Ant içtiğim anlık bir
terennüme kısmet,
Andan ayrı düştüğüm
düne gergef bir tümce zahir,
Yine de meylettiğim
yarına dair bir hüküm
Şu zuhur eden inilti
yürekten mütevellit.
Bir derya, bir rüya
belki bir kıyam,
An’ı rücu ettiğim kırık
bir teselli kadar yeknesak,
Zamanın tecellisinde
mihrap bellediğim.
Dünü külfet kemirgen
bir mizaç,
Sanrıları yok saysa da
Varlığı nasıl hicap
yüklü bir keramet
Ve ıslak kaygıların
esnek yüzüne muhalif
Devingen bir tümceden
öte en kırık yürek.
Zannımca, iken aykırı
bir ses,
Gıyabında her dem
nelere delalet
Ve sondan bir önce
nasıl da tetikte,
Olmazın oluru bir ömre
rağbet edip de
Gölgeleri kuytularda,
Rehaveti en anlamsız
nota,
Sonu kayıp bir hikâyeden
arda kalan,
Sisli ve gizil hele ki
aykırı bir serzenişin
Yürek sesine karışan o
isi,
Takibinde bir ömür
hüznün.
Zaruri bir
bedelmişçesine
Nice ahkâmdan arda
kalan
Ve payidar kılmak adına
o dokunaklı tabloyu,
Ellerimde kalan son
kırıntı;
Kâh aşka dair kâh
yokluğa,
En girift ve batıl
kudretin azığında saklı.
Gölgelensem de arkasına
sığındığım yegâne teselli
Ve marifetmişçesine
tükenen coşkumun
Yüzü hürmetine,
sığındığım en sakil nefer;
Görmelerden ibaret
yeknesak bir yoksunluk
Kadar mesken bildiğim
Ve ne zaman ki kırsam
yüreğin dümenini:
Dün iken sağaltan
An iken sağdıcı yarının
Ve eksiltemediğim
külfeti
En uzağımda saklı.