
konuşurduk ama bilinçsizce bir çoğunun kalbini kırdık gönül kabesini yıktık daha
da kötüsü Ebrehenin ordusundan daha tehlikeli işlere kalkıştık; çünkü ne o gönlü nede onun
sahibi olan yüce hakkı laıkıyla tanıdık!
İbadetlerimiz yüzeysel ,ruhsuz ve
takatimiz sınırlı tembellik hakimiyet kurmuş üstümüzde kulluğa engel!
Dünya sevgisi ,mal ,evlat ....gönül kabesin
de, binlerce put var, ne kadar İbrahim olabiliyoruz gönül kabesinde ki putları
devirmede?
Mücahid yada mücahidemiyiz nefsin heva ve heveslerine karşı?
Eğer eşsiz cevheri tanısak ve idrak
etseydik çakıl taşlarıyla oynamanın akıl işi oladığının farkına varırdık
Yada sonsuz rahmet deryasına gönül bağlasaydık
,bulanık sularda boşuna kürek sallamazdık ve rahmet kapısı yüzümüze açıkken
başka kapıları çalmazdık..!
Sözün özü eğer eşsiz sanatkar, güzellik te kimseyle
kıyaslanmayan ve bütün güzelliklerin onun yanında noksan kaldığı, bütün
eksiklerden münezzeh olan mülkün sahibini hakkıyla tanısaydık,
her şey asıl manasına ulaşırdı ve bütün
güzelliklerin yansıması karamış şu dünyamıza ışık tutardı ,hem kulluk hem
ibadetler ve alınan hazlar asıl manasına ulaşırdı....