Gittin ya……
Kaval kemiklerim sızladı
İkiye ayrılmış bedenimde sağ sol kavgası
Yürek, kol, bacak
Uzun boylu sarı saçları yosmanın ince belli mor dudaklıydı
Üşüyorum / ilkyaz mevsim kış sonu
Gidersen…. eğer çıplak ayaklarınla
Bu toprak arkandan gelecek
Yalnız yaşayacaksın tek başına yaşlanarak
Adın bir çocukla anılmadan
Toprak bir yoldan sonra belki bir köy
Belki bir dere yatağında öleceksin

Su kabağım şekerli suyla dolu bir köylüden çaldım
Hırsızım…..
Hava sıcak güneş tepemde sinekler uçuşuyor yüzümde
Korkuluğum saka kuşuna yabanda
Savaşıyorum….
Teslim olmaya niyetim yok henüz

Duydum..!
Devriye çıkmış karakoldan adım belli
Az ötemde duruyorsun yakınsın yani
Seni düşünüyorum…
İçim geçmiş boş bir mideye sahipken
Yakalandım bile bile ekmek için
Bir parça yeşillenmiş çökelek arasında
Sağ sol yürü dediler önce / vurdular
Yosma dediler kimdi / mor dudaklı olan
Çocuk dediler kimin söyle
Sen kapıyı vurdun üstüme yıkıldım.
Gözlerimin ayrıldı akı karadan / bittim

Yoldan sonra neresi / ölen kim?
Şekerli suyla karın doymuyor ki
Yakalandım bile bile
Savaşıyorum kendimle
Okudular yüzüme karşı bildim saydılar bütün suçlarımı

Ekmek çalmışım..
Hepsi bunun için
Senin için
Öteki için

Dediler öleceksin dölsüz
Adın bir çocukla anılmayacak
Seni düşünürsem yenilmem
Güç olmaz kabullenmem düşünürsem seni
Eldivensiz kartopu oynadığımızı kuşburnu yediğimizi açlıktan
Kardeştik arkadaş diyebiliriz sonuçta aynı yolda iki baş
Biri güneyde sen diğeri yosun tutmuş yüzü kuzeyde ben
İki yanıydık güneşin ısıttığı arkalı önlü koca bir taşın
Yakındık kısa bir bağlamanın sapı kadar
çalamadığım.
Yazı yazardık duvarlara ben senin adını yazardım
Çocuktuk..


Ama ben seviyordum hiçbir şeyim olmayan bu hayatı
Maliyetsiz kalabalık oyunlar oynardık topaç çevirirdik
Yada çelik çomak
Bulabilirsek naylon bir top koştururduk peşinden
Bunun da tek kötü tarafı bütçeyi zorlayan yıpranmış ayakkabılar olurdu aileye
Yani yeterince sert vuramıyorduk futbolcu olamadıysak bu yüzden
Koca bir yazı tek bir pabuçla senete imza atmıştık o yaz
Yoktu başkası okula kadar

Bezden yapılmış ikide tutamağı olan çantamızla ayrıldık evden
Anne yüreği bizimleymiş şimdi bildik
29 ekim hep kışa denkti bizim oralarda 
üşürdük
Çocuktuk ama hep renkliydi kızların entarileri
Sarı yüzlü kara gözlü başkasını bilmezdik
Yüksek tavanlı okulumuzda yerli malı haftaları en coşkulu gidişimize sebepti okula
Fazlı eğitmen okuttu bizi ekmeği koklayarak yemeği ondan öğrendim

Demir kırat geldi amerikan mallarıyla ezdi dediler bu toprakları iflah olmaz
“her mahallede 1 milyoner olacak” nidaları karışırdı ezan sesine
Başbakan asılmış / yaşam hakkıyla kurtulmuştu diğeri
Ordu gelmişti başa / Mustafam sen çok yaşa
En güçlü anayasa artık yapılmıştı hazırdı işçiler gece feneri gibi
Aydınlıktı önümüz
Öyle zannetmek istemiştik kim bilir
İşçi kadınlar kocalarının yanında durabiliyordu artık
Yanına gelmişlerdi / kuvvetliydiler
Umut sanırım çok uzak değildi / açtılar ama aşıktılar

Devrim otomobilimiz sokakta havalıydı
Sonra Anadol çıktı çarpık bacaklarıyla
Yerli malıydı ulusaldı bir simgeydi ve çok sattı
Kapı önünde eşekler kemirmiş diye duydum kaportasını rivayete göre
Aslında kendimize gelişimizin bir patlamasıydı sokaklar
Diktik, 
Cesur ve de çok gururluyduk

Avrupa sanayileşirken biz bataklıkları kurutuyorduk marshall yardımlarıyla
Göçmen kuşların dinlenme kamplarını yok ediyorduk / çılgınca
Üç sıfırlık yenilginin rövanşını aldı mutaassıp Türkiye
Deniz mavi, mağrur Yusuf yanlızdı Hüseyin
Milli şef henüz sağdı o soldaydı ama sağdı
Köy mektepleri yani anarşist yuvaları kapatılmış ülke kurtarılmıştı

Ziraat marşı illegal ilan olunmuş / yasaktı..hasanoğlan da*

Ezan sesleri camilerden yükselirken yeni mekteplerin adı imam hatipti
Minderde kuran mealleri okutuluyordu halepçe
Bismillahirahmanirahim’le kalktı katafalktan ölmüştü Ulusal şef
Allah rahmet etsin / kurtuldu
Ulusta.
Aç karınla uyumuyor çocuklar yokluk kader olmuş yakamıza
Şükür’se bir isimdi benim bildiğim
Kader karşılaşmaksa karşılaştık güzel bir kızın adında gördüm

Kılıfına sığmayan karpuzsa Hoca Nasrettin ne yapsın tarlada / açlık belası

Korkarım ki bu millet
Zıvanadan çıkarsa bir gün yani…
Ak mı akpak temizlenirse kırklar ceminde
Rüzgarın seyrinde ki defne kokuları bir yayılırsa eğer
Açlığın sebebini görürse içinde büyüyen
Farkına varırsa mayasız gidenin dölsüz ana rahmini
Olmayacak şey değil hani
Varırsa bir gün gücünün farkına
O vakit,
“Açar iki kolunu iki yana” kuş konmaz olur hiç yoktan
Aç kalmış ölmemiş, vurulmuş ölmemiş, şükretmiş yine ölmemiş
O zaman
Gelip oturacağın yer onun sofrasıdır bilesin.

Gittin ya…..
“Bende uzun bir yola gittiğini farzederim
Kandırırım kendimi”

29 mart 2009
Kanber İhsan Öcel

*(Hasanoğlan da açılan onbesinci köy enstitüsünün adıdır.)
( Sosyal Açlık Ve Dehası başlıklı yazı KANBER İHSAN tarafından 12/10/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.